Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Dünya Edebiyat Gündeminde Neler Var?




Toplam oy: 117
Mark Twain’in 45 yıllık bir uğraşın sonucunda ortaya çıkarılan okuma listesi, Truman Capote’nin Soğukkanlılıkla romanına ilham veren Clutter cinayetiyle ilgili soruşturma notlarına dair açılan dava, Sri Lanka’da bu yıl mayıs ayında gerçekleştirilecek “Write to Reconcile” (Barış İçin Yaz) Yazarlık Atölyesi, James Bond’un CIA üzerindeki etkisi…

KANSAS EYALETİ’NE KARŞI AÇILAN EDEBİ DAVA

 

Truman Capote’nin Soğukkanlılıkla adlı kitabı ünlü olduğu kadar tüyler ürpertici bir eser. Zira kitap Kansas’ta katledilen Clutter ailesinin gerçek hikayesini birazcık kurguya başvurarak anlatıyor. Kitap artık klasik sayılabilecek bir eser. Bundan altı yıl önce Clutter ailesi cinayeti üstünde çalışan baş soruşturmacının varisleri soruşturmacının notlarını basmak istemişlerdi. Lakin Kansas Eyaleti daha önce bu notları çöpe atmaya çalışmış olmalarına karşın notların eyalete ait olduğunu iddia ederek basımına mâni olmaya çalışmıştı. Bu sebeple de eyalete karşı bir dava açılmıştı. Aradan altı yıl geçti ve davada sonunda bir hüküm verildi. Hükme göre Kansas Eyaleti haksız bulundu. Dahası eyaletin aileye ceza olarak 168.000 dolar tazminat ödemesine karar verildi. Kansas Eyaleti davası artık çözümlendiğine göre varisler notları basmakta da satmakta da serbestler. Lakin onlarla ne yapacaklarına henüz bir karar vermiş değiller. Bakalım ortaya bu notları basmak isteyecek herhangi bir yayınevi ya da dergi çıkacak mı?

 

 

 


 

 

JAMES BOND KİTAPLARI CIA’Yİ NASIL ETKİLEDİ?

 

James Bond çoğumuzun Hollywood filmlerinden bildiği bir karakter olsa da aslında yazar Ian Fleming’in bir yaratısı. James Bond kitapları ilk 1960’larda çıkmaya başladı. 1960’lar aynı zamanda Fidel Kastro’nun, Küba’nın ve Rusya’nın Amerika’nın gündeminde olduğu bir dönemdi. Eisenhower’ın başkanlık döneminin sonu yaklaşıyordu ve bir sonraki başkan adayının John F. Kennedy olacağı açığa çıkmıştı. Bu sebeple Eisenhower bir James Bond hayranı olan Kennedy’nin CIA direktörü Dulles tarafından bilgilendirilmesini istedi. Bu da ünlü 007’nin, CIA’yi derinden etkilemesine yol açtı!

 

Dulles, JFK’nin James Bond’u ne kadar sevdiğini daha ilk buluşmalarında keşfetti. O zamanlar bir senatör olan JFK’nin evine geldikten kısa süre sonra bu keşif Fidel Kastro’yu öldürmenin yaratıcı fikirleri üstüne kafa patlamalarına yol açtı. Çeşitli yeni zehirler, patlayan arabalar, hatta patlayan deniz kabukları gibi düzinelerce yeni icat fikirleri ürettiler. Aradan bir süre geçtikten sonra Kennedy yazar Ian Fleming’i evine yemeğe davet etti. Dulles da bu yemeğe davetli olmasına karşın gelemedi. Lakin bu onu Fleming’i ertesi gün aramaktan alıkoymadı. Fleming ile Dulles James Bond ve CIA üstüne tartıştıkça tartıştılar. Konuşmada neler dediklerini elbette bilemeyiz. Ancak CIA’nın bunu takiben James Bond filmlerinde geçen tüm icatları üretmeye başladığını düşünecek olursak aralarında neler geçtiğini tahmin edebiliriz.

