Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Azılı Dostlar Ve Sıkı Düşmanlar: Batı’nın Doğu’sunda Bitmeyen Savaşların Hikâyesi




Toplam oy: 99
Sıkı Düşmanlar, ilk bakışta Ortadoğu’da ABD varlığının tarihsel çetelesini tutmaya niyetliyken, genel anlamda neredeyse üç yüz yıla dayanan bir Ortadoğu siyaset hikâyesi çiziyor. Tabulara meydan okuyan bir üslupla kitap içerisinde ilerleyen kitap, Batılı ülkelerin her dönemde farklı şekillerde Ortadoğu’da aktörleştiğini, ancak bu aktörlerin tek bir saf oluşturmadığını ve kendi iç hesapları içerisinde yarattıkları yapay krizleri Ortadoğu topraklarına yansıttığını farklı ülkelerin tarihçeleriyle paralel bir şekilde anlatıyor.

Günümüz çizgi romanı, sadece komedi ve/veya macera unsurları barındıran anlatılar olmaktan uzun bir süre önce çıkmış durumda. Bağımsız sinema anlatılarını anımsatan kısa hikâyelerden interaktif fantezilere, çizgi roman, bir mecra olarak kapasitesini her geçen gün daha da ileriye taşıyor. Bunu yaparken sadece çizgi romancıları değil, farklı entelektüel alanlardan insanları da kendi mecrasına dâhil ederek kolektif ve zengin içerikler oluşturuyor. Nina Mickwitz, Belgesel Çizgi Romanlar: Şüphe Çağında Grafik Doğruculuk (Documentary Comics: Graphic Truth-Telling in a Skeptical Age, Palgrave Macmillan US, 2016) adlı kitabında, yirmi birinci yüzyıl içerisinde gittikçe ilerleyen bu girift durumu farklı örnekler üzerinden derinlikli bir şekilde inceliyor ve bu örneklerin başarısını ve devamlılığını vurguluyor. Bu yazıda ise benzer örneklerden biri olan, orijinali 2012’de yayınlanmış, önde gelen Ortadoğu tarihçilerinden Jean- Pierre Filiu ve Fransız çizgi romancı David B.’nin (David Beauchard) ortak çalışması Sıkı Düşmanlar (Les Meilleurs Enemmis) kitabını benzer bir örnek olarak irdeleyerek çizgi roman-belgesel ilişkisini mümkün mertebede özetlemeye çalışacağım.

 

 

David B., aslında Türkiye’de çizgi roman severlerin daha önceden de hatırlayacağı bir isim; kendisini beş kişilik sıradan bir Fransız ailesinde geçen çocukluğunu, birdenbire epilepsi krizleri geçirmeye başlayan büyük erkek kardeşi üzerinden anlattığı otobiyografik Epileptik (Epileptic, Karakarga, 2017) kitabından hatırlıyoruz. Fransa-Cezayir Savaşı döneminde doğmuş olan kardeşlerden büyük olanın epilepsi ataklarıyla paralel yaşadığı fiziksel ve ruhsal krizlerin bir aileyi topyekûn nasıl etkileyebileceğini kendi çocuksu fantezileri üzerinden özetlediği, hem çizimleriyle hem de hikayenin yükü sebebiyle sindirmesi zor bir eser olan Epileptik, aynı zamanda çizerin infografiğe yakınlaşan çizgi dilini de güzel özetleyen bir otobiyografi örneğiydi.

 

 

Jean-Pierre Filiu ise kariyerinin erken dönemini Ürdün’de bir diplomat olarak geçirmiş olan, sonrasında ise Sciences Po (Fransa), Columbia ve Georgetown (ABD) üniversitelerinde İslami siyaset tarihi üzerine verdiği derslerle ön plana çıkan Fransız bir akademisyen. 1990’dan 2000’lere kadar Fransa’da devlet başkanından içişleri bakanlığına kadar farklı alanlarda dış politika danışmanlığı da vermiş olan Filiu aynı zamanda Filistin sorunu hâlâ Kudüs ve Batı Şeria ekseninde konuşulup tartışılırken Gazze’nin ağırlığını akademik alana taşımış, bunun üzerine de bir kitap yazmış olan, (Gazze Tarihi, Bilge Kültür Sanat, 2016 [Gaza: A History, Oxford University Press, 2014]) nev-i şahsına münhasır bir kişi. Bu kısa özet bir yandan altta bahsini edeceğimiz çizgi romanın tarihsel bilgi seviyesinin hangi akademik boyutlara tekabül edeceği konusunda da oldukça heveslendirici.

