Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KararsızOkur // Taşradan da kentten de seslenebilenler




Toplam oy: 218

Sınıflar arası gerilimlerin Doğu toplumlarını, Batı toplumları kadar derinden etkileyip dönüştürememesinin nedenlerinin başında Doğu’nun kent-kır gerilimini bir türlü aşamaması geliyor. Kast sisteminin etkili olduğu Hindistan dışındaki Doğu toplumlarında tarihin ilerleyişinin içkin sebeplerine bakınca kent-kır gerilimi belirleyici etken; Rusya’da, Çin’de, İran’da, Kore’de kırın kente akınlarına ve bu akınların toplumun şekillenmesi üzerindeki dönüştürücü etkisine tarih boyu rastlanıyor.

Anadolu tarihi de benzer bir hikaye barındırıyor; Türk akınları, ardından Moğol istilası, Celali İsyanları, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa Ayaklanması bir yönüyle taşranın kente meydan okumalarıydı.

Ulus devletlerin ortaya çıkışıyla yeni oluşan yönetim sistemleri içinde hukuk, çoğunlukla yine kentin elinde bir mücadele aracı olarak kalsa da; demokrasi, taşranın mücadelesinde sayısal üstünlüğünü kullanabileceği savaş alanı harici bir zemin bulmasını sağladı. Yakın dönemde taşra-kent kavgası Batı’da da Doğu’da olduğu kadar sertleşmeye başladı - örnek: Brexit taşranın Evet’i kentin (ve merkezin) Hayır’ını yendi. 

Bireyselliğin ve modernitenin ürettiği sorunların öne çıktığı, dinamik ve yenilikçi kent ile cemaatlerin ve farklılıkların törpülenmesinin ortaya çıkarttığı varoluşsal krizlerin hüküm sürdüğü, dingin ve sert taşra insanlara farklı perspektifler, olanaklar ve farklı sorun setleri sunuyor. KarasızOkur’da bu ay; birbirleriyle hem çatışıp hem yoğun etkileşimde birbirlerini şekillendiren bu iki yapıya da hâkim olan, ikisinin içinden de seslenebilen yazarlara ve eserlerine yer verelim istedik.

 

 

(Görselin büyük hali için tıklayınız.)

 

 

 


 

 

Görsel: Onur Atay

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.