Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Editörden: Kemal'in gururu



Şahane
Toplam oy: 1289

Bir roman yazdı. Romanın anlattığı hikayeye koşut bir müze, bir de katalog var. 'Her şeyi anlayan insan zihni'nin sertliğiyle, bunu neden yaptın ey Orhan, diye sorsanız, çağının önemli hikaye anlatıcılarından birini cevapsız bırakmış olacaksınız. Vereceği cevabı -en fazlasıyla- size söyleyeyim: Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum.

Orhan Pamuk müzeleri, büyüklü küçüklü çok seviyor. Müzelerde çok vakti geçti. Bir de, ressam olmak istemişti ama olmadı. Biraz daha söylersek, yapılan şeyin anlamını tüketebilir miyiz? Büyük olasılıkla, yetmez.

 

İzninizle, Orhan Pamuk'un birkaç yıl önce verdiği röportajdan bir alıntı yapayım:

“Kitabın bir yerinde Kemal, bütün dünya müzelerini benim gibi gezdikten sonra müzelerin esas gizli konusunun gurur olduğunu söylüyor. Aynı fikirdeyim. Orada belki Kemal benim düşüncelerimi seslendiriyor.

 

 

 

 

Müzeler genel olarak, ister bireysel, Kemal'in gezdiği ve benim ilgi duyduğum kişisel müzeler olsun, ister büyük milli müzeler olsun, milli gurur ya da kişisel gurur hakkındadır.

Kemal'in kendi aşkı konusundaki düşüncesi şu: Toplum ona o aşkı utanç içinde yaşaması gerektiğini söylüyor. Ama o en sonunda -Kemal'de sevdiğim yan bu- gururla karşı çıkıyor. Yaşadığı her şeyi gidip Orhan Pamuk'a anlatıyor. O da 600 sayfalık, adamın aşk acılarını anlatan bir roman yazıyor. Yaşadıklarını sahipleniyor ve utanmıyor.

 

 

 

 

 

 

Sabit Fikir bu ayki kapak konusunu Orhan Pamuk'un yazarlık gururuna (ya da Kemal'in aşık gururuna?) borçlu. Siz de mutlaka bir gününüzü Füsun ile tanımaya; baştan başa gurur kokan bu binaya tanık olmaya ayırın; ama öncesinde, eleştirmen Evrim Altuğ'un yazısını satır satır okumak gerek.

Bol okumalar!

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.