Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Kelebek Etkisi // Düğünümüz var a dostlar!




Toplam oy: 1075
Tabii edebiyatın bütün düğünleri komik hikayeler içermiyor. Trajik, hatta düpedüz korkunç olanlar da var.

Düğüne gitmek, yaz aylarının en popüler aktivitelerinden… Sizi bilmem ama kelebekle biz bu düğün dernek olaylarından fazlasıyla bunalanlar grubuna giriyoruz. Yine de geçenlerde hatrını kıramayacağımız bir dostumuzun düğününe davet edilince, gitmek zorunda kaldık.

 

Kelebek, ilk birkaç dakikanın ardından fena halde sıkılmaya başladı ve herkesin içinde, “İntihar etmeyeceksek içelim bari!” diye haykırıverdi. Masadaki ani sessizlikten ürkmesem kahkahalar içinde oturduğum sandalyeden düşebilirdim. Bizimki tabii ki yine edebiyata sığınmış, aklı sıra Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi’nin bohem karakteri Tezel’in daha romanın en başında söylediklerini taklit ediyordu. O romanda da Tezel, aynı kelebek gibi, etrafındaki insanlardan, bu düğün dernek muhabbetinden ve yapmacıklıklardan öylesine sıkılır ki kaçışı içmekte bulur. Roman boyunca anlatıcı Ömer karakteri aracılığıyla bir düğündeki insan manzaraları üstünden bir yandan toplumun irili ufaklı belli karakterlerini tanırız bir yandan da akıllarından geçenlere tanık olup eğleniriz. Aslında bu anlamda baktığınızda, düğünler, gözlem yapıp eğleneceğiniz bir yere dönüşebilir. Ben de tabii sıkıntısını atmak için edebiyattan örneklerle benzer bir şey yapmasını önerdim kelebeğe.

 

“Öncelikle,” dedi, “şu anki ruhum Carson McCullers’ın Düğünün Bir Üyesi’ndeki yeniyetme Frankie ile Tezel arasında bir yerlerde gidip geliyor olsa da elimden geleni yapacağım. Hatırlarsan, Frankie abisinin düğünü arifesinde, taşradaki evlerinde çok sıkılmakta ve heyecanla düğünü beklemektedir. Çünkü çarpık bir biçimde abisi ve müstakbel geline bir anlamda âşıktır ve düğünden sonra onlarla birlikte gitmeyi planlamaktadır! Katıldığı düğünde geline takıntılı olan bir tek o değildir elbet. Az önce andığımız Ömer karakteri de gelinle bir şeyler yaşamaktadır. Bir de bunun tam tersi var. Kendi düğününde aklı evleneceği gelin yerine davetlilerden birinde olan damat durumu… Misal, Edith Wharton’ın Masumiyet Çağı’nın kahramanlarından Newland Archer.” Tam burada bir kahkaha attı kelebek: “Ama bu romanda beni asıl eğlendiren ayrıntı, yeni evli çiftin başının üstüne iyi şans getirmesi için pirinç tanelerinin yanı sıra saten terlik atılması olmuştu! Meğer eski bir gelenekmiş ama bana absürt gelmişti. Gerçi bir diğer tuhaf düğün geleneğiyle Madam Bovary’nin düğününde de karşılaşırız. Düğün sonrası, geleneksel şakalardan birini uygulamak istese de son anda engellenen bir balıkçı davetli vardır, ‘ağzına su doldurup bunu anahtar deliğinden içeriye püskürtmek!’ ister! Tabii edebiyatın bütün düğünleri böyle komik hikayeler içermiyor. Trajik, hatta düpedüz korkunç olanlar da var. Misal, Dickens’ın Büyük Umutlar’ının düğün gününde terk edildiğinden beri üstündeki gelinliği çıkartmadan ve evdeki düğün dekorasyonunu bozmadan yaşayan Miss Havisham... Ya da tören sırasında kocasının evli olduğunu öğrenen Jane Eyre… Ya da Thomas Hardy’nin Çılgın Kalabalıktan Uzak’tasında, düğün günü yanlış kiliseye gittiği için onu bekleyen müstakbel kocasının kendisini terk etmesine neden olan edebiyatın en şaşkın gelini Fanny Robin…”

 

Kelebekle güle oynaya edebiyatın düğünlerini çekiştirmeye başlayınca, zamanın nasıl geçtiğini anlamayıp katıldığımız düğünün sonunu getirmiştik.


 

 


 

 

 

*Görsel: Akif Kaynar

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.