Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Yapay zeka yazarlar




Toplam oy: 466
Bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu, yapay zekaya sahip bir bilgisayarın 2050’ye kadar “çok satanlar” listesine girecek bir roman yazmayı başaracağına inanıyorlar.

İnsan yaratıcılığı nereden gelir? Bu sorunun cevabını henüz tam olarak bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu nereden geldiğini bilmediğimiz yaratıcılığını kullanarak “bir şeyler” üreten tek canlı olduğumuz. Her sene sayısız kitap yazıyor, sayısız film çekiyor, sayısız beste yapıyoruz. Ama nasıl? Zamanda geri gidip gerekli gözlemleri de yapamıyoruz üstelik! Lakin bazı bilim insanları bu sorunun bir çözümünü bulmuşa benziyorlar. Madem ki yaratıcılığın doğuşunu geçmişe dönüp gözlemleyemiyoruz, diyor bu bilim insanları, o zaman bu durumu şimdiki zamanda izlememizin bir yolu var mı? San Diego Üniversitesi mezunu bilim insanı Janelle Shane’e göre var: Yapay zeka.

Çalışmalarında sanat ile bilim arasındaki bağlantıyı inceleyen Shane, yaratıcılığın çıkış noktasını saptayabilmek için geliştirdiği bir yapay zeka programına önce orijinal espiriler yapmayı, sonra bir romanın giriş cümlesini yazmayı öğretmeye karar vermiş. Shane programına önce yüzlerce espiri yüklüyor, sonra bu espirilerden yola çıkarak onun kendi fıkrasını kurgulamasını istiyor. Sonuç... Shane’in programı bu görevinde başarılı olmuş; hatta, bir şakayı adeta takıntı haline getirerek farklı şekillerde inatla tekrarlamaya devam etmiş. Bu başarıyı takiben Shane, programına binlerce kitabın giriş cümlelerini yüklemiş ve ondan kendine has bir ilk cümle kurgulamasını istemiş. Programın ürettiği giriş cümlelerini çeşitli yazarlara göndermeyi planlayan Shane’in bu projesi ise kısmi bir başarıyla sonuçlanıyor. Zira ortaya çıkan cümlelerin bir kısmı anlamsız, bir kısmı da ünlü romanların giriş cümlelerinin bölünüp birbirleriyle birleştirilmiş halleri. Yine de, bu kaosun içinde, kullanılabilir birkaç orijinal cümle bulunabiliyor. Mesela “It was like imagination” (Hayalgücü gibiydi) ya da “I was born in the darkness” (Karanlıkta doğmuştum) gibi...

 

Shane’in deneyi kısmi bir başarıyla (ya da baktığınız noktaya göre kısmi başarısızlıkla) sonuçlanmış olabilir. Lakin ortaya ilginç bir soru attığı kesin; bir makinenin yaratıcı olmayı ve üretebilmeyi öğrenmesi biz insanlar için ne anlama geliyor? Geleceğimiz makinelerin yazdığı romanlarla, çektiği senaryolarla veya bestelediği müziklerle mi dolu olacak? Selmer Bringsjord’a göre hiç de öyle değil. Rensselaer Politeknik Üniversite’nde profesör olan Bringsjord, yapay zeka kullanan makinelerin hikayeler yazabileceklerine, yaratıcı çalışmalar ortaya koyabileceklerine inansa da asla bir Proust, Kafka ya da Joyce olamayacakları görüşünde. Aslında “inansa” yanlış bir tabir olabilir burada. Ne de olsa Bringsjord, bu “inancını” 1998’de kanıtlamıştı.

 

 

 

Yaratıcılık sorusuna uzun zamandır kafa yoran Bringsjord, aradığı cevaba ulaşabilmek için orijinal hikayeler yazabilecek bir yapay zeka tasarladı. “Brutus.1” isimli bu sistem, o dönemin en gelişmiş sanal hikaye anlatıcısıydı. (Tabii, “en gelişmiş” demek tek olmadığını da ima ediyor; zira ortada David Porush’un tasarladığı “Gameworld” ve Marie Meteer’in icat ettiği “Sage” gibi başka yapay zeka programları da var ama o başka bir hikaye...) 1998’de hayata gelen “Brutus.1”, iyilik-kötülük gibi birtakım temel kavramlar ona öğretildiği takdirde kısa öyküler yazabileceğini kısa sürede kanıtladı. Bu öykülerin hiçbiri 500 kelimeyi geçmese de ortaya çıkan sonuç hem bilim dünyasını hem de edebiyat-sanat dünyasını derinden sarsan bir gelişmeydi. Yapay zekanın yaratıcılığı tamamen devralacağı korkusu o zamanlarda doğmaya başladı. Ancak Bringsjord makinelerin “üreticiliklerinin” yalnızca bir noktaya kadar ilerleyebileceği, asla etkileyici hikayeler ortaya koyamayacakları çünkü insanların iç dünyasını tam olarak anlayıp yansıtamadıklarında diretti. Tüm bu fikirlerini de “Brutus.1”’in yolculuğuna yer verdiği Artificial Intelligence and Literary Creativity isimli kitabında (The Psychology Press, 1999) anlattı.


