Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

200.070 kişilik bir aile (hemen hemen)




Toplam oy: 1052

Bize sorsanız, hiçbir şey korkunç bir biçimde rayından çıkmış değildi ya, pek de yolunda değildi işler. Eskiye göre kat be kat fazla sayıda kitap basılıyordu. Ama bunu pek bilmiyorduk. Yayıncılarımız çoğalıyordu. Tam da göremiyorduk. Yayıncılar, beklenenin aksine tek bir birlik altında toplanmamıştı. Yasaklar, sansürler, tartışmalar, belki normalden fazla değildi ya, bitmemişti de. Bunca kitap basılıyordu, hangisi ne demekti? Edebiyatımız nereye gidiyordu? Güncel gelişmeler edebiyatımızı nasıl etkiliyordu? Peki ya sektörümüz, o ne haldeydi? Hepsine bölük pörçük yanıtlar verirdik de, kendimiz kadar güvendiğimiz bir kaynağımız yoktu. Bu işin bir tarafı.

 

 

Diğer taraftan Idefix, yıllardır  içinde ukte kalan içerik portalı projesini hayata geçirmek için sabırsızlanıyordu. Çünkü kitap, sadece satılacak bir ticari malzeme olmadı hiçbir zaman Idefix ekibi için. İçeriğiyle, sektörüyle, camiasıyla, tasarımıyla, bir merak ve arzu nesnesiydi. Bu da diğer tarafı.

 

 

 

Anlayacağınız şartlar serpilmişti ve kıvılcımını bekliyordu. İşte SabitFikir'in kurulması ve internetten yayına başlaması da tam bu döneme denk geliyor. İki değerli ismin, Metin Celal ve Adnan Özer'in emekleriyle yola çıkan SabitFikir, daha sonraları internetteki başarısını basılı biçimde de sunmak istedi okura. Neden mi? Çünkü bütün afilli dijital çağ mavralarına rağmen, hala geçişin henüz yaşanmadığından emindik de ondan. Hala kağıdın karizması yara almamıştık, biliyorduk, o yüzden. Tam 3 sene önce, bu ay, hummalı bir çalışmaya giriştik ve yıka döke bir dergi koyduk ortaya.

 

 

 

 

(Görsel çalışma: Sedat Girgin)

 

 

 

 

 

 

 

Tam iki yıldır

 

 

 

Sözünü sakınmadan yapılan edebiyat eleştirilerini okumak istediğinizi biliyorduk. Yaptık. Gördünüz.  Edebiyatın sadece edebiyattan ibaret olmadığını anlıyorduk. Gündemde ne varsa, bir parça taşıdık dergiye. Uğraştık. Anladınız. Sektöre kuşbakışı baktık. Büyük resmi gördük ve sorunları gündeme getirdik. En azından, denedik. Takip ettiniz. Edebiyat dergilerinin içeriksel olarak değerli olduğu kadar biçimsel olarak da güzel şeyler olduğunu görüyorduk. Rengarenk illustrasyonlarla süsledik sayfalarımızı. Sevdiniz. Edebiyatın bir iletişim meselesi olduğunu biliyorduk. Okurlarımızla her ay bir kez araya geldik,  Sözünü Sakınmadan'da onlarca yazar konuk ettik. Hiç yalnız bırakmadınız. Çağın nereye gittiğini gören müthiş yöneticilerimiz vardı. Bedavanın ekonomisi dedik, içeriğimizi ücretsiz sunduk. Okudunuz. Kürsülerimizi, mikrofonlarımızı bir kenara bıraktık, fısıl fısıl bir arkadaş sohbetinin tonuyla yazdık her şeyi. Samimiyetimizi anladınız. En çok da bunu anladınız.

 

 

 

Bugün takvime bakıyoruz, iki yıl geçmiş diyor. İki yıldır, her sayıya beynimizi, nefesimizi, klavyemizi, çayımızı, uykumuzu, mesaimizi  koyduk. Hemen hemen, 70 kişi. Evet her ay yazar, editör, matbaacı, dizgici, tasarımcı, kuryeci, yöneticiden oluşan 70 kişilik bir ekip elinizde tuttuğunuz  dergi için uğraştı. Yaklaşık 200.000 kişi de bilgisayarın ya da evinize gelen bu saman kağıdın karşısına geçti. Birbirini anlayan, anlayan, yalnız bırakmayan, okuyan ne büyük ve ne genç bir aile!

 

 

 

Şimdi 3. yaşımızın ilk sayısıyla karşınıza çıkarken akılda kalacak bir dosya sunuyoruz size: Türkçe anarşist kitaplarda üçüncü devrim. Süreyyya Evren'in kaleminden çıkan bu dosyada, 2000'lerden sonra Türkiye'de tekrar gelişmeye başlayan anarşist yayıncılığın nüvelerini -ve belki de gelecek yıllarda iyiden iyiye büyüyecek bir furyanın ilk tohumlarını- bulacaksınız.
Bu yeni gelişmenin nedenlerini ve sonuçlarını Süreyyya Evren tartışıyor olacak yazı boyunca. Yeni anarşizm dalgasının edebiyata nasıl bir etkisi olacağını da gelin beraber değilse de, eş zamanlı düşünelim. Biliyorsunuz, edebiyatın yalnızca edebiyattan ibaret olmadığını iyi biliyoruz. Edebiyatın, gözün gördüğü ve kalbin attığı her şeyde olduğunu. Siz de biliyorsunuz. Bildiğimizi görüyorsunuz. Ya da, gördüğümüzü anlıyorsunuz.Yalnız mı? Hiç bırakmıyorsunuz. Tam iki yıldır.

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder


ama tam bir mistifikasyon bu! sabitfikirin editörün seçtikleri bölümünde ilk sırada canan tan'ın hasret adlı ürünü var mesela. bu ülkede yılda binden fazla roman basılıyor. okura önere önere canan tan gibi vasat bir edebiyatçının ticari ürününü mü öneriyorsunuz? bin tane romandan nitelikli olan bir kaç tanesini, bizim gözden kaçırdığımız bir kaç tanesini vitrine çıkarsanız ya. ama onlar satmıyor. para kazandırmıyor değil mi? hem canan tan okuyorsunuz hem de burasının nitelikli bir yer olduğunu söylüyorsunuz. çok güzel. burası türkiye. türkiyem türkiyem cennetim benim eşsiz kuraklığıma dolan!

43%
57%

Biz okuyucular sabitfikir'de en çok ve en hızlı; aklın elinden neler gelebileceğini gördük. Bundan sebeptir ki, sabitfikir, kendi iç dünyasında bütünledi hepimizi.

44%
56%
Beğendim.

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.