Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Simenon’la yeni bir randevu




Toplam oy: 968
Everest gibi bir yayınevinin Simenon serisine başlayacak olması başlı başına heyecan verici bir haber zaten. Heyecanın dozunu daha da artıran ise, yayınevinin Simenon’un oğluyla da irtibata geçmesi ve bu yayın sürecine kendisini de dahil etmiş olması.

Yaklaşık dört yıl önce, bir başka vesileyle, yine yazmıştım bu sayfalarda; “450 kadar roman ve novellaya imza attığı söylenen bir yazarla karşı karşıya olsak da, külliyatının en azından 'önemli bir yekun'unun Türkçeye kazandırılmasını ısrarla bekliyoruz!” diye.


Ağırlıkla polisiye türünde olan eserleri elliden fazla dile çevrilmiş, 500 milyonun üzerinde satmış, romanlarının pek çoğu beyazperdeye de aktarılmış, bazılarını bir gün içinde dahi tamamlayabildiği söylenen bir yazar Georges Simenon. Baskın karakterli ama daha da önemlisi hayret verici derecede üretken bir yazarın, üzerine çeşitli gölgelerin düştüğünü ve bu nedenle “bilinmez”, “tanınmaz”, “görünmez” olduğunu söylemek inandırıcı gelmeyebilir. Ancak Türkçe söz konusu olduğunda, makus bir talihle karşı karşıya kalmış hep Simenon. Üstelik, eserlerinin çoğu, zamanında Sait Faik, Bilge Karasu, Oktay Rifat, Tahsin Yücel gibi edebiyatımızın önde gelen isimleri tarafından çevrilmiş olmasına rağmen.


Yıllar içerisinde Türkçede farklı yayınevlerinden çıkan Simenon kitapları belli bir “yekun” oluşturuyor elbette ama hiç yeterli değil. Bunlar arasında en yakın tarihliler 90’lı yıllarda Nisan Yayıncılık tarafından yayımlanan Maigret Serisi. Nisan Yayıncılık, yaklaşık on beş romanın ardından seriye son vermişti. Simenon kitaplarını bir seri mantığıyla yayımlama konusunda en “yeni” girişim ise, 2008 yılı içinde Kabalcı Yayınevi’nden gelmişti. Seriyi takip etme kolaylığı sağlaması açısından “sırt kodlarıyla” raflardaki yerini alan ve Simenon’un hem ünlü karakteri Komiser Maigret’li hem de Komiser Maigret'siz kitaplarını gün yüzüne çıkarma iddiasıyla başlanan bu girişim kapsamında art arda yayımlanan dört roman dışında (Kanaldaki Ev, Bella’nın Ölümü, Hollanda’da Bir Cinayet ve Flamanların Evinde) herhangi başka bir Simenon eseri ortaya çıkmadı maalesef. Kabalcı Yayınevi’nin yaptığı açıklamaya göre, “Türkçede dağınık halde bulunan, yeteri kadar tanınmayan ve eksik Simenon eserleri okuyucunun rahat takip edebileceği biçim ve seriyi takip etmesini kolaylaştıracak fiyatı ile polisiye edebiyatta layık olduğu yere kavuşacak”tı çünkü. Ama olmadı!

 

 

Simenon Türkiye’de

 

Eldeki malzemelerle idare etmeye çalışırken, sahaflarda eşelenip keşif yapmaya uğraşırken, sevindirici haber Everest Yayınları’ndan geldi. Yayınevi, önümüzdeki aylarda Simenon kitaplarını yeniden yayımlayacakmış ve gelen bilgilere göre ilk etapta şu kitaplarla karşılaşacağız: Sait Faik Abasıyanık çevirisiyle Yaşamak Hırsı, Bilge Karasu çevirisiyle Bella'nın Ölümü, Oktay Rifat çevirisiyle Kanaldaki Ev, Tahsin Yücel çevirisiyle Katil ve Kaçak, Erhan Bener çevirisiyle Ormandaki Deli, Nurullah Ataç çevirisiyle Kiralık Oda, Oktay Akbal çevirisiyle Manhattan'da Üç Oda ve Oğuz Alplaçin (Hayalet Oğuz) çevirisiyle Üç Kardeştiler.

 
Everest gibi bir yayınevinin Simenon serisine başlayacak olması başlı başına heyecan verici bir haber zaten. Böylelikle şimdiye kadar farklı dönemlerde yayımlanmış çevirilerin tümünü bir arada bulabileceğiz, kolayca ulaşılır olacaklar. Heyecanın dozunu daha da artıran ise, yayınevinin Simenon’un oğluyla da irtibata geçmesi ve bu yayın sürecine kendisini de dahil etmiş olması. İşte belki de bu işbirliğinin ilk meyvesi de yepyeni bir çalışma olan Simenon Türkiye’de kitabı.


Simenon, aynı zamanda bir “muhabir fotoğrafçı.” Zamanında, çeşitli dergi ve gazetelerde fotoğraflı röportajları da yayımlanan bir isim. Örneğin Paris-Soir için Troçki ile de bir röportaj yapmak üzere yola çıkıyor; o sıralar Troçki de Büyükada’da... Diğer bir deyişle, Türkiye’ye de yolu düşüyor Simenon’un. İşte Simenon Türkiye’de kitabında, Simenon’un Türkiye’de gerçekleştirdiği röportajları okuyacağız; başlıkları şöyle: “Boğazın Gangsterleri”, “İstanbul’un Polisi”, “Troçki’nin Evinde”, “Mare Nostrum.” Simenon’un Türkiye fotoğraflarının da yer verileceği bu özel çalışmada, aynı zamanda, Simenon’un Türkiye ile ilgili romanları yer alacak; yani Avrenos’un Müşterileri ve Karşı Penceredeki İnsanlar...


Simenon’la olan bu yeni randevuda, umarım her şey planlandığı gibi gider!

 

 

 

 


 

 

 

Görsel: Akif Kaynar

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.