Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Kafelerde Okumak // Cihangir - Çukurcuma



Şahane
Toplam oy: 1591

"Güzel bir kitap okumak ve ömrümün geri kalanını o kitabı okuduğum yerde geçirmek istiyorum," demişti o. Sonra da bana dönüp sormuştu: "İnsan güzel bir kitap okuduğu yerden nasıl ayrılabilir?" (Barış Bıçakçı, Baharda Yine Geliriz, s. 68, İletişim Yayınları)

 

Evdeki en rahat koltuğa yerleşip, bir kupa çay/kahve eşliğinde kitaplara gömülmeyi kim sevmez? Peki ya bizim gibi hem şehrin sokaklarını arşınlamayı sevip, hem de küçük molalarda "Keşke şöyle sakin bir yer bulsam da rahat rahat kitabımı okusam," diyenler ne yapmalı? Tam da bu sebeple, İstanbul sokaklarında ufak bir keşfe çıktık ve ilk olarak Cihangir ve Çukurcuma'ya uğradık.

 

İstanbul'da yeni mekanlar keşfetmenin sonu yok elbette. İşte, sık sık yolumuzun düştüğü ve şehrin göbeği sayılabilecek ilk rotamızda, güzel kitaplarımızı okurken ayrılmak istemediğimiz üç mekan:

 

Kahve 6

 

(Anahtar Sk. No: 13 Cihangir, İstanbul)

 

 

İlk durağımız Cihangir'in ara sokaklarından birindeki, semtin eskilerinden Kahve 6.

 

Buranın en güzel yanı, size şehrin gürültüsünden kaçıp kurtulma fırsatı veren, sessiz sakin, yeşillikler içinde ve süs havuzlu bir bahçesinin olması. Böyle bir ortamda bir an için İstanbul'un en hareketli ve gözde semtlerinden birinde olduğunuzu unutup doğayla iç içe bir yerde kitap okuyormuş hissine kapılabilirsiniz.

 

 

Kahve 6'nın yiyecek-içecek menüsü hayli geniş; üstelik oldukça sağlıklı ve organik malzemeler kullanılarak hazırlanan yiyecek-içecek seçenekleri de var.

 

Eğer müzik eşliğinde kitap okuyamayanlardansanız, hiç merak etmeyin, Kahve 6'nda çalınan müziğin varla yok arası olduğunu ve bahçede müzik yayınının olmadığını not düşelim. Buraya kitap okumak ya da çalışmak için gelenler açısından bahçenin belki de en büyük dezavantajı yaz akşamları daha kalabalık olması ve ışıklandırmanın kitap okuma için yetersiz kalması. Böyle durumlarda içerideki geniş ve rahat koltuklar ile Kahve 6'nın kendi kitaplığı sizi bekliyor. Üstelik içeride Sinek Sekiz Yayınları'nın kitaplarına ait bir köşe de var. Yani geçerken uğradığınızda yanınızda kitabınız yoksa Kahve 6'nın kitaplığındaki dergi veya kitaplardan birini seçebilir ya da Sinek Sekiz'in kitaplarından birini edinebilirsiniz. Ayrıca içerisi gün içinde iyi ışık alıyor ve ışıklandırma akşamları da okumak için gayet elverişli. Hatta kitaplığın etrafındaki koltukların yanına bir okuma lambası bile düşünülmüş. Yalnız küçük bir hatırlatma: Kahve 6, özellikle hafta sonları sabah ve öğle saatlerinde oldukça kalabalık oluyor.

 

 

 

Huzurlu atmosferi ve güler yüzlü çalışanlarıyla bizim bazen sohbet etmek, sıkça kitaplarımızı okumak için uğradığımız Kahve 6 hafta içi her gün 09.30 - 00.30 saatleri arası açık. Gittiğinizde mevsimlerden kışsa kış çayını, yazsa koca bir bardak V Juice'u bizim için de içmeyi unutmayın.

 

 


 

 

1kahve

 

(Bakraç Sk. No: 19/1 Cihangir, İstanbul)

 

 

Kuşkusuz Cihangir'in güzelliklerinden biri gidilecek kafe ve restoran seçeneklerinin hayli bol olması. Zamanla bazı kafelerin müdavimi olmak beraberinde diğer seçenekleri göz ardı etmeyi getirse de 1kahve, müdavimi olmaktan asla pişman olmayacağınız bir Cihangirli.

 

Özellikle yazları bol esintili 1kahve, Cihangir'in nispeten sakin sokaklarından birinde. Gün içinde çalışmak ya da bir şeyler okumak isteyenlerin özellikle tercih ettiği bir yer. Dışardaki masaları ve giriş bölümü sohbet muhabbete daha uygunken, kafenin arka tarafı kafa dinlemek, çalışmak ve kitap okumak için birebir.

