Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Ne mutlu bu filmi izleyene!




Toplam oy: 946
22 dakika 19 saniyelik Müjdeler Var Yurdumun Toprağına Taşına, Erdi Sinemam 100 Şeref Yaşına!, Türkiye sinema tarihinin en zeki satirlerinden biri.

Bu sayfalarda daha önce Türkiye sinemasıyla ilgili resmi olarak kabul edilen bazı bilgiler ve rakamlar yer aldı. Tarihteki birçok “gerçek” gibi doğruluğu tartışmalı olan bu bilgilerin başını “Türk sinemasının 100. Yılı” mevzuu ve tabii ki Türk sinemasının ilk filmi kabul edilen Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı çekmekte. Bu ilk film ve Türkiye sinema tarihinin başlangıcıyla ilgili diğer tartışmalar buraya sığmaz elbette. (Konuyu etraflıca ve daha da önemlisi objektif bir şekilde okumak için sinema tarihçisi Burçak Evren’in kitaplarına bakılabilir.) Ama meseleyi 22 dakika 19 saniye gibi “kısa” bir sürede ele almayı başaran Müjdeler Var Yurdumun Toprağına Taşına, Erdi Sinemam 100 Şeref Yaşına!’dan bahsetmenin zamanı geldi de geçiyor bile. 

 

Melik Saraçoğlu ve Hakkı Kurtuluş’un yönettiği Müjdeler Var, 14 Kasım 1914’te çekildiği iddia edilen fakat kimselerin görmediği Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı üzerine bir soruşturma olarak tanımlanıyor ama 22 dakikada bundan çok daha fazlasını başardığı kesin. Saraçoğlu ve Kurtuluş, kanıtlar ve boşluklar üzerinden giderek böyle bir filmin varlığını sorgularken neden bu kayıp filmin “ilk film” olarak kabul edildiğini de anlamaya, anlatmaya çalışıyorlar. Hem de bunu çok basit sorularla ve güçlü bir sinemayla yapıyorlar. (Her şey ortada öylece duruyor çünkü. Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı’nı çektiği iddia edilen Fuat Uzkınay’dan yıllar önce, bu topraklarda çeşitli belge ve haber filmleri çeken Yanaki ve Milton Manaki Kardeşler’in, sadece Müslüman olmadıkları ve Türk sayılmadıkları için mi ilk sinemacılar olarak kabul edilmedikleri sorusu ortaya çıkıyor.  Üstelik çektikleri film kutularının üzerinde bile Türkiye ibaresi bulunan Manaki Kardeşler’in filmlerine halen ulaşmak mümkün. Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı olan Manakiler’in filmleri restore edilerek geçtiğimiz yıllarda birçok kez yeniden gösterildi.) 

 

Kayıp ama ilk



 

Saraçoğlu ve Kurtuluş Müjdeler Var’da zekice yazılmış bir metinle ve çok iyi bir kurguyla Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı’nın ilk film olduğu tezini madde madde çürütüyorlar. Müjdeler Var önce tarihi 1914’ten 1856’ya, Manaki Kardeşler’e götürüyor, sonrasında ise hikayeyi 1856’dan günümüze taşıyor. Bu hamleyle 22 dakika 19 saniye, Türkiye sinema tarihinin en zeki satirlerinden birine dönüşüyor. Müjdeler Var’ın Türkiye sinema tarihine geçecek nitelikte bir film olduğunu söylemek için erken değil; uzun zamandır böylesine bir politik zekayı ve keskin mizahı bir arada görmediğimizden olsa gerek (hatta yönetmenlerin önceki filmlerini düşününce gerçek bir sürpriz olduğunu belirtmek lazım)... 

 

İstanbul Modern’in “Türk sinemasının 100. Yılı” için hazırladığı programdaki 5 kısa filmden biri olan Müjdeler Var düşündürtüyor, tartışıyor.  Pek tabii kati değil tartışılmaya açık bir şekilde sona eriyor. Ve son olarak şunu da belirtmek gerek; bu mesele yine doğru ama son derece sıkıcı bir şekilde de anlatılabilirdi. Bu yüzden ele aldığı meseleden de öte sinemasıyla “100 yılı geçen tarihin” en iyilerinden biri oluyor. “Mutlaka izlenmeli” ibaresini sonuna kadar hak ediyor. (Müjdeler Var’ı bu ay içerisinde, İstanbul Film Festivali’nde de gösteriliyor.)

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.