Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Güncel // Güzün dökülen yapraklarına eşlik edenler




Toplam oy: 156
Eylülle birlikte bir bakıma “sezon başlangıcı” gerçekleşiyor ve yayınevleri, okurlarına büyük ümitlerle okuyacakları yeni kitaplar sunuyor.

Sonbahar her nedense pek çok açıdan yeni başlangıçların mevsimi oluyor. Belki de okul çağından kalan bir alışkanlıkla, eylül ayı, hayatımızdaki çarkların yeniden dönmeye başlaması anlamına geliyor. Uzun ya da kısa bir yaz tatilin sonunda, belki yeni kurumlarda belki eski kurumlarda eğitim, iş yeniden yoğunlaşıyor. Yayıncılık için de geçerli bu elbette, bir bakıma “sezon başlangıcı” gerçekleşiyor ve yayınevleri, okurlarına büyük ümitlerle okuyacakları yeni kitaplar sunuyor. Her yıl kimileri için okunacaklar tükenmiş gibi gözüküyor, kimileri için okunacaklar asla bitmiyor ama mutlaka bir-iki heves edilecek, önceden beklemeye geçilecek, yayımlanacağı tarih ajandalara not edilecek kitap bulunuyor. 2018 sonbaharının başında ben de Anglosakson yayın piyasasında yayımlanacağı şimdiden müjdelenmiş yapıtları not etmek istedim.


Geçtiğimiz yıllarda büyük bir hevesle okuduğumuz Karl Ove Knausgaard’ın Kavgam serisi kitapları İngilizcede, eylül başladığında, nihayet tamamlanmış olacak. 1200 sayfaya yakın The End adındaki bu son ciltte Hitler’in Mein Kampf’ı üzerine de bir bölüm yer alacakmış. Bakalım Knausgaard’ın kendisini ortaya koyarak edebiyat tarihine geçtiği bu dizi nasıl sonlanacak. Gerçi ben Monokl çevirisini bekleyeceğim, ama pek çok Knausgaard hayranı son kitaba gelmeden çoktan yazarın bir diğer serisini, “mevsimler dörtlemesi”ni İngilizce çevirilerinden okumaya başladı.



Uzun zamandır yeni bir kitabı yayımlanmayan ama çoksatarlar listesinde her kitabıyla kendine yer bulmuş, özellikle Uçurtma Avcısı’yla fenomenleşmiş Khaled Hosseini, eylül ayında yine bir mülteci öyküsüyle ama bu sefer çizimlerini Dan Williams’ın gerçekleştirdiği bir çocuk kitabıyla okurlarına ulaşacak. Hosseini, Suriye’nin Humus bölgesinden kaçmaya çalışan bir aileyi anlatısının odağına yerleştirmiş Sea Prayer kitabında.

 

 

Popüler ve başarılı İngiliz romancı Kate Atkinson’dan eylül ayında İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen bir casusluk romanı geliyor. Transcription adlı romanda, savaş süresince casus olarak görev yapmış ama savaş sonrasında radyoda “normal” olarak çalışan bir kadının gizemli ve tedirgin edici geçmişinin hatırlatılmasını kaleme almış Atkinson. Bakalım hemen hemen her kitabıyla ödüllere aday olan yazar, bu son romanıyla ne kadar ses getirecek?

Vladimir Nabokov’un ardından Amerika’ya göç etmiş ve İngilizce yazan en matrak Rus olan Gary Shteyngart’ın yeni romanı Lake Success de eylülün merak uyandıran yapıtlarından. Bankada fon yöneticisi olan başkahramanının, zamane Amerika’sında Kerouacvari bir yol macerasına çıkmasını kaleme alan Shteyngart, tüm dünyayı etkileyen bu kültüre Putin Rusya’sından çok daha farklı yaklaşarak olsa da, yine de matrak bir ayna tutacak muhtemelen, daha önceden pek çok kez yaptığı gibi.

 

 

Güz Murakami’yle başlar


Ekim ayını iple çekmemin en önemli nedeni ise, Haruki Murakami’nin Killing Commendatore adlı son romanının Philip Gabriel ve Ted Goossen tarafından yapılan İngilizce çevirisinin ulaşılabilir hale gelecek olması... Türkçesinin ne zaman çıkacağını bilemiyorum, ama 21. yüzyıl boyunca yayımlanmış tüm Murakami romanlarında olduğu gibi, ülkemizdeki raflara ilk düştüğünde almaya koşturacağımı biliyorum. Şimdiden sansasyonel haberlerle biz Murakamiseverleri de ısındırıyorlar zaten; yok Hong Kong kitap festivaline kabul edilmemiş, yok Muhteşem Gatsby’ye nazireymiş... Nihayetinde tonu oldukça olgunlaşmış Murakami’den kocaman bir roman geliyor.