 

 

İçeri girdiğinizde ilk dikkat çeken şey mekanın ferahlığı. Mermer zemini, minimal tasarımı, dip dibe olmayan masaları, geniş pencereleri (yazın tamamen açık oluyor) ve bol ışığıyla harika bir atmosferi var. Masalarının birbirine çok yakın olmaması, içerisinin kalabalık olduğu zamanlarda da mekanı bir şeyler okumaya elverişli kılıyor.

 

Masalar genellikle 2-3 kişilik, ancak 5-6 kişilik bir grubun bile birlikte oturup çalışabileceği büyük bir masaları da var.

 

1kahve'ye de yanınızda okuyacak bir şeyler olmadan uğradıysanız dert değil, onların da sözlükler, çeşitli dergiler ve kitaplardan oluşan mini bir kütüphaneleri var. Kütüphanenin hemen yanındaki rahat kanepeye oturup kendinize bir demlik çay söyleyip rahatınıza bakabilirsiniz. Üstelik siparişinizi verdikten sonra sizi kendi halinize bırakan nazik çalışanlara sahip olduklarını da eklemek isteriz. Geniş çay ve kahve seçeneklerinin yanında oldukça lezzetli atıştırmalıkları da var, bizden söylemesi.

 

 

İçeride çalan müzik genellikle enstrümantal ve ses düzeyi çok yüksek değil, dolayısıyla müzik dinleyerek kitap okuyamıyor ya da çalışamıyorsanız endişe etmenize hiç gerek yok.

 

Her gün 8.30 - 22.00 arası açık olan 1kahve'ye ilk gidişinizde geniş pencere önündeki masalardan birine oturun, İstanbul'da sakinliğin tadını çıkarın; pencerenin önünden gelip geçen Cihangir kedilerini sevmeyi de ihmal etmeyin.

 

 


 

 

Café Lumière

 

(Kuloğlu Mah. Altıpatlar Sk. No: 7 Çukurcuma, İstanbul)

 

 

Café Lumière'i daha önce duymamış olmanız mümkün; çünkü Çukurcuma'nın yenilerinden. Çukurcuma'dan Cihangir'e doğru yürürken, mekanın eski moda desenli karoları, ağaçların gölgelediği arka bahçesinin renkli iskemleleri ve beyaz masaları gözümüzden kaçmadı. Eh, şehir içinde böyle bir bahçe bulmuşken kendimize hemen birer limonata söyleyip kitaplarımıza gömülme fırsatını kaçıramazdık. İşte böyle oldu Café Lumière'i keşfimiz.

 

 

 

Tahmin edeceğiniz gibi adını meşhur sinemacı Lumière Kardeşler'den alan mekan, üç bölümden oluşuyor diyebiliriz: Birkaç masa ve bardan oluşan girişi, biraz ileride mutfağın hemen karşısındak iki masası ve rahat koltukların olduğu koridor ve koridorun açıldığı bahçesi. Evinizin bahçesinde oturuyor ve ev yapımı limonatanızı yudumlarken kitabınızın sayfalarını karıştırıyormuş gibi hissedeceğiniz Lumière'e, yoğun bir gün ortasında ya da sonrasında dinlendirici bir mola için uğrayabilirsiniz. Türk ve dünya mutfağından özenle seçtikleri yiyecek içecek menüleri hayli geniş, hatta kitabınızı kapıp zengin bir kahvaltı eşliğinde güne burada başlayabilirsiniz.

 

Biz bu sıcak havalarda, her gidişimizde bahçeyi tercih ettik. Hafif bir müzik eşliğinde rahatça kitaplarımızı okuduk. Ancak bahçe kalabalık olduğunda, akşamları ışığın okumaya pek elverişli olmadığı zamanlarda, kışın ya da iskemlede uzun süre oturmak size rahat gelmiyorsa içerideki masalar ve rahat koltuklar kurtarıcınız olacak.

 

 

Lumière'in henüz bir kitaplığı yok ama kitaplıkla ilgili yakın bir zamanda hayata geçirmeyi planladıkları harika bir projeleri var. Aldığımız bilgiye göre çok yakında, Esaretin Bedeli adlı filmden hatırlayacağınız Bay Brooks'unkine benzer (ön yüzünde "Brooks was here." yazan) tekerlekli bir kütüphaneleri olacak. Bir de bahçe için eksi usül işleyen bir kütüphane düşünülüyor; okuduğunuz kitap siz bitirene kadar size ait olacak ve kaldığınız yer kütüphane defterine işlenecek. Kitap bitene kadar yolunuz sık sık Lumière'e düşecek gibi.

 

 

Café Lumière her gün 8:00-23:00 arası açık. Ağaç gölgesi ve tatlı çalışanlarıyla sizi bekliyor.

 

 


 

 

Bu üç mekan bana yetmedi, daha fazla mekan keşfetmek isterim, diyorsanız Kronotrop, Cuma, Holy Coffee ve Manuel de sık sık uğradığımız mekanlardan!

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.