Elbette Bringsjord’un bu kanısına karşı çıkan bilim insanları da oldu. Teknolojinin gelişmesiyle yapay zekanın yaratıcılığı üzerine tartışma da gitgide büyüdü. Bu yıl içinde Future of Life Enstitüsü’nün yaptığı bir ankete göre bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu, yapay zekaya sahip bir bilgisayarın 2050’ye kadar “çok satanlar” listesine girecek bir roman yazmayı başaracağına inanıyorlar. Bu inancı destekleyen çalışmalardan biri Google ve Massachusetts Üniversitesi’nin şiir projesi. Makinelerin doğal dillerini geliştirmek üzere başlatılan projede, bilim insanları, ellerindeki yapay zeka sistemine on binden fazla –yani bir insanın tüm hayatı boyunca okuyabileceğinden fazla– roman yüklediler. Daha sonra araştırmacılar, sistemin, yüklenen kitapların hikayelerini ve dilini anladığından emin olmak için birtakım testler yaptılar. Son olarak da sisteme bir başlangıç cümlesiyle bir bitiş cümlesi verdiler ve ondan orijinal bir şey yazmasını istediler. Sistem de dileklerini yerine getirip ortaya birkaç şiir çıkarıverdi!

 

Çin’deki Cheers Yayınevi haberi alır almaz bu başarıyı bir adım öteye taşımaya karar verdi. “Microsoft Little Ice” yapay zeka programına 500 sone yükleyen yayınevi, makineden kendi şiirlerini yazmasını istedi ve makine toplamda on binden fazla şiir “üretti.” Her bir şiiri tek tek inceleyen yayınevi, sonunda bunlardan 139 tanesini seçip Sunshine Misses Windows adlı bir kitapta bir araya getirdi. Kitap basıldığında yazarın adı “anonim” olarak geçiyordu. Yayınevi, yazarın bir robot olduğunu ancak kitabın nasıl sattığını gözlemledikten sonra açıkladı. Bu arada kitap da sayısız şiirseverin kütüphanelerinde kendine çoktan yer bulmuştu!

Geleceğin Kafka’sı bir bilgisayar olabilir mi?


Yapay zeka yazarların yazdığı kitaplar, aslında zannettiğimizden de yaygın. Öyle ki Japonya’daki bazı edebiyat yarışmaları “insan olmayan” katılımcılara da açık. Nikkei Hoshi Shinichi Ödülü bunlardan biri... Ortaya çıktı ki, şu ana dek yarışmaya eser gönderen 1450 katılımcıdan 11’i bir makineydi! Üstelik bunlardan birinin, “The Day Computer Writes A Novel”ın yazdığı roman, yarışmanın ilk eleme turunu geçmeyi başarmıştı... Yapay zeka yazarlarının eserleri artık okunabiliyor, hatta yarışmalara giriyor olabilir; lakin çoğu okur ve yarışma jürisi bu eserlerde bir eksiklik olduğu kanısında. Nikkei Hoshi Shinichi jürisi bu eksikliğin makinelerin insan psikolojisini tam olarak anlayıp yansıtamaması ve dolayısıyla romanların inandırıcılıklarının ve derinliklerinin bir kısmını kaybetmesi olarak açıkladı.

 

Peki bu eksiklik giderilebilir mi? Makineler gelecekte insanlara gerçekten “dokunan” öyküler ve anlatılar ortaya koyabilecekler mi? Geleceğin Proust’u ya da Kafka’sı şu anda dünyanın ücra bir köşesinde çalışan bir bilim insanın ürettiği bir bilgisayar mı, yoksa gerçek yaratıcılık mekanik düşünmenin çok ötesinde, yalnızca insanlara mahsus bir şey mi?

 

 

 


 

 

 

Görsel: Servet Kesmen

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.