Ekimi bekleyen bir başka okur kitlesi de, Jodi Picoult severler. Kişisel olarak henüz hiç uğramamış olmama rağmen Picoult’nun çağdaş okurlar tarafından çok sevildiği sık yayımlanan ve ilgi duyulan romanlarından anlaşılıyor. Yeni romanı A Spark of Light’da Picoult, günümüzde kanıksanmış bir kriz durumunda neler olduğunu kurgulamış: Silahlı bir saldırgan her an herhangi bir mekanı basabilir ve kurşun yağdırıp insanları rehin alabilir. Picoult’nun yeni romanında bu mekan, bir kadın sağlığı kliniği. Üstelik rehine krizinde arabuluculuk yapacak deneyimli polis memurunun kızı da o gün klinikte... Yazarın bu cesur temasının tansiyon kadar dayanışma da içerdiğini belirtiyorlar.

Yıldızı kuvvetli parlamaya başlamış çoksatar romancılardan biri de Barbara Kingsolver. Aynı zamanda çok ödüllü bu yazarın dilimize daha önceden Hayvan, Sebze, Mucize: Bir Yılın Yemek Güncesi adlı kurmaca dışı sayılabilecek, neler yediğimizin üzerine eğildiği yapıtı Seda Çıngay çevirisiyle Bilge Kültür Sanat’tan ve 2010’da Orange Ödülü kazanmış, 1950’lerin Meksika’sında Diego Rivera, Frida Kahlo ve Lev Troçki aşk üçgenini de kapsayan Boşluk adlı romanı Çela Saranga çevirisiyle Pegasus’tan yayımlanmıştı. Önümüzdeki ekim ayında da Unsheltered adlı son romanı çıkacak. Günün koşullarında kendi hayatı tüm çabalarına rağmen dağılan orta yaşlı, çalışkan ve azimli bir kadının, kendisine miras kalan tarihi ama metruk evin geçmişini araştırdığında rastladığı iki ailenin hikayesini kaleme almış Kingsolver.

 


Ekimin bir diğer sürprizi de, bir önceki romanı bizde Doğan Kitap’tan Omca Korugan çevirisiyle yayımlanmış Z: Zelda Fitzgerald’ın Romanı’yla Büyük Buhran öncesi Altın Çağ’a denk gelen Yitik Kuşak Amerikalıların yükselişlerini ve düşüşlerini maharetle yazabileceğini gösteren Therese Anne Fowler’dan gelecek: A Well-Behaved Woman. New York‘un en zengin ailelerinden Vanderbilt ailesinin romanını kurgulayarak buhran yıllarının yükseklerde nasıl yaşandığını kaleme almaya devam ediyor anlaşılan Fowler.

Kişisel olarak ekim ayında yayımlanacak kitaplar arasından merak ettiğim son kitap, İrlanda edebiyatının çağdaş yıldızı Colm Tóibin’in İrlanda edebiyatının ustalarının babaları hakkında yazdığı incelemeleri barındıran Mad, Bad, Dangerous to Know: The Fathers of Wilde, Yeats and Joyce adlı çalışması olacak. Babalarının bu ünlü İrlandalı yazarları nasıl “delirttiğine” bir bakmalı!

Kasım ayına müjdelenmiş kitaplardan dikkatimi çekenler ise, çarpıcı kitabı A Manual for Cleaning Women’in ardından gelen yeni öykü kitabı Evening in Paradise: More Stories ile Lucia Berlin; dilimize hiç çevrilmemiş Meksikalı yazar Amparo Dávila’nın (Brezilyalı Clarice Lispector gibi) Kafka ya da Poe öykülerini andıran tutku, takıntı, yalnızlık ve korkularla dolu metinlerinden oluşan The Houseguest And Other Stories’i; uzun zaman sonra tekrar bir dedektiflik romanı yazan matrak Jonathan Lethem’in The Feral Detective’i; Ian Flemming’in ardından son yıllarda James Bond efsanesinin yaratıcılığını yapan Anthony Horowitz’in Bond’un 007 olmadan önceki maceralarını anlattığı Forever and a Day’i ve bizim hâlâ Sel’den Emrah Serdan çevirisiyle yayımlanan Saflık romanını okuduğumuz Jonathan Franzen’ın yeni düzyazı kitabı The End of the End of the Earth. Sonbaharın düşen yapraklarının okurlar için yeni kitapların yaprakları olması dileğiyle.

 

 

Görsel: Alisa Anton (Unsplash)

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.