Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KuşBakışı // Hakan Bıçakcı'nın masasından...



Vasat
Toplam oy: 715
Hakan Bıçakcı üretken, düzenli yazan bir yazar. Kitaplarının yanı sıra, ismine her ay çeşitli dergilerde de sıklıkla rastlıyoruz, yazılarını takip ediyoruz. Yeni romanı için de çalışmalarına başlamış bile. (Masasında, üzerine notlar alınmış A4 yığınını biraz temizledik!)

 

(Büyütmek için tıklayınız.)

 

İşte bu masadan çıkmış bir metin; Hakan Bıçakcı’nın henüz plan aşamasındaki yeni romanı için aldığı ilk notlardan:

 

 

“Hava çok güzelmiş değil mi bugün babaanne?”


“Güzel ya. Çok güzel hem de. Hangi aydayız biz şimdi?”

 

Babaannemin biraz da laf olsun diye sorduğu bu basit sorunun cevabını bilemedim. Bir an için hatırlayamadım hangi ayda olduğumuzu. Günlerden pazartesi olduğunu biliyordum ama ayla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Düşünmeye çalıştıkça iyice karıştı kafam. Hangi ayda olduğumuzu bilemediğim gibi ayların isimleri de manasızlaşarak birbirine girmişti aklımda. Harfler rüzgârla uçuşarak, güneşle eriyerek, karla kaplanarak okunamaz olmuştu. Hatırlayamıyordum. Babaannem üstelemedi. Büyük ihtimalle geciken cevap yüzünden sorusunu unutmuştu. Yine de bundan emin olamıyordum. Belki de nefesini tutmuş yanıt bekliyordu. Aramızdaki sessizlik ilk defa rahatsız edici olmuştu. Zamandan muaf bir yavaşlıkla yan yana yürümeye devam ettik. 


Panik halinde düşünmeyi bıraktığım an cevap kendiliğinden geldi. Nisan ayındaydık. Tuhaf olan, hatırlayınca takvim üzerindeki yerimi bulup rahatlayacağıma içimdeki manasızlık hissinin devam etmesi oldu. Babaanneme baktım. Güneşin iyice buruşturduğu yüzü uzaklara dönmüştü. Sorusu zaman aşımına uğradığı için hangi ayda olduğumuzu söylemekten vazgeçtim.

 


 

 

 


 

 

* Fotoğraflar: Pelin Ulca

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.