Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Gölgelerin Gücü Adına



Zayıf
Toplam oy: 169
Bülent Ayyıldız, Gölgesiz Matiz’de ilk öykü kitabındaki becerisini daha da keskinleştiriyor. Çıtayı yükseltiyor. Kitabın en önemli özelliklerinden biri ise kahramanların farklı jargonları başarıyla kullanması. Süslü bir dilden Almancaya, bıçkın mahalle delikanlısından bohem bir sanatçıya kadar çeşitlilik var öykülerde.

Kurmaca üreten bir yazarın yeni çıkan kitabından ne bekleriz? Birden fazla cevabı var bu sorunun: Yeteneklerini sivriltmesi, bizi yeni buluşlara götürmesi ya da çok sevdiğimiz ve alıştığımız üslubuyla yeni bir hikâyeye sürüklemesi. Her okurun, her yazar için farklı cevapları vardır mutlaka. Gölgesiz Matiz hakkında bir yazıya başlarken ben de kendi yanıtlarımı arıyorum.

 

2017 başlarında Bülent Ayyıldız’ın Durun Yanlış Anladınız’ı üzerine bir inceleme yazmıştım. “Postmodernizm’e Giriş” adını taşıyan öyküyle okuru selamlayan bir ilk kitap. Şakalı ve paradokslara sırtını dayamış yeni numaralar peşinde koşan bir dil. Organik bir postmodern. Ardından ikinci kitabı Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil roman etiketiyle kütüphanemizdeki yerini aldı. Uzun bir hikaye. Kendini gösteren yetenekli bir anlatı, yolları çatallanan bahçeyle başarılı bir formda buluşmuştu. Şimdi ise Bülent, ikinci öykü kitabı Gölgesiz Matiz’deki on üç öyküyle okuru bir kez daha oyununa davet ediyor.

 

 

Beklendik sürpriz

 

Gölgesiz Matiz’deki öyküleri, merkez noktalarını ele alarak ikiye bölmek mümkün. Kurguların bir kısmı Durun Yanlış Anladınız’a da selam çakarak beklendik sürprizler üzerine kurulu. Durun Yanlış Anladınız’da kullandığı teknikleri daha da sivriltmiş Bülent. Kahramanlar bir anda aksiyonun ortasında buluyor kendini. Bekliyorsunuz, kovalıyorsunuz, tahmin ediyorsunuz ama hangi köşeden karşınıza çıkacağınızı kestiremiyorsunuz: “Aslında bir zamanlar Tarkovski denen bir adamın kameramanlığını yapmıştım.” Paradoksal tekrarlarla, beklendik sürprizlere okur da ortak oluyor: “İzleniyor gibiyim. Arkamı dönüyorum. Üst geçitteki merdivenlerin başlangıcındaki geniş gövdeli ağacın arkasından biri bana bakıyor sanki. Ürperiyorum. Biliyordum. Buna hazırlıklıydım. Ürpereceğimi tahmin etmiştim. Ürpereceğimi tahmin ettiğimi bildiğim için bir kez daha ürperiyorum.” Kurmaca bir yandan yüksek aksiyonla yol alırken bir yandan da akıl oyunlarını sürdüren metinler. “Gölgesiz Matiz”, “Kozmosta Dımdızlak”, “Bimilyonkafa” gibi öyküler bu özellikleriyle öne çıkıyor.

 

 

 

Yalnızlık ömür boyu

 

Kitaptaki ikinci bir ağırlık merkezini oluşturan metinlerin ortak noktası ise karakterlerin yalnızlığı. Bir şekilde hayatla rasyonel bağlarını kaybetmiş ve sonsuz bir tekliğe mahkum olmuş kişilerin hikayelerini dinliyoruz. Bu kısımlarda yazarın anlatı yeteneği ön planda. Yaşamak yerine kurmayı tercih eden karakterler: “Bakışlarından huysuz bir adam olduğunu ve sabırsızlıkla birini beklediğini tahayyül ettim. Sonra bir başkası geldi. Acaba bunlar kimdir, nereden gelirler, nereye giderler diye sormadan edemedim kendime. Sonra da boşlukları doldurdum.”

 

Düğümleri teker teker çözerek başa dönen hikayeler. “Akis” öyküsü bu biçime güzel bir örnek. Birbirinden bağımsız ilerleyen kahramanlar, zorunlu kesişimler ve her şeyin diğeriyle eşitlendiği bir final. Meraklarının peşinden giderken “Yalnızlık adama her şeyi yaptırabilir” diyen kahramanların ruh durumları ise başka bir cümlede şöyle özetleniuyor: “Kocaman bir taş yutuyorum. Boğazımı yırtarak geçiyor. Mideme oturuyor. O taş yıllardır benimle. Hep ağırlık yapıyor.”

 

Gölgelerin gücü

 

Farklı özellikleriyle bu iki merkezden uzaklaşan öyküler hakkında düşünmek de okura kalsın. Yakalamanız gereken bol miktarda atıf sizi bekliyor. Bülent Ayyıldız’ın metinlerine alışık olanlar için bu artık heyecanlı bir oyun. Kovalamacaya kelime şakalarını da eklemek gerek. Kitabın en önemli özelliklerinden biri ise kahramanların farklı jargonları başarıyla kullanması. Süslü bir dilden Almancaya, bıçkın mahalle delikanlısından bohem bir sanatçıya kadar çeşitlilik var öykülerde. Gölge kadar hızlı kuruyor bu farklı dünyaları Bülent, bizden kaçırıyor ve sürükleyici bir akışa sığınıyor.

 

Peki ben kendi cevabımı buldum mu? İlk öykü kitabındaki becerisini daha da keskinleştiriyor kesinlikle. Roman deneyiminin de izlerini görmek mümkün. Başarılı bir kitap Gölgesiz Matiz. Çıtayı yükseltiyor. Sanırım bu kitaptan sonra artık yeni buluşlardan yana benim tavrım. Bülent’in yeteneğinin okuru hangi maceralara çağıracağını merakla bekliyorum. Kitabın ilk cümlesindeki gibi ortaya çıksın ansızın: “Herifçioğlu bir gün bir yerlerden damlayıverdi mahallemize.”

 

 

GÖLGESİZ MATİZ
Bülent Ayyıldız

İTHAKI YAYINLARI 2019

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.