Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Dışarıda yazılan şiir içeride olabilir mi?



Toplam oy: 911
Gültekin Emre
Yapı Kredi Yayınları
Uzun yıllardan beridir Almanya'nın Berlin kentinde yaşayan Gültekin Emre'nin Almanya'da yaşayan bir şairin yazacağı bir Türkçe şiir yazmış olduğunu söylemek güç.

Gültekin Emre uzun süredir -1980’den bu yana-, Almanya’nın Berlin kentinde yaşıyor. 1961 yılında doğduğuna göre ömrünün yarısından çoğu yurtdışında, gurbet illerde geçmiş. İlk şiiri 1977’de yayımlanmış; demek ki şiir serüveni de Almanya’da yaşanmış, orada serpilip gelişmiş.

 

Bu yurtdışındaki şairlerimiz, yazdıkları şiir ve Türkçe şiire eklemlenmeleri meselesi aslında önemli bir mesele. Üzerinde düşünülmeyi hak ediyor: Şöyle ki, uzun yıllarını Avrupa’da, başka bir dünya ve dil içinde geçiren şairlerin yaşayan, güncel şiirle, şiir tartışmalarıyla, eğilimleriyle ve elbette ki yaşayan dille ilişkileri nasıl oluyor? Biraz uzaktan, mesafeli ve soğuk değil mi? Ya ülkemizin sorunlarıyla, ülkemizde yaşananlarla ilişkileri? Sanki bu ilişkiler daha çok bilgi düzeyinde kalıyor ve yeterince sıcak ve yakın olamıyor. Bu durumun yazdıkları şiire de yansıdığını söylemek pek de haksızlık etmek olmaz sanıyorum. 

 

 

Bu çerçevede ele alındığında uzun yıllardan beridir Almanya’da yaşayan Gültekin Emre’nin Almanya’da yaşayan bir şairin yazacağı bir Türkçe şiir yazmış olduğunu, şiirinde bu gurbetliği yeterince canhıraş bir şekilde işleyebildiğini söylemek güç. Belki de böyle bir meselesi olmamıştır, ki o zaman daha da anlaşılmaz bir durum söz konusu demektir, çünkü şair gerçekliğe doğal olarak ilk önce kendi konumundan bakar, öncelikle kendisidir ve kendi gerçeğidir çıkış noktası. Aksi takdirde şiir bir derleme toparlama ve ekleme çıkarma olur ki burada gerçekliği aramak boşunadır.

 

Şairin Yapı Kredi Yayınları’ndan yeni çıkan şiir kitabı Yürü Dur Boya’ya baktığımızda genel bir sıradan söyleyişin dışına çıkılamadığını, şiirlerde bir heyecan, bir coşku ve yaşam izi bulunmadığını söylemeye mecburum. Ondan fazla şiir kitabı yazıp yayımlamış bir şairin her yeni kitabının bir öncekini aşıyor olması beklenir doğal olarak. Ama bu kitabın şairin önceki şiir kitaplarının çizgisini izlediğini söylemeliyiz. Bir de giderek yaşlanmakta olan şairin olgunlaşma adına genel bir söyleyiş rahatlığına kapıldığını, kendi şiiri karşısında eleştirel tutumunu yitirip konformizme sapıldığını tespit ederek, aynı yanlışların bu kitapta da yer aldığını görüyoruz. Kitapta yer alan şiirlerin bütün olarak bakıldığında bir ruh halini somutlaştırmadığı da ortada. Bir müddet sonra şiir yazmak otomatik bir şekilde icra edilen bir şey oluyor ki meselesi kalmıyor. Yazınca ne yazık ki her zaman şiir olmuyor.

 

 

 


 

 

* Görsel: Ece Zeber

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.