Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Okuma Listeniz: Bu değil, ben farklı bir şey istiyorum



Zayıf
Toplam oy: 1179
‘Yaptım oldu’ deyip şehrin içine ederek banka hesaplarını dolduranların olduğu bir yerde nasıl hayal kurulur? Ya da ancak hayal mi kurulur?

Kahramanımız mutsuz ve düşüncelidir. Kimse onu anlamıyordur. Bir gün dayanamayıp isyan eder: “Bu değil. Bu değil. Ben farklı bir şey istiyorum, bu da değil. Bunları herkes yapıyor. Bu sıradan. Beni anlamıyorsunuz!”

 

 

 

Canlılar dünyasında kimsenin anlamadığı kahramanımız, “Ben daha farklı bir şeyler istiyorum. Daha güzel çağ atlatacak bir şey istiyorum. İnsanların daha mutlu yaşayabileceği farklı bir şey istiyorum,” diyerek yüzlerce kattan ulaşan binalara uzun uzun bakar. Kendini atsa da kurtulsa, dersiniz. Çektiği dert, dert değildir çünkü. Dünyanın orta yerinde çaresiz ve yalnızdır... Ama bir şey olur. Ne olduğunu biz faniler bilemeyiz. Birdenbire kahramanımızın yanakları al al olur sevinçten ve “Moda ve sanatın 365 gün içinde olacaksınız,” diye haykırır altın kaplama saatini gözümüze soka soka. Sonra da kendini bir atın üstünde bulur. “Evinizin hemen yanında böyle bir orman olsun istemez misiniz? İşte orman! Hayal ettim ve yaptım. Gurur duyuyorum. Tarih hayal edenleri değil, gerçekleştirenleri yazar,” der.

 

 

 

 

 

 

 

Uzaklara umutsuzca bakan, kimsenin anlamadığı; çağ atlamak isteyen ve insanların mutlu olması için elinden geleni ardına koymayıp, son kalan ormanın içinde, at üstünde kendini heba eden bu yalnız adamın hali ne olacaktır?

 

 

 

 

“Ben şeffaf bir adamım, bağırsağımdaki bok bile görünür,” diyen Ali Ağaoğlu’nun hayali İstanbul Maslak’taki 320 bin ağacı kesmek, yerine de toplamda 320 kattan oluşan kuleler yapmakmış meğer. Gerçi kendisi, “Eğer 3 ağaç kestiğimi kanıtlasınlar, Taksim’de etek giyer gezerim,” dedi. Ağaoğlu’nu etekle hayal ederken hiç zorlanmıyorum. Hem de bir atın üstünde... André Breton, “Bir atın bir domatesin üstünde dörtnala kalktığını hayal edemeyen, salağın tekidir,” der. Ben şahsen  Breton’ın dediği domates üzerinde duran bir atın da üzerinde, Ağaoğlu’nu etekle hayal edebiliyorum. Hatta benim hayalimde bir de helikopter uçuyor ve domatesin tam üstüne 10 bin kırmızı gülün yolunmuş 150 bin yaprağını boca ediyor. E hayal işte. Bu ay listeyi yaparken anahtar kelimelerim; bok, zenginlik, mutluluk, hayal, ağaç ve İstanbul oldu.

 

 

 

* Çivisi Çıkmış Boklu Dünyanın Azgın Pompacıları - Mykle Hansen

 

 

* Zenginler Dünyamızı Nasıl Mahvediyor - Hervé Kempf

 

 

* İstanbul'da “Soylulaştırma”: Eski Kentin Yeni Sahipleri - David Behar

 

 

* Mutluluk Sanatı - 14. Kutsal Dalai Lama

 

 

* Hayal Avcılığı - Paul Levesque ve Art McNeil

 

 

* Çizmeyi Öğrenelim: Ağaçlar ve Ormanlar - Mark Bergin

 

 

 

Bu sefer listeyi verdikten sonra da çenemi tutamayacağım. Evet, genelde bu okuma listeleriyle söz konusu durumla hep dalga geçtik. Şimdi biraz farklı. Dalga bile geçemiyorum. Yazarken arada sinirden gülüyorum. İstanbul’u babasının çiftliği gibi satanlar, arazileri, sit alanlarını nüfuzlu tanıdıklarına peşkeş çekenler, “Yaptım oldu,” deyip şehrin içine ederek banka hesaplarını dolduranların olduğu bir yerde nasıl hayal kurulur? Ya da ancak hayal mi kurulur?


 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.