Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Edebiyatımızın çapkınları



Gayet iyi
Toplam oy: 1135

"Nisan mayıs ayları gevşer gönül yayları" sözü bana daima çapkınlığı çağrıştırmıştır. Bahar elbet çok uzaklarda kaldı ama baharlar gelip geçse, aşklar yaşanıp bitse de çapkınlık hep baki kalır.

 

Türkiye edebiyatında çapkınlık Tanzimat ve sonrasındaki ilk romanlarda yanlış Batılılaşma ya da toplum eleştirisi için kullanılan bir olumsuzlamadır. Batı özentisi yaşam tarzına sahip roman karakterleri tüm eğretiliklerinin yanı sıra bir de çapkındır. Onların arayışlarının, arada kalmışlıklarının, kafa karışıklıklarının bir yansımasıdır belki de bu. Yazarlar iyi kötü arasındaki vurguyu belirginleştirmek ve çatışmayı artırmak için karakterleri çapkın, uçarı, hayatı umursamayan bir tip olarak öne çıkarırlar. Bu çapkın karakterler yaptıklarıyla hep acılara ve trajedilere sebep olmuştur. Bir başka değişle hep cezalandırılmışlardır.

 

Bu tip elbette ki zamanla şekil değiştirmiştir. Günümüzde aşkı arayan ama bulamayan bir karakterler ya da mutsuzluklarını, yalnızlıklarını, yabancılaşmalarını dışa vuran, toplumsal yaşamla sorunları olan modern insanın bunalımlarını yaşayan antikahramanlar olarak karşımıza çıkabilirler. Yahut yine modern zamanların eleştirisi de bu özellik üzerinden yapılabilir.

 

Türkiye edebiyatından elbette bir Casanova, bir Don Juan, bir James Bond meşhurluğunda çapkınlar çıkmamıştır, ama dedik ya çapkınlık edebiyat için de hep baki kalmıştır.

 

 

 

 

Felatun Bey/Rakım Efendi – Felatun Bey ve Rakım EfendiAhmet Mithat

 

İlk dönem romanlarımızın Hacivat ve Karagözü olan Felatun Bey ve Rakım Efendi, tam bir yanlış Batılılaşma eleştirisidir. Ahmet Mithat Efendi’nin ideal özelliklerle donattığı Rakım Efendi, Doğu ve Batı kültürlerine hakim, genç kızların rüyası olacak kadar yakışıklı, efendi bir tiptir. Buna karşın Felatun Bey özenti bir tiptir, Avrupai yaşam tarzını benimsemiş eğreti bir yaşam sürer. Ben ikisini de çapkın olarak görüyorum. Biri açıktan açığa kadınları tavlayıp günü birlik ilişkilerle gönül eğlendirirken, yani alenen çapkınken; diğeri muhteşem özellikleri ve doğal cazibesiyle kadınları kendine hayran bırakır ama onlara pas vermekten kendini alamaz yani saman altından su yürütür.

 

 


 

 

 


Behlül - Aşk-ı MemnuHalid Ziya Uşaklıgil

 

Behlül’ü gönül rahatlığıyla en meşhur çapkınlarımızdan biri ilan edebiliriz sanırım. Zira dizi sayesinde oldukça üne kavuştu. O dönemde Avrupai bir yaşam süren deli dolu bir tiptir Behlül. En son uyarlanan dizide daha duygusal bir Behlül çıktı karşımıza ama asıl Behlül çok daha uçarı, hoppa ve çapkındır. Firdevs Hanım dahil olmak üzere neredeyse tanıştığı her kadınla flört halindedir. Zaten yengesi Bihter’le yaşadığı yasak ilişki, Nihal ile nişanlanması ve yol açtığı hazin sonla bunu kanıtlar.

 

 


 

 

 

 

Anjel – MürebbiyeHüseyin Rahmi Gürpınar

 

Dehri Bey’in konağının Fransız çapkını Anjel, bu aileyi bir anda allak bullak eder. Damat Sabri, Kambur Amca, Dehri Bey’in oğlu Şemi hatta Dehri Bey’in kendisi bu mürebbiyenin cazibesinden kendini alamaz. Ama elbette foyalar meydana çıkacak, kötü kalpli melekler cezalarını bulacaktır.

