Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Her okurun bir yazarı çok sevmek için son derece haklı ve bir o kadar özgün gerekçeleri vardır şüphesiz. Yola bu bilinçle, SabitFikir okurlarının edebiyatın öne çıkan yazarlarını neden sevdiklerine ilişkin bir tartışma başlatmak için çıktık. İlk soruyu da o yazar üzerine çalışmalar yapmış bir isme yönelttik. Öyleyse soruyoruz: Siz Adalet Ağaoğlu'nu niçin okuyorsunuz?
//php print_r ($fields); ?>
İkinci Dünya Savaşı’nın son yılları ve Almanların savaşı kaybetmesi neredeyse garanti olmasına rağmen 10 yıla yakın süredir Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı yakıp kavuran Faşist ideolojiden Türkiye’de nasibini alıyordu. Ana akım medyanın o dönemde de güçlü olan isimlerinden Hürriyet, İsmet İnönü’nün Hitler ile görüşmesini manşetten “Büyük bir iş başarıldı” edasıyla veriyordu.
//php print_r ($fields); ?>
Gümüşlük Akademisi’nin İstanbul şubesi, yazar Latife Tekin’in Arnavutköy’deki evinde, şair Haydar Ergülen’in koordinatörlüğünde açıldığından beri, birçok edebiyatçıyı, edebiyatseverlerle bir araya getirdi. Bu buluşmalara biraz da Tekin ile Ergülen’in Gezi Olayları sırasında gözlemledikleri enerji vesile oldu, İstanbul’a duyulan inanç bu enerjiyle bir nevi tazelendi.
//php print_r ($fields); ?>
Taksim’den Sıraselviler Caddesine girdiğinizde, solda Belçika Konsolosluğunun yanında bir otel vardır, adı 15 yılda o kadar çok değişti ki, son olarak ne oldu bilmiyorum. Ama orasının adı benim için her zaman Keban Oteli’dir. Eskiden TRT’ciler kalırdı çünkü, şair arkadaşım Adnan Azar, TRT’de çalıştığı için orada kalırdı, en çok ondan hatırlıyorum.
//php print_r ($fields); ?>
John Steinbeck bir aktör ve yazar olan Robert Wallstene’e 1962 yılında bir mektup yazarak kendi yazarlık yöntemini özetleyen altı ipucu vermiş. Hem Nobel hem de Pulitzer ödüllü bir yazar Steinbeck, bu açıdan bakınca yazmak ve yazarlık hakkındaki düşünceleri ayrı bir önem kazanıyor şüphesiz. Genç yazarlara yol gösterici bir nitelik taşıyan bu altı tavsiyeye bir göz atalım öyleyse...
//php print_r ($fields); ?>
İtiraf edelim ya da etmeyelim mevsimlerle ilgili bazı beklentilerimiz olduğu bir gerçek. Mutlu olmak için ilkbaharı, tatil yapmak için yazı bekliyor çoğumuz. Her şeyden şikayet etmek için kışı, battaniyenin altına girip film izlemek içinse sonbaharı bekliyor aynı çoğunluk. Kimsenin de bu kabullere bir itirazı yok. Yağmur yağınca hüzünlenmek, güneş açınca sokaklara fırlamak herkesin ezberinde.
//php print_r ($fields); ?>
Yakın zamanda Balkan kökenli bir yazarın romanını okudunuz mu? Ya da Balkan kökenli bir yazar ismi sorulsa, bir çırpıda cevaplayabilir misiniz? Tahmin edeyim; sayacağınız isimlerin çoğu muhtemelen İngilizce, Fransızca ya da Almanca dillerinden birinde yazıyor. İsmail Kadare, Herta Müller, Norman Manea, Ilija Trojanow, Elias Canetti, Georgi Gospodinov, Tea Obreht, Miroslav Penkov...
//php print_r ($fields); ?>
Simon Garfield’ın Saatler isimli eseri, Turkuvaz Kitap’ın ciddi emek sonucu yayına hazırladığı bir çalışma olarak raflardaki yerini aldı. Kitabın çevirisini bir saat tutkunu, Esquire’in saat editörü Özge Dinç’in yapmış olması, kitaba karşı ayrıca bir merak uyandırıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Kimi zaman tek bir kitap okumaya dahi vakit bulamıyoruz gündelik hayatın koşturmacasında, kimi zamansa usta bir jonglör gibi aynı anda birden çok kitabı "çevirmemiz" gerekiyor elimizde. Kimi zaman yalnızca yatmadan önce, kimi zaman sadece bir yerden bir yere giderken okuduğumuz kitaplarımız oluyor. Aynı anda birden çok dünya içinde gezinmek, birden çok maceraya ortak olmak gerekiyor.