Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Hafıza, Bağ Ve Çocuk



Zayıf
Toplam oy: 109
Ağacın Hafızası, bir ağacın imgesinde dedesinin bütün hayatını kuşanmayı öğrenen Jan vasıtasıyla bir çocuk olmanın ve hayata çocukça bakmanın anlamını göstermesi bakımından güzel bir kitap. Ve aslında demek istediği şu belki de: Hayatımızda birilerine veda etme vakti gelecek, bu kaçınılmaz bir gerçek. Ama sevdiklerimizin anılarını sahiplenerek bağ kurmayı sürdürebiliriz. Yoksa hafızamızın varlık sebebi ne?

Günümüz çocuklarının hafızasında biriken hikâyeler her geçen gün azalıyor. Hikâyesiz büyüyen çocukları bekleyen tehlikelerden söz etmenin sırası değil şimdi. Ama şu kadarını söylemek bile yeterli olacaktır: Geçmişe ait anısı ekran ışığından ibaret olan çocuğun geleceği aydınlık olamaz. Bu yüzden çocuklarımızla anı biriktirmek, onlarla konuşmak, hayatı yaşamak ve deneyimlemek önemli. Peki bir çocuk dedesine bakınca ne görür ve ne düşünür? Bir dede ile torun arasında kurulan bağın zayıfladığı dönemde son derece yalın ve sağlam bir dille dede-torun ilişkisini anlatan Tina Vallès’in Ağacın Hafızası romanı, yitirdiğimiz bir hazinenin yerini gösteren bir harita âdeta. Biz yetişkinler için kötücül bir hastalık olan Alzheimer hastalığını, bir dede ve torununun sıcacık ilişkisi çerçevesinde ele alan eser, sade ama çarpıcı diyalogları kitabın kahramanı Jan’in iç sesi eşliğinde aktarıyor.

 

Yaşadıkları köyden Barselona’daki yaşadıkları eve taşınan dede Joan ve anneanne Caterina evdeki gündelik yaşamı tamamen değiştirerek Jan’in ruh dünyasına da yeni katmanlar yüklemeye başlıyor. Bu yeni hayatla birlikte sözcüklerin de sessizliklerin de anlamı değişiyor. Dedesi Joan’ın hastalık dolayısıyla silikleşen anıları taşınması gereken bir yüke dönüşüyor.

 

Artık bu emanet torun Jan’in omuzlarında! Bir hayatın bir diğerine usulca ve yavaşça emanet edildiğine şahit olurken okur da kendi anıları arasında bir yolculuk yapma imkânı buluyor. Bir saat, bir sandviç, bir sokak tabelası, bir ağaç, bir isim artık kendi anlamından sıyrılıveriyor ve katmanlı bir metafor halinde okurun anılarında başka bir katmana terfi ediyor.

Bütün duyguları ve algıları açık bir çocuğun nasıl olgunlaştığını ve içinin büyüdüğünü gözlemliyorsunuz kitabı okurken. Ama yazar bu duyguyu okurun zihnine melodram ya da acıma duygusuyla değil usulca ve masalsı bir dille bırakıyor. Ağacın Hafızası, bir ağacın imgesinde dedesinin bütün hayatını kuşanmayı öğrenen Jan vasıtasıyla bir çocuk olmanın ve hayata çocukça bakmanın anlamını göstermesi bakımından da güzel bir kitap. Ve aslında demek istediği şu belki de: Hayatımızda birilerine veda etme vakti gelecek, bu kaçınılmaz bir gerçek. Sevdiklerimizden kopacağız, çaresi yok. Ama onun anılarını sahiplenerek bağ kurmayı sürdürebiliriz. Yoksa hafızamızın varlık sebebi ne?
Burası orman değil, oda…
Madem ağaçtan girdik; konuya orman ile devam edelim. Bu ay dikkatimi çeken ikinci kitap, ödüllü İspanyol yazar Susanna Isern’in düşle gerçek arasında gidip gelen Hayır! Burası Orman Değil! isimli kitabı. Rocio Bonilla’nın gerçekten güzel desenleriyle renklenen kitap, çocuklara ev yaşamındaki sorumluluklarını, tertip ve düzenin önemini anlatan eğlenceli bir öykü. Annesinin her ikazına ‘hayır’ cevabını yapıştıran küçük bir kızın rüyasında bütün evi orman hayvanlarının işgal ettiğini görmesini konu alıyor kitap. Küvette suaygırı, mutfakta goril, yatak odasında ayılar… Ve sabah kalktığında odasının bir orman gibi değil düzenli olması gerektiği fikrine kendisi ulaşıyor. Bir masal, binlerce nasihatten daha etkili olabilir. Bu konuda şikâyeti olan ebeveynlere tavsiye olunur

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.