Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Bir Bürokrasi Hicvi



Şahane
Toplam oy: 200
Maaşlı bir toplum sonrası Balzac, ortaya çıkan bürokrasiyi ve bunun sonuçlarını, dokuz beş çalışmanın beraberinde getirdiği yozlaşmayı ya da zengin ve fakir ayrımının bu yeni düzende nasıl görüldüğü, emeklileri ve stajyerleri gözlemliyor.

Balzac, 1831 yılında Evliliğin Fizyolojisi’nden on yıl sonra yazar Çalışanın Fizyolojisi’ni. Bu küçük kitap, yazımından yaklaşık 180 yıl sonra, ilk kez Münif Sair tarafından Türkçeye çevrildi.

 

Modern anlamda kamu idaresi tesis olunma aşamasında; Napolyon sonrası dönemde Fransız devlet bürokrasisinin yeniden örgütlenmesiyle bakanlık sayısı ve haliyle memur sayısında artış meydana gelmiş. Kafka’nın ofis bürokrasisinin kâbus metafiziğini anlatmasından, Kâtip Bartelby’den evvel Balzac bizi Paris’te bir ofis hayatına götürüyor ve bürokrasiyle onun çarklarının nasıl işlediğini anlatıyor. Çalışanın Fizyolojisi, Türkçede ilk kez, geçtiğimiz aylarda yayım hayatına başlayan Vakıfbank Kültür Yayınları tarafından yayımlandı.

 

“Çalışan nedir? Çalışanı tanımlamaya nereden başlamalı ve nerede bitirmeli” sözleriyle başlıyor Çalışanın Fizyolojisi. Kraliyet sonrası, cumhuriyetle birlikte yaygınlaşan bürokrasiye ülke teslim olmuş. Dokuzdan beşe çalışma gibi bir kavram ortaya çıkmış ve haliyle, ülkede dokuzdan beşe kadar çalışacak yahut çalışmamak için her şeyi yapacak bir tabakanın ortaya çıkması da uzun sürmemiş. Maaşlı bir toplum sonrası Balzac, ortaya çıkan bürokrasiyi ve bunun sonuçlarını, dokuz beş çalışmanın beraberinde getirdiği yozlaşmayı ya da zengin ve fakir ayrımının bu yeni düzende nasıl görüldüğü, emeklileri ve stajyerleri gözlemliyor, betimliyor, öngörüyor ve uygun bir dille, hicivle bir tasnife girişiyor.

 

Balzac’ın Çalışanın Fizyolojisi’nde anlattıkları her yönüyle evrensel olarak tanımlanabilir. Kitapta yer alan memur tiplerinin, stajyer ve çalışan prototiplerinin hepsine günümüzde rastlayabiliriz. Karikatürü yapılacak kadar belirgin bir sınıflandırmanın olmadığı o dönemde, Balzac’ın gözlem ve tasniflerine hayran olmamak elde değil.

 

Alay etmek için önce bir belgeselci ustalığıyla tanı koymalı ve sevmediği, çoğunun bir işe yaradığını düşünmediği bu insan tiplerini iyice gözlemlemeli.

 

Peki neler görüyor Balzac? Mesela çalışan, ona göre kâğıt kalabalığı üreten kimseden başka bir şey değil: “Yaşamak için maaşına ihtiyaç duyan ve istifa etmekte özgür olmayan kişidir çalışan çünkü bu kişinin, sonsuz kâğıt kalabalığı üretmekten başka hiçbir alanda donanımı yoktur.” Stajyerler bile ikiye ayrılır onun dünyasında; zengin ve fakir stajyerler. Fakir stajyerlerin cepleri ümit doludur ve daimi bir makama ihtiyaçları vardır; zengin olanlarsa kayıtsızdır çünkü hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Memur olmayı da küçük görür Balzac. Ona göre, “oğlunuza özel bir gelir ya da toprak bırakamayacaksanız, iyi stoklanmış bir dükkân, bir acente, bir işyeri, patentli bir icat bırakamayacaksanız”, o barbarca, acımasız, ölümcül ifadeyi asla kullanmamalısınız: “O bir memur olacak!”

 

Balzac’ın hicvi her zamanki gibi çoğunlukla gözlem ve tespit üstüne kurulu olsa da, kitap içine eklediği aksiyomlar ortaya teorik bir beyaz yakalı profili oluşturmasına da katkıda bulunuyor.

 

 

ÇALIŞANIN FİZYOLOJİSİ
Honore de Balzac

ÇEV: Münif Sair
VAKIFBANK KÜLTÜR
YAYINLARI 2018

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.