Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden: Fani sorulara ebedi yanıtlar



Gayet iyi
Toplam oy: 1328

Her gün yatağımızdan kalkalım, bize sunulan her ne tür bir hayat ise onu paşa paşa yaşayalım. Akşamları da, ertesi sabah tekrar kalkıp birebir aynı şeyleri yaşamak üzere aynı yatağa girelim. Bunun ne gibi bir sakıncası var?

 

 

 

Neden her daim, cevabını bilmenin pratikte hiçbir işimize yaramayacağı soruları sorup duruyoruz, rahatsız olma pahasına: Evren nedir, sonsuzluk var mıdır? İnsan ahlaklı yaşamak zorunda mıdır? Bir gün kovulacağımızı bildiğimiz bu dünyada bizi, her şeye rağmen, büyük bir inatla tutan o şey nedir? Ölünce bizi neler bekler? Ölünce bizi bekleyenlerin, yaşamda bekleyenlerden daha ürkütücü olduğu fikrine nasıl kapılırız? Din nedir, siyaset nedir, sosyal sınıflar ne demektir? Bazı insanlar neden soru sormakta, bazıları yaratmakta, bazıları da tüketmekte avuntu bulur?

 

 

 

Bir gün hepimiz öleceksek eğer, sormasak, yaratmasak, tüketmesek ne olur? Yaratmak nasıl bir şeydir? Neden yaratmak istersin? Bir hissiyat mıdır, bir teknik midir? Hissiyatsız teknik, tekniksiz hissiyat neye benzer? Bu teknik, öğretilebilir mi? Yani, yazarlık öğretilebilir mi? Bir şeyin öğretilebilir olduğuna dair mutlak bilgiye nasıl varırız?

 

 

 

Bu ay Burcu Arman'ın SabitFikir için hazırladığı kapak konusu sayesinde dünyanın sırrına eremeyecek ve yukarıda sıralanan ebedi soruların pek çoğunun yanıtını bulamayacaksınız. Ne ki, en azından, söz konusu 'yazarlığın öğrenilebilir bir iş olarak konumlanması' olunca, edebiyat dünyamız neden bu kadar dikbaşlı ve küstah kesilir; yazarlığın öğrenilip öğrenilemeyeceği bilgisine nasıl ulaşırız, öğretilirse bu ancak nasıl olabilir gibi fani soruların yanıtlarına çok yakınsınız. 20 sayfa kadar. (Bu yanıtlar da elbet bir gün ve bir şekilde, en yukarıdaki sorulara bağlanacaktır.)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İllüstrasyon: Jirayu Koo

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.