Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

KuşBakışı // Hikmet Hükümenoğlu'nun masasından...




Toplam oy: 789
SabitFikir 2016 yılını yepyeni bir köşeyle karşıladı; KuşBakışı sayfaları her sayıda, bir yazarın çalışma masasının fotoğrafını ve aynı yazarın daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış bir metnini ağırlıyor.

Hikmet Hükümenoğlu’nu tam da yeni romanını yayınevine teslim etmeden önce, son düzeltileri yaptığı bir zamanda ziyaret ettik. Bir anlamda, fotoğraf çekmek için çalışmasını kısa bir süreliğine bölmüş olduk!

 

 

İşte bu masadan çıkmış bir metin; Hikmet Hükümenoğlu'nun 2016'da yayımlanacak romanından tadımlık bir alıntı:

 

Meral haftalarca bu anın hayalini kurmuştu. Burada olabilmek için neleri göze almış, ne yalanlar söylemişti. Şimdi böyle küçük bir aksiliğin tüm keyfini kaçırmasına izin vermemesi gerekirdi; biliyordu bunu, fakat yine de gözleri dolmuştu işte. Ağlamamak için derin bir nefes alıp yutkundu. Önce elindeki adrese, sonra karşısındaki binaya baktı ve bir defa daha yutkundu. Bazen hayal kırıklığı, kırılan hayallerin önemi ile ölçülmeyecek kadar çok canını acıtıyordu insanın.

 

Ne olursa olsun ağlamayacaktı. En son istediği şey, Reyhan'ın onu gözünde yaşlarla görüp alay etmesiydi. Her şeye katlanabilirdi ama buna asla -ve o laf nereden gelmişti aklına? Bazen hayal kırıklığı- Acaba bir yerde mi okumuştu, yoksa kendisi mi uydurmuştu? Tıpkı Reyhan'ın beğendiği havalı cümlelere benziyordu; unutmamam lazım, dedi kendi kendine. Kırılan hayaller bazen-

 

Bavulların başında durmuş çantasını karıştıran Reyhan, tam da ondan beklenecek bir kayıtsızlıkla, "Belki de taksi yanlış yerde indirdi," dedi. Çakmağını bulup sigarasını yaktı.

 

Meral sokağın adını ve binanın kapısındaki numarayı ikinci kez kontrol etti. "Hayır, doğru yerdeyiz."

 

"Bize verdikleri adres yanlış olmasın?"

 

"Görmüyor musun? Kapıda pansiyonun adı yazıyor."

 

İkisi de hayatlarında ilk defa Londra'ya geliyorlardı ve gezinin tüm ayrıntılarıyla ilgili haftalarca konuşmuşlardı. Reyhan, Avrupa'da küçük ve son derece lüks otellere de pansiyon dendiğini söylemişti. "Bizim pansiyonlar gibi değildir yani," demişti. Meral de bunun üzerine şirin kafeler ve şık butiklerle dolu ağaçlıklı bir sokağın üzerinde, kırmızı çatılı bir bina hayal etmişti. Pırıl pırıl bir odaları olacaktı, kahvaltıda incecik porselen fincanlarda çay içeceklerdi ve pansiyonun sahibi hanımefendinin kraliyet ailesiyle uzaktan akraba olduğunu öğrenip çok heyecanlanacaklardı.

 

Oysa şimdi karşısında, bir örnek binalardan oluşan uçsuz bucaksız bir duvar vardı. Üzerinde karanlık pencerelerin sıralandığı, dört katlı, koyu gri bir duvar. O dört katlı çirkin binalardan bir tanesi de kalacakları pansiyondu. Camlara yapışmış şu pislik sadece kurum değildi; kokuya bakılırsa üzerine bir de yıllarca temizlenmeyip kabuk bağlamış kızartma yağı tortusu eklenmişti. Meral, karnında bir şeyin düğüm düğüm olup boğazına doğru yükseldiğini hissetti. Hayal kırıklıklarının en büyük önemi- Bak, hemen unutmuştu işte!

 

 

 

 

 



 

* Fotoğraflar: Pelin Ulca

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.