Dört kıtada tek savaş

Sıkı Düşmanlar, ilk bakışta Ortadoğu’da ABD varlığının tarihsel çetelesini tutmaya niyetliyken, genel anlamda neredeyse üç yüz yıla dayanan bir Ortadoğu siyaset hikâyesi çiziyor. Bu hikâyeye Müslüman korsanların Amerikalı erken dönem kâşifleriyle on altıncı yüzyılda Akdeniz’de karşılaşmasını örnekleyerek başlayan Filiu, keşif-sömürge ilişkisini farklı bir şekilde ve çok daha bütüncül bir biçimde ele alıyor. Genelgeçer kabullerin Birinci Dünya Savaşı üzerinden yapıldığı ve Ortadoğu-Batı ilişkilerinin bu başlangıçla tanımlandığı bir düşünsel ortamda Filiu’nun çizgi roman yoluyla dönüştürerek bizlere sunduğu tarih dersi, oldukça aydınlatıcı ve tabulara meydan okuyan bir üslupla kitap içerisinde ilerliyor. Batılı ülkelerin her dönemde farklı şekillerde Ortadoğu’da aktörleştiğini, ancak bu aktörlerin tek bir saf oluşturmadığını ve kendi iç hesapları içerisinde yarattıkları yapay krizleri Ortadoğu topraklarına yansıttığını, Mısır’dan İran’a, Suudi Arabistan’dan Suriye’ye farklı ülkelerin tarihçeleriyle paralel bir şekilde anlatıyor. Bunu yaparken, aslında (bugün bile) Ortadoğu’da diplomatik bir bütünlüğün ve standardın olmamasının, değil bölge, tüm dünya politikasını nasıl sarstığını ve bu sarsıntıların ne şekillerde görünür hale geldiğini günümüz Suriye’sindeki savaşa kadarlık bir zaman diliminde oldukça başarılı bir şekilde özetliyor. İran’da 1953’te Şah rejimiyle demokrasinin bitirilişinin aslında bir uluslararası karar olduğunu aktarırken öte yandan Filistin krizindeki Ortadoğulu ülkelerin basiretsiz yaklaşımları sonucu artan çatışmaların bugünkü durumu nasıl yarattığının ipuçlarını veriyor. Kısacası Filiu, belki de kalburüstü bir üniversitede bütün bir yarıyıla yayılacak olan Ortadoğu politik tarihi dersine, bu çizgi roman aracılığıyla erişme şansı veriyor.
Grafik roman, grafiğin romanı
Bu akademik tarih dersinin en önemli asistanı olaraksa önümüze David B. çıkıyor. Çizer David B., çizgisel olarak belki de Marjane Satrapi (Persepolis, Minima, 2009) veya Zeina Abrached (Kırlangıç Oyunu, Sırtlan Kitap, 2014) gibi benzer anlatılar üzerine çalışan çizerlere yakın bir tarz sunuyor olsa da, kullandığı bütüncül çizgi roman yaklaşımı Filiu’nun anlatısıyla birebir örtüşüyor. Sinematografik kadrajlardan ziyade reklam görsellerine yakınsayan David B., infografik ve vinyet arasında gezinen komplike kareleriyle kitap içerisinde oldukça hızlı akan tarihselliği yansıtmakta fazlasıyla başarılı oluyor. Diyaloglara yer vermeyen ve bu vesileyle aslında okuyucuya belgesel-kitap okuma hissini ilk sayfadan itibaren hissettiren David B., siyah-beyaz lekeler ve detaylı taramalara yaslanan üslubuyla, konu çeşitliliğinin fazla olduğu ve hızlı ilerlerken bazen dağılan anlatımı toparlamayı iyi beceriyor.
Özellikle akademik tarihsel bilginin gittikçe flulaştığı, dijital çağın yakalayabildiği yakın tarihin bile dönüp dönüp sorgulanır olduğu günümüzde bu kapsamda bir tarihi analizi çizgi roman mecrasında tüketmek, bir çizgi roman okuyucusu veya herhangi bir tarih meraklısı için oldukça ilginç bir tecrübe olarak öne çıkıyor. Bölgede de aktif misyonda bulunmuş, Fransız bir eski diplomat-profesörün, oryantalizmin tam tersi kutuptan aktardığı tarihsel gerçekler arasında hâlâ (kendi adıma söylemek gerekirse) bilmediğimiz ve günyüzü görmemiş konular da kitap boyunca ara ara yüzümüze çarpıp bizleri şaşırtıyor. Bu şaşırmaların her biri sonrasında da ilgili bir okuyucu ek bilgi gereksinimi duyup konu üzerine daha fazla okumak ve araştırmak da kesinlikle isteyecektir sanıyorum.
Toparlamak gerekirse, çizgi romanın kendi çeperini farklı konular üzerinden genişlettiği bir dönemde, akademik verinin böyle bir anlatıyla önümüze çıkması hem okuyucu, hem de çizgi roman adına büyük bir şans. İyi yazarların çizgi romana yakınlaşması kadar iyi araştırmacıların, akademisyenlerin veya gazetecilerin de bu mecranın potansiyelini daha çok keşfetmesi ve Sıkı Düşmanlar benzeri örneklerin daha da artması dileğiyle, iyi okumalar dilerim.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.