Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Mark Crick: Yazmak var olan her şeyin arasındaki bağlantıları bulmaktır


İTEF - İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali'nin üçüncü yılında, Sabit Fikir her hafta festivalin katılımcısı olan bir edebiyatçıyla söyleşi yayımlayamaya devam ediyor.  Dördüncü söyleşimiz İngiliz yazar Mark Crick ile...

 

Sizi okumamış olanlar için eserlerinizi tanıtmak istesek, genel anlamda bir bütünlük yaratabilir miyiz? Ne yazarsınız, neyi yazarsınız?

Talimatlar, tarifler, ipuçları ve bahçecilik tavsiyeleri alarak, bunları büyük yazarların sesleriyle birleştiriyor ve bu bilgileri edebiyata çeviriyorum.

 

Bu yıl İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali’nde sizi davetli yazar olarak göreceğiz. Festival teması “Şehir ve Yemek”ten yola çıkarak, bize bağdaştırdığınız bir şehir ve yemek örneği verebilir misiniz?

İngiltere, bir şehirle bir yemeğin bağlantısının kurulabileceği bir ülke değil. İngiltere’de yemekler, ilçelerden geliyor: Yorkshire Pudingi, Lancashire güveci. Oysa kekleri ve peynirleri isimlendirirken daha kesin davranıyoruz: Chelsea çörekleri, Eccles Kekleri, Bakewell Meyveli Pastası, Cheddar, Stilton. İtalya yemeklerin, kökeni olan şehirleriyle, ilişkisini kaybetmeyen ülkelerden; Kim Spagetti Bolognese’i bilmez ki? Ayrıca bir Fransız pastanesi olan Paris-Brest’i, mağazaları olan iki şehirde de orijinal ismiyle devam etmesiyle aklıma geliyor.



Gastronomiyle aranız nasıl? Yemek yapma sanatı ve edebiyat arasında bir bağlantı kurulabilir mi?

Yazmak aslında var olan her şeyin arasındaki bağlantıları bulmaktan ibaret. Bir yazarın eserinin, bir şefin eserine benzeyebileceği birçok yol var. Doğru malzemeler, doğru şekilde birleştirilmedikleri ve baharatlanmadıkları sürece hiçbir anlam kazanmazlar.



Salt yazarak hayat kazanmak mümkün mü? Hayatınızı yazarak kazanabiliyor musunuz? Ya da kazanıyorsanız, bu bir tercih mi sizin için?

Ne olursa olsun sevdiğiniz işi yaparak hayatınızı idame ettirmek mümkün. Mantıklı olup olmadığı ise bambaşka bir meseledir. Yirmi sene boyunca fotoğrafçıydım. Ara sıra hala fotoğrafçı olarak iş aldığım oluyor. Önemli olan yaşadığınız hayatı, kazandığınız paraya göre ayarlamayı bilmektir.



Okurlar genelde, okudukları yazarların okuduklarıyla da ilgilenir. Siz kimleri okuyorsunuz?

Ben çok büyük bir maceracı değilim. Genelde aynı şehirlere giden biri gibi: Venedik, Paris, İstanbul. Klasikleri seviyorum. Austen, Proust, Shakespeare, Tolstoy, Kafka.



Yazarların her okuyucudan daha çok başucu kitabı vardır. Siz hangi kitabı yazmış olmayı isterdiniz?

Birçok yazarın yeteneklerine hayranlık duysam da, onların yazdıkları kitapları yazmış olmak için, onların hayatını yaşamış olmam gerektiğini kabul ediyorum. Eğer illa bir isim vermem gerekiyorsa, Anna Karenina. Eser, bir başyapıt olmasına rağmen Tolstoy’un hayatını yaşamaya niyetim yok.



Alelâde bir obje hakkında yazarak, birçok şeyi değiştirebileceğinizi söyleseler, hangi objeyi kullanırsınız?

Neyi mi değiştirmek isterdim? Yoksa ne üzerine mi yazmak isterdim? Kalem hakkında bir hikâye yazardım, yazdıkça kısalan, dokunan herkesin gerçek güzelliği görmesini sağlayan, siyaseti umursamayan veya zenginliği veya güzelliği veya eğitimi; hepimiz aslında eşitiz. Hikâyenin sonunda ise kalemden geriye kalan sadece talaş olurdu.



Okuyucular, yazarların kendilerini gördüğünde farklı tepkiler veriyor. Kimi şaşırıyor, kimi hayal kırıklığına uğruyor, kimi hayatının aşkını bulmuş gibi oluyor. Okuyuculara önsöz takdim etmek adına bize, ne giyersiniz, ne yersiniz, ne içersiniz kısaca anlatabilir misiniz?

Çok uzun ve çok zayıfım. Kıyafetler üzerimde, Külkedisi’nin ayakkabısının kardeşinde durduğu gibi duruyor. Üstüme oturan herhangi bir kıyafet bulduğumda, onu giymekten keyif alıyorum. Pazar günleri çimende oturup çay içer ve salatalıklı sandviç yerim. Eğer arkadaşlarımla dışarıdaysam Kent ve Sussex birası veya kırmızı Fransız şarabı içerim. Eğer evde çalışıyorsam, yakındaki bir fırından Türk ekmeği ve hamur işleri alırım. Konu yemek olduğu zaman bütün milliyetleri benimsiyorum.

 

Söyleşi: Sevgi Demir

 


 

 

Mark Crick kimdir?


Çocukluğu boyunca ona eşlik eden kronik astımı yüzünden Mark Crick’in eğitim hayatının ilk yılları, başarılarından ziyade devamsızlığıyla bağdaştırılıyordu. Uzun uykusuz gecelerde, mum ışığında okunan Tolkien’ler, Jack London’lar ve Robert Louis Stevenson’lar, genç Crick’in başucundaydı ve çoğu zaman derslerin yerini alıyordu. Edebiyat uğruna sarf edilen eforlardan yorgun düşen Crick, günışığını gördüğü anları kanepede uzanarak, Cypriot şerisi içerek ve sınıf arkadaşları Brer Rabbit, Long John Silver ve acılardan muzdarip Odysseus ile geçiriyordu. Çocukluğunun sonraki dönemlerinde sağlığı düzelmeye başladı fakat, okuma ve edebiyat sevdası artık hayatına kök salmıştı. Genç bir bey olarak eğitimi, onu Alain-Fournier, Camus, Colette ve Cocteau gibi yazarlara gözünü açmasını sağlayan Paris’teki Petit Lycée Condorcet’e sürükledi. Daha sonraları, Warwick University ve University of London’da edebiyat okudu. Eğitiminin ardından yazarlık kariyerinin başlarında Crick, hemşire, öğretmen, marangoz ve memur ve freelance fotoğrafçı olarak çalıştı. İlk kitabı Kafka’nın Çorbası; 14 Tarifle Dünya Edebiyatı Tarihi, yirmiyi aşkın dile çevrildi. İkinci kitabı Sartre’ın Lavabosu; Büyük Yazarlardan Tamirat İşleri Kitabı ise The Sunday Times tarafından 2008’in en eğlenceli kitabı seçildi. Machiavelli’nin Çimenliği; Büyük Yazarların Bahçe El Kitabı, edebi üstatların tarzında yazılan serinin final kitabı. Seri, Mark Crick’in uzun ve uykusuz gecelerine eşlik eden büyük yazarlara bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Marck Crick, Türkiye’de Can Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturuluyor.



Şahane
Toplam oy: 893

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.