Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Bozkırın Habis Ruhu: Congolos



İyi
Toplam oy: 122
Şaman kültürüne ait pek çok unsur gibi Congolos da İslam’a geçiş ile birlikte ciddi bir dönüşüm yaşayıp bir bakıma yeniden tanımlanmış. Doğan’ın hikâyesini kurarken bu yaygın tavra sadık kalması yerinde bir seçim gibi görünüyor.

Bozkırın, insanı çağıran, hep aşina kaldığımız gizemli bir yanı var. Belki de uçsuz bucaksız bir deniz kıyısında duyduğumuz tekinsizlik de, sık orman yollarında ağaç dalları arasından göğü bulma çabamız da binlerce yıllık genetik bir hafızanın ürünü. Toprağı ayaklarımızın altında hissetmeyi, ufku görmeyi, bozkırın hikâyesini dinlemeyi istiyoruz. Samet Doğan yeni kitabı Congolos’ta tam da bu bozkırın hikâyesini anlatıyor.

 

Doğan’ı savaş muhabirliği yaptığı yıllar boyunca tanık olduklarının kaleme aldırdığı “Cuma Günü Uçamayan Kuş” ile tanıyoruz. Yazarın Profil Kitap etiketi taşıyan yeni romanı ise izlerini kadim Türk mitlerinde sürebileceğimiz habis bir ruhu, kitaba da ismini veren Congolos’u konu ediniyor. Kendi adıma rahatlıkla fantastik kurgu olarak tanımlayabileceğim yerli bir eserde bugün dahi Anadolu insanının zihninde canlılığını koruyabilen mitolojik varlıkların yer alıyor olması başlı başına dikkate değer bir iş. Nihayetinde çocukluğunun yaz tatillerindeki sınırlı köy ziyaretleri dışında bozkır masallarını dinleme imkânı bulamamış benim bile aşina olduğum bir figür Congolos.

 

Yerli fantastiğe iyi bir örnek

 

Şaman kültürüne ait pek çok unsur gibi Congolos da İslam’a geçiş ile birlikte ciddi bir dönüşüm yaşayıp bir bakıma yeniden tanımlanmış. Doğan’ın hikâyesini kurarken bu yaygın tavra sadık kalması yerinde bir seçim gibi görünüyor. Kitabın görece uzun tutulmuş ilk yarısı boyunca Kadir’in babaannesinin ağzından dinlediğimiz hikâyeler kurguyu kültürel motiflerle zenginleştirirken, başarıyla yaratılan atmosferle güçlü bir ıssızlık hissiyle yaşatmayı başarıyor. Ancak hikâyenin serilmesi işi görece uzun tutulduğundan düğümlerin neredeyse apar topar çözüldüğünü düşünmemek elde değil. Ne var ki, Congolos kabul edilebilir açıklarını anlatısını çeşitli katmanlara yayarak telafi etmeyi başarıyor.

 

Öte yandan romanın asıl meselesi konusunda belli belirsiz bir kararsızlık var gibi. Kadir’in adım adım keşfettiği aile mirası onu kadim bir iyi - kötü savaşının ortasına atarken kahramanın köyden metropole yolculuğu aşina olmadığı ikinci bir çatışmaya da kapı aralıyor. Bu noktada zaman zaman kitabın asıl meselesinin ne olduğu belirsizleşmiyor değil. Öyle ki iyilik ordusunun beklenen kurtarıcısı olan Kadir’in bariz köylü kimliği dikkate alındığında Doğan’ın sıra dışı bir analoji kurarak köylü ve kentli kimliklerini – belki de geleneksel ve modern olanın çatışması düzleminde - alternatif bir iyilik-kötülük tanımı içinde ele aldığı söylenebilir.

 

Yerli fantastik kurguya iyi bir örnek sayılabilecek Congolos, içimize işlediğini karşılaştıkça hatırladığımız kadim masallarımızın ne derece zengin ve lezzetli olduğunu göstermek adına fantastik okuru ile buluşmayı bekliyor.

 

 

CONGOLOS
Samet Doğan

PROFIL KITAP 2019

 


 

KISA KISA

 

Bilimkurgu ve fantazya dünyasının en önemli ödülleri arasında yer alan 1966 yılından bu yana verilen Nebula’nın bu seneki kazananları belli oldu. En İyi Roman Ödülü’nü Hugo ve Locus’a da aday gösterilen The Calculating Stars isimli bilimkurgu romanı ile Mary Robinette Kowal alırken büyük ödüllerin müzmin adayı Naomi Novik törenden yine eli boş döndü. En İyi Novella Ödülü’nün kazananı ise The Tea Master and the Detective isimli çalışması ile Aliette de Bodard oldu.

 

Geçtiğimiz aylarda adından çokça söz ettiren Black Mirror: Bandersnatch’in Ray Bradbury anısına verilen ve dizi ve filmlerin yarıştığı kategoride değerlendirilmek yerine En iyi Oyun Senaryosu ödülüne layık görülmesi türlerin sınırlarının silikleşmesi adına dikkat çeken bir diğer gelişme.

 

Yaklaşık iki yıl önce Matrix evreninin yeni bir film ile genişletileceği haberi kült filmlerin hayranları arasında büyük bir heyecana neden olmuştu. Geride bıraktığımız iki yıl boyunca yapımdan ses soluk çıkmaması ufak çaplı bir hayal kırıklığına neden olsa da Chad Stelski geçtiğimiz günlerde Wachowski kardeşlerin de yapıma dâhil olduğunu duyurdu. Stelski’nin Matrix üçlemesinde Wachowskiler ile çalışmasının yanında John Wick serisinin de yönetmen koltuğunda oturuyor oluşu olası bir Matrix filmine çekimser yaklaşan Keanu Reeves’in de yeni yapımda yer alabileceğine dair umutları artırmış görünüyor.


 


Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.