Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Terskarga


Gayet iyi
Toplam oy: 102

Tamam, bir yılı daha geri bıraktık ama ne değişti hayatımızda? Zaman kavramı önemini yitirmiş gibi… Pandemi nedeniyle doğal olarak uygulanan yasaklarla zaten kımıldayamıyorduk yine kımıldayamıyoruz. Sıkıştık kaldık. Bu yıl acaba 2020’nin tekrarı gibi mi olacak? Tam da Alice Harikalar Diyarında’ki; Şapkacı, Mart Tavşanı ve Fındık Faresi gibi Zaman’ı mı kızdırdık yoksa! Hiç olmazsa onlar, tam da çay saatinde kalmışlardı, birliktelerdi… Biz… Yalnızız… 2021’e bile sevdiklerimizden uzakta girmedik mi?

 

Yine Alice’den devam edelim o zaman… İlk önce de Ocak ayında hem doğum günü hem de ölüm yıldönümü olan yazarından başlayalım.

Asıl adı Charles Lutwidge Dodgson olan Lewis Carroll (d:27 Ocak 1832 – ö:14 Ocak 1898), Oxford Üniversitesi’nden dereceyle mezun olmuş ve matematik alanında doçentlik unvanı almış. 1862 yılında yazmaya başladığı çocuk öyküsü Alice Harikalar Diyarında’nın kahramanı, okul müdürünün ortanca kızı Alice’miş. Alice Harikalar Diyarında ve 1872’de bu öykünün devamı olarak yazdığı Aynadan İçeri kısa sürede klasikler arasına girmiş. Kendi adıyla yazdığı pek çok şiirin yanında matematikle ilgili eserler de vermiş. Yaşamının büyük bölümünü İngiltere’nin kuzey sahillerinde geçirmiş, zaten burada da hayatını kaybetmiş. Eserlerinin çoğunu yazdığı Whitburn’de anısına bir heykel dikilmiş.
Buraya kadar her şey normal aslında… Ama özellikle zamanında pedofili ile suçlanmış ama kanıtlanamamış sıradışı bu isim, pek çok özelliği ile mutlaka incelenmesi gereken bir yazar. Yayınlanışının üzerinden 150 yıldan fazla olmuş kitaplarının günümüzde ne karşılığı olabilir ya da salt çocuk edebiyatı diye değerlendirilmemesi gerekir. Mesela günümüzde Scrabble diye bildiğimiz harflere numara verilmesiyle puan kazanılan oyun onun buluşuymuş. Birçok şey sayabiliriz yine kendi icadı: Üç tekerlekli bisiklet… Geceleri yazmayı kolaylaştıran bir düzenek… Kitapların rafta daha kolay bulunmasını sağlamak için sırtına isim yazılması vb. 1856'da ünlü olduğu ismiyle ilk eserini yayınlamış. Romantik bir şiir olan Solitude, The Train dergisinde yazarı “Lewis Carroll” olarak yer almış. Bu takma isim gerçek ismi üzerinde bir kelime oyunuymuş; Lewis, Ludovicus isminin ingilizleştirilmiş haliymiş ve Lutwidge isminin Latincesiymiş, Carroll ise Latin ismi Carolus ile benzeyen ve Charles’ın türetilmiş olduğu isimmiş.
Dodgson kroket, dama, bilardo ve satranç oyunlarını çok seviyormuş, hokkabazlık ve kart sihirbazlığından zevk alıyormuş ve birçok matematik ve sözcük bulmacası, oyun, şifre ve hafıza yardımı ile ilgili şey icat etmiş. Birçok kitap okumuş ve pek çok kitaba sahipmiş. 13 ciltten oluşan günlükleri varmış. Özellikle şanslı bir günü olursa, ‘Bugünü beyaz bir taşla işaretliyorum’ diye yazıyormuş. Ayrıca, mektup yazmayı, özellikle de çocuk arkadaşlarına mizahi mektuplar yazmayı çok seviyormuş. Ocak 1861’den 1898’deki ölümüne kadar, yazdığı bütün mektupların kayıtlarını tutmuş. Bunlar 24 ciltten oluşup ve 98.721 mektup içeriyormuş!
Sanat dünyasındaki etkileri de saymakla bitmez… 1999 yılı yapımı, Wachowski kardeşlerin yazıp yönettiği bilimkurgu - aksiyon filmini hatırlarsınız. Hani şu 4 dalda Oscar kazanan film, evet! Alice Harikalar Diyarında’ya göndermelerle doludur. Hepsini sayacak değilim ama “beyaz tavşanı takip et” ya da aynı Alice gibi farklı bir dünyaya girmesi tek başına yeterlidir, çokça dile getirildiği gibi… Ya da yakalanma sahnesinde yerdeki satranç tahtası görünümü, hatırlarsınız, saymakla bitmez… Ya şarkılar? Mesela Beatles’ın John Lennon / McCartney ortak yapımı Lucy In The Sky With Diamonds şarkısının klibinde kullandıkları öğeler, şarkıdaki göndermeler… Ya da grubun bir diğer şarkısı I Am The Walrus’taki dil bolluğu… Zira Carroll’a atfedilen en önemli özelliklerden biri iki kelimenin bozularak başka bir kelimeye dönüştürülmesi… James Joyce’un 17 yılda yazdığı ve edebiyat dünyasının en zor eserlerinden biri sayılan Finnegans Wake bu harikalar diyarı izlerini taşıyanlardan... Büyük usta Joyce’un, büyük emekle çevrilemez denilen kitabını Finnegan Uyanması ismiyle Türkçeye kazandıran çevirmen Fuat Sevimay’ı da tebrik etmek gerekiyor yeri gelmişken… Gerçeklik – rüya – dil oyunları… Vladimir Nabokov'u daha çok yazarlığıyla tanısak da 1920 yılında Alice Harikalar Diyarında’yı Rusça’ya çevirdiğini biliyor muydun? Tabii izlerini ünlü kitabı Lolita’da görmek mümkün! Daha bir dolu sanat dalı ve sanatçıya olan etkilerini say say bitmez… Başlı başına bir dosya konusu olacak Alice Harikalar Diyarı ve Aynadan İçeri kitaplarının dışındaki kitaplarına, yazarın çift karakterinin yazdıklarına etkisine, Darwin’in Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni veya Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine kitabına yaptığı eleştirel göndermelerine, Evrimsel biyoloji alanındaki etkisi Kızıl Kraliçe (Red Queen) hipotezine, Salvador Dali’nin resimlerine…
Daha birçok ama birçok konuya giremedim bile. Bu başlangıç olsun. En sevdiğim sözlerden olan “eskisini okudun mu ki yenilerini merak ediyorsun”u buraya bırakıyorum, yeni yılda beklenti içinde olanlara… Umarım geçen yılı, yeni yılı beklemekle geçirmedin hiçbir şey yapmadan. Öyleyse “tavşan deliği” aramak ve “beyaz tavşan”ı takip etmek için geç kalma bu yıl, olur mu?

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.