Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Vitrindekiler // Mayıs 2018




Toplam oy: 132

"Yeni çıkanlar" rafının kalabalığı içinde gözden kaçabilecek metinlere dair izlenimlerimizi artık bu yeni köşemizde topluyoruz. Vitrindekiler; son ayların kitapları hakkında kısa kısa...

 

 

 

Siz Rahat Yaşayasınız Diye (Yaz. Yusuf Atılgan)

 

Söz konusu isim Yusuf Atılgan olunca, “irili-ufaklı” ya da “tamam-natamam” olması fark etmiyor; her metin daha bir değerli... Dolayısıyla Atılgan’ın gün ışığı gör(e)memiş romanı “Eşek Sırtında Saksağan”ın giriş bölümünü içermesi bir yana; elyazmalarından derlenen notlarını, dergilerde kalmış kısa öykülerini, yaptığı çevirilerden örnekleri ve kimi söyleşilerini de içeren Siz Rahat Yaşayasınız Diye adlı derleme, rahatlıkla bir hazine sandığı olarak nitelendirilebilir. “Onun elinden çıkmış” tüm metinler... Sunuş yazısında da özellikle belirtildiği gibi, “okurlarının, edebiyat tarihçilerinin ve şiirlerinden Yusuf Atılgan’ı daha yakından tanımak isteyenlerin yararlanacağı” bir kitap...      

 

 

Macbeth (Yaz. Jo Nesbø)

 

İngiltere’de Hogarth yayınevinin başlattığı “Shakespeare Yeniden” serisi, iki yeni kitapla Türkçede de devam ediyor. William Shakespeare’in ölümünün 400. yılı kapsamında başlatılan projelerden biri olan “Shakespeare Yeniden” serisi, adı üstünde, günümüz yazarlarına Shakespeare metinlerini “yeniden” yazdırmaya dayanan bir proje. Jeanette Winterson’ın, Shakespeare’in Kış Masalı’nı yeniden yazdığı/yorumladığı Zaman Boşluğu romanıyla başlayan seri, Margaret Atwood’un – Shakespeare’in Fırtına’sının yeniden yazımı olan– Cadı Tohumu ile devam etmişti. Serinin Türkiye’deki yayıncısı Doğan Kitap, bu seriden nisan ayında art arda iki kitap daha yayımlayarak süreci hızlandırmış görünüyor. Öncelikle Anne Tyler’ın Hırçın Kız’dan yola çıkarak kaleme aldığı Sirke Kız isimli romanını okuduk, şimdilerde de elimizde bir Macbeth yorumu var; üstelik bir polisiyecinin, Jo Nesbo’nun elinden çıkma!

 

 

Leyla ile Mecnun (Yaz. Burak Aksak)

 

Halihazırda görsel olarak insanların zihninde kurulmuş bir dünyayı metne dökmek her zaman riskli bir iş. Burak Aksak, kurucularından olduğu Küsurat Yayınları’ndan çıkan ve büyük ilgi gören kitabında bu zorlu görevin altından başarıyla kalkmış. Leyla ile Mecnun’un naif, her biri kendine özgü bir dile sahip karakterleri kitapta da hiçbir zaman zorlama, yapmacıklı tınlamadan konuşuyorlar. Kireçburnu civarına konuşlanmış, Yeşilçam mahallelerinin günümüzde yeniden hayal edilmiş hali gibi duran o hayalî mekan da zahmetsizce kuruluyor Aksak’ın akıcı diyaloglarının arasında. Dizinin hayranları için kitapta yepyeni bir olay örgüsü ya da karakterler hakkında onları şaşırtacak bilgiler yok; ama Leyla ile Mecnun hayranları zaten böyle beklentilerden ziyade, o mahallenin benzersiz dilini bir kez daha işitmek için çevireceklerdir sayfaları.

 

 

Unutmanın Genel Teorisi (Yaz. Jose Eduardo Agualusa)

 

Angolada yaşayan, Portekizce yazan bir gazeteci José Eduardo Agualusa. Portekiz ve Brezilya kökenlerine sahip bir yazar olarak, Angola tarihine dair yazdıkları, ülkenin sömürgeciliğe karşı yıllar süren direnişini dünyanın geri kalanına aktarma konusunda önemli. Agualusa’nın 2016’da Man Booker ödülü için kısa listeye kalan romanı Unutmanın Genel Teorisi, yazarın bu kimliklerinin kesiştiği bir yerden konuşuyor. Angola’nın Portekiz’den bağımsızlığını kazandığı günün arifesinde, ülkenin başkentindeyiz. Ludo isimli bir kadın, dış dünyayla tüm bağlantısını kesip kendini evine kapatmış. 28 yıl sonra her şeyin değiştiğini fark ediyor Ludo, bağımsızlık sonrası yaşananları onunla birlikte takip ediyoruz. Agualusa, Ludovica Fernandes Mano’nun hayat öyküsünden yola çıkarak, bir ulusun dönüşümünü ustalıklı bir kurgunun içinde yansıtıyor.

 

 

Chicago Kıyıları (Yaz. Stuart Dybek)

 

Dünya edebiyatının sahne ışıklarının altından uzakta durmuş ama metinleriyle sizi bir çırpıda çarpabilecek öykücüleriyle tanışmak istiyorsanız, Yüz Kitap etiketiyle Türkçeye kazandırılan yapıtları sıkı takibe almalısınız. Chicago’nun yazarı olarak bilinen Stuart Dybek’in, aynı ruh halinin farklı karakterlere bölünmüş hali duran öykülerini de gözden kaçırmayın. Chicago Kıyıları’ndaki öykülerin her birinde, anlatıcının bir ayağı geçmişte, bir ayağı şimdide sanki. Her metin bir tür özlemle dolu, ancak neye özlem duyulduğunu tam olarak kestiremiyoruz. Chicago gecelerinin gözlemcisi gibi gezinen Dybek’in karakterleri buraya ait olmak istiyor ama bir çeşit gözlemci olarak eşikte bekliyorlar. Polonyalı bir aileden gelen Dybek, kenti, farklı etnik kökenlere sahip bir dolu insanın buluşma noktası olarak tasvir ediyor ve yalın diliyle, tesiri hemen anlaşılmayan bir dip akıntısı yaratıyor.

 


Kanlakarışık (Haz. Algan Sezgintüredi)

 

“Türkiye’de polisiye edebiyata ilginin artması, var olan ve müstakbel yazarların teşvik edilmesi ve desteklenmesi vasıtasıyla Türkiye polisiye edebiyatının geliştirilmesi, gelecekte dernekleşerek polisiye yazarlarının profesyonel çıkarlarının resmî düzlemde gözetilip korunması ve diğer ülkelerdeki benzer kuruluşlarla ilişkiler kurarak Türkiye polisiyesinin uluslararası alanda yerini alabilmesi amacıyla Türkiye’deki polisiye yazarlarının örgütlenme yolunda attığı ilk adım”dı Türkiye Polisiye Yazarları Birliği’nin kuruluşu. Çok olmadı, yeni başladılar faaliyetlerine. Ama görünen o ki, üretken bir birlikle karyşı karşıyayız; işte bunun en somut örneği de yakın bir zaman önce Çınar Yayınları tarafından yayımlanan Kanlakarışık. Birliğe üye kimi yazarların 20 özgün öyküsü yer alıyor... 

 

 

 

Görselin yüksek çözünürlüklü halini görmek için tıklayınız.

 

 

 


 

 

 

 

Görsel: Ece Zeber

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.