Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Her gün Türkçe sözlük okuyorum



Gayet iyi
Toplam oy: 186

Kelimeler, Türkçenin insanı gerçekleştiren olağanüstülüğünün temsilcileri olarak “varlığımın evidir.” Her gün düzenli Türkçe sözlük okuyorum. Büyük bir coşkuyla. Gündelik hayatın insanı aciz bırakan sınırlarını unutup dilin her şeyi mümkün kılan gücünün yerli yerinde olduğunu gördükçe rahatlıyorum.

 

Hayatımı değiştiren kitaplar için tek ve kesin bir cevap verilebiliyorsa eğer o şu demektir; hayatınız hiç değişmemiştir. Zira bir kitabı hayatını farklı dönemlerinde tamamen farklı biçimlerde anlamanız ve kabul etmeniz mümkün. Bu etkileşim karşılıklıdır yani. Fakat okunduğu ana en çok denk düşen ve etkileri kalıcı olan bir kitap var mı derseniz, bu sorunun cevabı benim için kesinlikle; “Geceleyin Bir Koşu”’dur. İsmet Özel.

 

Sevdiğim şairlerin sık kullandığı kalıpları gündelik dilimin içinde eritmeyi seviyorum. Bu bir refleks. Öğrenmekten çok inanmak var burada. Şairlere inanılır, sonra da inandığını öğrenirsin. Büyük kararlar alırken kendimi dramatik bir atmosferden soyutlamaya çalışırım. Yani bir şekilde bu kararın ve sonuçlarının büyüklüğünü hafife alma eğilimi ağır basar bende. Böylece çok kararsız kalmam. Bu açıdan konusu ve anlatısı ne olursa olsun yarattıkları atmosfer sebebiyle; John Fante, Celine, Atay gibi yazarların bazı gündelik hayat eğilimlerimde payları olduğunu tahmin ediyorum.

 

Çocukluğumun unutulmaz kitapları Cahit Zarifoğlu’nun Ağaçkakanlar’ı, Ülkü Tamer’in Pullar Savaşı ve Ömer Seyrettin öyküleri…

 

Meraklı bir okurum. Güncel edebiyatı takip etmeyi, ilk eserleri okumayı seviyorum. Çağdaşlarımın eserlerine gidiyor elim en önce. Tür konusunda muhafazakar değilim.

 

Yazma konusunda herhangi bir ritüelim yok. Uzun bir dönem kalabalık yerlerde şiir yazdım. Kahvehaneler, çay ocakları, halk kütüphaneleri gibi. Halen de böyle. Kuramsal metinler içinse bir miktar konfor ve mahremiyet arıyorum nedense. Çalışma odası ve masası devreye giriyor.

 

Seyahat etmek, hatta mülkiyet duygusundan uzaklaşacak kadar çok yolda olmak benim için şiir kurduğum gerçek zamanlar. Şiir, hayatım hızlandıkça daha çok merkeze geliyor. Dingin zamanlarımda ise nesir öne çıkıyor.

 

Hayatın içerisinde şiirsel bulduğum anlar… Anlaşmazlıklar, tereddütler, öfkenin yerini çaresizliğe bıraktığı anlar, kaybedecek bir şeyinin olmadığını fark etmeni sağlayan detaylar, yüzlerce yıllık bir sürekliliğin birden gündelik hayatın bir parçası olarak ortaya çıkması vs. vs.

 

Mutsuz, umutsuz olduğum anlarda sevdiğim birine kızmakla meşgul olurum. İnsan bu gibi durumlar için ilk öncelik olarak profesyonel ya da entelektüel bir ilgi geliştirmemeli. Bu hissiyat yeteri kadar kristalize olduktan sonra yazmayı tercih ederim. Okumak eğer çok ağır bir durum yoksa ruh halimden bağımsız bir eylemdir.

 

Yetenek mi çalışmak mı… Çalışkanlık sadece yetenekli eşitler arasında bir fark yaratır. Fazlası değil. Yetenek bir kömür ise onu kazana atacak olan şey çalışmaktır. Kim küreği daha sıkı tutuyor ancak bu aşamada önem kazanır.

 

Mickey Rourke ve İzzet Günay’ı cool buluyorum. Yeniler sosyal medya karakteri gibi geliyor bana nedense.

Hayat mottom: “Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir”

En sevdiğim şiirlerim… Dönem dönem değişiyor. Bu günlerde “Başlangıçların Sonsuz Mutluluğu”

Coşkulu, uçlarda yaşayan insanlar bana ilham veriyor.

Hayatta en mutlu olduğum yer oğlumun yanı.

Şu sıralar yeni ve uzun bir şiir üzerine çalışıyorum. Bir de şiir kuramı üzerine yazdığım bir kitap var.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.