 

James Bond’un CIA üstündeki etkisi zaman içinde azalmayı bırakın, aksine arttı. Özellikle de Hollywood James Bond filmleri yapmaya başladıktan sonra. Eski CIA kaynaklarının anlattıklarına göre yeni bir James Bond filmi çıktığında filmde geçen, henüz icat edilmemiş tüm alet ve edevatları yapmakla görevlendirilirlermiş. Hâlâ James Bond filmlerinin ve daha pek çok ajanlık filmlerinin yapılmakta olduğunu göz önünde bulundurursak: Acaba aynı durum hâlâ geçerli mi?

 

 


 

 

SRİ LANKA: BARIŞ İÇIN YAZ

 

Sri Lanka son derece kanlı bir çağdaş tarihe sahip. Zira ülkede 1983’ten 2009’a kadar korkunç bir iç savaş yaşandı; tam 26 yıl süren iç savaşta binlerce kişi öldürüldü, yüz binlerce kişi evsiz kaldı ve sayılamayacak kadar çok insan toplama kamplarına gönderildi. Sri Lankalı yazar Shyam Selvadurai savaşın topluma verdiği derin hasarı gidermek için ilginç bir yöntem geliştirdi: 2012’de ilk defa düzenlenen ve ondan beri her sene yapılan “Write to Reconcile” (Barış İçin Yaz) Yazarlık Atölyesi.

 

“Barış İçin Yaz” katılımcıların yalnızca savaştaki deneyimleri hakkında ve bu deneyimlerinden yola çıkarak yazdıkları kurgusal veya gerçek hikâyeler ürettikleri bir atölye. Atölyenin amacı savaş hakkında bir konuşma ve tartışma ortamı yaratarak bu korkunç yıllardan benzer şekillerde etkilenen etnik grupları bir araya getirmek ve etnik sınırlarla, dil sınırlarını aşabilmek. Bu sebeple atölyeler İngilizce olarak yapılıyor. Zira Sri Lanka üç resmi dili olan, pek çok farklı etnik grubun bir arada yaşadığı ve dolayısıyla bir dilin ötekine tercih edildiği takdirde atölyenin amacının yıkılabileceği bir ülke.

 

Her sene tekrarlanan atölyenin sonunda üretilen tüm eserlerin toplandığı bir antoloji basılmakta. Bu seneki atölyenin yine mayıs ayında gerçekleşmesi bekleniyor.

 

 

 


 

 

MARK TWAIN’İN OKUMA LİSTESİ

 

 

Ünlü yazarların hangi eserleri okuduklarını bilip öğrenmek onların nasıl düşündüklerini, nelerden etkilendiklerini ve akıllarının nasıl çalıştıklarını anlamamız açısından önemli. Bilhassa akademisyenler için. Buna karşın gelmiş geçmiş en önemli yazarlardan biri olan Mark Twain’in okuduğu ve sahip olduğu kitapların listesi henüz çıkarılamamıştı. En azında şu ana dek. Bunun iki sebebi vardı. Bunlardan ilki Mark Twain’in aslında bir buharlı gemi kaptanı olması ve devamlı seyahat halinde olup eserlerini kaybedip durmasıydı. Bir diğeri de o zamanlar epey ırkçı bir ülke olan Amerika’da okuduğu birtakım kitapların pek de hoş karşılanmayacak olmasıydı. Ancak neyse ki artık durum değişti ve bir akademisyen Mark Twain’in okuduğu ve sahip olduğu tüm kitapların bir listesini çıkarmayı başardı.

 

Dr. Alan Gribben tutkulu bir Mark Twain hayranı. Bu sebeple ünlü yazarın okuduğu ve sahip olduğu tüm eserlerin listesini çıkarmaya tam 45 yılını verdi. Hatta sırf bu listeyi çıkarmakla kalmadı. Aynı zamanda sahip olduğu kopyaların peşine düşüp hepsini toplamayı başardı. Bu sayede de seçtiği bir enstitüye bağışlayabileceği devasa bir kütüphane oluşturmuş oldu. Devasadan ne kastettiğimi merak edecek olursanız: Ortaya çıktı ki Mark Twain ömrü boyunca 3000 kitaba sahip oldu ve yaklaşık 5000 eser okumayı başardı!

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.