Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Orwell'ın 1984'ü video oyunuyla ispatlandı


Zayıf
Toplam oy: 1327

Eğer son 20 yılda birkaç kez de olsa bilgisayara dokunduysanız Sid Meier'ın yarattığı Civilization serisi oyunlarından birini mutlaka oynamışsınızdır. Bunu hayatınızın bir parçası yapacak kadar çok önemsediyseniz muhtemelen Reddit forumlarında Lycerius adıyla bilinen kullanıcıyı da tanıyorsunuzdur. Kendisi geçtiğimiz günlerde şu sıradaşı beyanda bulundu:





“Son 10 yıldır Civ II'nin aynı oyununu oynuyorum. Oyunun modası geçmiş olmasına rağmen inanılmaz bir şekilde bu bölümde medeniyetimi geliştirdim, Civ III piyasaya sürüldüğünde ben zaten 'ileri gelecek'teydim. Sonra düşündüm; ne kadar ilerleyebileceğimi görmek ilginç olabilir, gidebildiğim kadar gidebilir ve altından ne çapanoğlu çıkacak görebilirdim.”



 

 

 

 

 

Civilization oyununu hiç oynamayanlardansanız Lycerius'un yazısındaki gezegen değiştirme manyetizmasının farkında olamayabilirsiniz. İşte burada hızlıca göz gezdirebileceğiniz bir kılavuz var:



Civilization, -adıyla müsemma- size kendi sanal medeniyetinizi kurmanıza olanak veren bir oyun. Oyuna M.Ö. 4000'de küçük bir köyde başlıyorsunuz. Çifçilik yaparak, kütüphane gibi binalar inşa ederek (böylece teknolojiyi geliştirerek) ve diğer bölgeleri fethetmeniz için ordular kurarak ilerliyorsunuz. 1997'lerde 'aklı selim' olanlar, bağımlılık yapan ve bir nebze de eğitsel sayılabilecek oyunu, uzay gemisi inşa etmeyi amaçlayan Alpha Centauri oyunu için bıraktı.

 

 

Lycerius hariç. O, ekstra 2.000 yıl daha ileri gitti -oyunu durmaksızın oynamadığı halde- (“Doğal olarak başka oyunlar da oynuyorum ve bir hayatım var...”) Henüz yazının tamamını okumadınız ama okuduğunuzda göreceksiniz ki eğer bütün zamanını buna harcasaydı boşa harcamış olmayacaktı çünkü sonuçlar inanılmaz. Lycerius tecrübelerini şöyle özetliyor:



  • Dünya acı ve harap içinde ve adeta cehennem gibi bir kabus yaşıyor.

  • M.S. 3991'de bir düzine nükleer savaştan sonra kalan kısıtlı kaynakları paylaşamayan üç süper güç varlığını hala sürdürüyor. Bu savaşlardan ötürü dünyanın birçok yerinde yaşama elverişsiz boş araziler oluştu.

 

 

 

 

Lycerius'un kurduğu medeniyeti Celtler ile medeniyetin rakipleri Vikingler ve Amerikalılar arasındaki çekişme bitmiyor ve sonsuz bir harp kapıyı çalıyor:



“Yüzyıl Savaşları'nı bilir misiniz? Bir de 1700 yıl savaşları olduğunu düşünün. Hala varlığını sürdüren bu üç medeniyet neredeyse 2000 yıldır ölümcül bir çekişmenin içinde kitlenmiş vaziyetteler. Barış imkansız görünüyor. Her ateşkes imzalandığında Vikingler bana ya da Amerikalılara karşı sürpriz bir atakta bulunuyor ve genellikle nükleer silah kullanıyorlar.”

 

 

 

 

 

Lycerius'un anlattıkları bununla sınırlı değil:



“Ben, Vikingler savaş açmadan kalıcı demokrasi isteğimi deklare etmek istiyordum ama senato beni sürekli reddediyordu. Bu da benim planlarımı bozuyor. Tabi ki Vikingler bütün ateşkesleri tıkır tıkır bozduğu için her seferinde yeniden denemek zorunda kalıyorum. Civ oyunlarında benim de unuttuğum bir şey; iç politika. Yine de demokrasiyi bozmamak için çok uğraştım. Ancak yaklaşık yüzyıl önce ordumu tehlikeye soktuğu için demokrasiyi yürürlükten kaldırmak zorunda kaldım. Ama tabi şu an insanlar benden nefret ediyorlar ve o zamandan bu yana birkaç yılda bir ordunun içinden türeyen masif gerillalar ortaya çıkıyor. Savaşa harcayacağım eforu onlara karşı harcayarak zaman kaybediyorum, onlarla başa çıkmam lazım.”

 

 

 

 

 



"Eyvah savaş bitmeyecek mi?"



Biliyorum, bütün bunları size neden bir edebiyat sitesinde anlattığımızı merak ediyorsunuz. Açıklayalım. Lycerius bir yorumcu olarak orijinal yorumunda “1984'le olan benzerliği tuhaf bir biçimde ürkütücü” diyor.
Öyle görünüyor ki Lycerius'un yarattığı medeniyet kazara George Orwell'ın distopyasıyla bire bir uyuşuyor. Bu da bize “Eyvah, savaş bitmeyecek mi?” dedirtiyor. Reddit forumundaki başka bir kullanıcı şunları yazıyor:

1984'le olan paralellikler kafamda şunları oluşturdu: Üç süper güç, teknolojinin ilerleyebileceği kadar ilerlediği bir yerde, totaliter rejimin ordularından türeyen barbar topluluklarla uğraşan 'komünist' birer liderlik haline gelmiş.”

 

 

 

 

 

Savaş barıştır. Bu isabetli yorumun yazarı sözlerini şöyle bitiriyor: “Sid Meier tam bir o... ç....”

 

Ya bu oyun fikir olarak 1984'e göre programlanmış ya da şöyle bir olasılık daha var:

“Görünüşe göre George Orwell bir zaman yolcusu ve gelecekteki bütün zamanını Civ II oyununda harcamış.”

Belki de bütün bunlardan sonra bir İskoç adasında saklanmadı.

Yine de benim aklımı kurcalayan başka bir şey var. Belki de Civ II oyununun yapısı normal. Belki de sadece bize bunları göstermek istiyor. Eğer insanlık kendi kısıtlı kaynaklarını bulursa, küresel ısınmanın şiddetini azaltırsa, Orwell'ın bu kabusu gerçekleşmez. Bu kadar karamsarlıktan sonra artık normal yaşantınıza dönebilirsiniz, sakın kendinizi odanıza kitleyip, Civ II oyununa kaptırıp medeniyetinizin çöküşünü izlemeyin!

 

 

 

 

Çeviren: Ceren Kavak

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.