 

 


 

 

 

 

 

 

Seniha - Kiralık KonakYakup Kadri Karaosmanoğlu

 

Çapkının kadını erkeği olmaz dedik ve listemize kadınları da dahil ettik. Seniha daima arayışta olan, Avrupa hayalleriyle yanıp tutuşan uçarı bir genç kızdır. Hakkı Celis’in ona duyduğu romantik aşkı bile gözü görmez. O farklı bir hayat özlemi ve bu özlemin yarattığı buhranlarla meşguldür. Faik Bey’le yaşadığı fırtınalı aşk sonrasında Madam Kraft’ın peşine takılarak Avrupa’ya gitmeyi başarır. Yalnız bu çapkın kızımız hayallerini gerçekleştirirken büyükbabasının ve Hakkı Celis’in sonunu getirecektir.

 

 


 

 

Behiç - Sözde KızlarPeyami Safa

 

Behiç, Nazmiye Hanım’ın köşkünün dillere destan çapkınıdır. Yaşadığı gelgeç ilişkiler birçok genç kızın hayatını karartır. Tamamen cinsellik üzerine kurulu olan bakış açısıyla kadınları baştan çıkarır. Romanın idealize edilen başkahramanı Mebrure’ye de göz diker ama onu asla kandıramayacaktır. Çünkü esas kahramanlar asla bir çapkının tuzağına düşmez. Düşse de aşkını kalbine gömer, ona yüz vermez.

 

 

 


 

 

Kâmran – ÇalıkuşuReşat Nuri Güntekin

 

Ah Kâmran… Feride’nin acı dolu sergüzeştinin müsebbibi… Feride ve Kâmran’ın aşkları da ayrılıkları da Kâmran’ın çapkınlıkları neticesindedir aslında. Kimilerine göre edebiyatın en çok örnek alınan kahramanlarından olan Feride, Kâmran’ın çapkınlığı yüzünden onu terk ederek kendini Anadolu yollarına vurur ve ideallerinin peşinden gider. Bize de başına gelenleri okumak kalır.

 

 


 

 

 

 

 

Hüseyin Kenan - Dudaktan KalbeReşat Nuri Güntekin

 

Hüseyin Kenan hem besteci hem yakışıklı hem de karizmasıyla İstanbul ve İzmir kızlarının gönlünü çalmış, onları kendine hayran bırakmıştır. Lamia ile olan ilişkisi de başlangıçta sadece yüzeyseldir, Kenan onu küçümser, ta ki kader ağlarını örüp ona çılgınca âşık oluncaya ve bu aşk onun sonunu getirinceye kadar.

 

 


 

 

 

 

 

Cingöz Recai – Cingöz Recai SerisiPeyami Safa

 

Türk edebiyatının Arsen Lüpen'i Cingöz Recai, Peyami Safa'nın Server Bedii mahlasıyla kaleme aldığı ve vakti zamanında gazatelerde tefrika halinde çıkan ve çok sevilen bir kahramandır. Beyaz perdede Ayhan Işık tarafından canlandırılan Cingöz Recai, çok zeki, yakışıklı ve aynı zamanda 'ahlaklı' bir hırsızdır ve tüm ünlü hırsızlar gibi çapkındır da.

 

 


 

 

 

 

 

C. – Aylak AdamYusuf Atılgan

 

Yusuf Atılgan’ın 'aylak adam'ı içindeki boşluğu doldurmak isteyen, sürekli arayışta olan aykırı bir anti kahramandır. Kadınlarla olan ilişkileri de hep geçici hep eksiktir, hep yarımdır. O yüzden de uzun ömürlü değildir ve mutsuzluktan başka bir sonuca çıkmaz. C.‘yi şimdiye kadar saydıklarımızdan ayrı bir yere koymalıyız. Çünkü o modern zamanların mutsuzu, mutsuzlukların çapkınıdır.

 

 

 


 

 

 

 

 

Nevin – Kayıp AranıyorSait Faik Abasıyanık

 

İç huzurunu arayan entelektüel bir gazeteci olan Nevin, kocasından boşandıktan sonra yerleştiği kasabada çok sevilen ama davranışları aşırı rahat bulunun ve insanlar tarafından yanlış anlaşılan, aslında kendi mutsuzluğu içinde olmak istediği kişiyi arayan naif bir çapkındır.

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.