Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Kabil'de dans, Paris'te ölüm



Toplam oy: 834
Nicolas Wild // Çev. İbrahim Şahin
Esen Kitap
Gittikçe tırmanan ve küreselleşen terör olaylarına şahit oldukça düşünmeden edemiyor insan: Kabil Disko bugün yazılsaydı başka bir kitap mı olurdu?

İlkokulda hepimize ilk öğretilen şeylerden biridir: Türkiye Doğu ile Batı arasında bir köprü görevi görmektedir. Bu sayede bir yanıyla Avrupa’ya eklemlenmeye çalışan Türkiye diğer yandan bir türlü Ortadoğulu damarından kurtulamaz. Bu yüzden bir Türkiyelinin Ortadoğu’yu görüşüyle, bir Avrupalının Ortadoğu’yu görüşü arasında bariz farklar vardır.

 

Kabil Disko Ortadoğu’ya Avrupalı bir pencereden bakıyor. Fransız karikatürist Nicolas’nın çaresizlik içinde Afganistan’daki bir işe başvurmasıyla başlayan serüveni, tipik bir Doğulu-Batılı ikilemi. Kendisini alıştığının çok dışında bir ortamda bulan Nicolas, etrafında beliren tehlikenin pek de farkında görünmüyor doğrusu, sanki Ortadoğu ile ilgili bir film setine düşmüş gibi davranıyor. Bu bakış açısı yakın döneme kadar Avrupa’ya hâkim görünen bir bakış açısı aslında. 1940’lı yıllara kadar bitmek tükenmez savaşlarla boğuşmuş Avrupa her nasılsa savaşın ve terörün sanki başka bir gezegende yer alan Ortadoğu’ya özgü olduğu, sadece televizyonlarında belirdiği ve ucunun asla onlara dokunmayacağı fikrine kapılmıştı. 2000’li yılların başında yazılmış olan Kabil Disko da bu şaşkınlık duygusunu taşıyor. Fakat günümüzde gittikçe tırmanan ve küreselleşen terör olaylarını ve bu terör olaylarıyla sarsılan Avrupa ülkelerini gördükçe düşünmeden edemiyor insan: Kabil Disko bugün yazılsaydı başka bir kitap mı olurdu? 

 

 

Yine de şiddeti yumuşatarak anlatma gücünün sadece mizahta olduğunu da söylemeden geçmemek gerekiyor. Bunun başka bir örneğini İran üzerinden, Marjane Satrapi’nin Persepolis’inde görmüştük daha evvel. Gerçi Satrapi’nin hüzünlü alt metnine Kabil Disko’da rastlanmıyor; bunu da normal karşılamak gerek çünkü Marjane Satrapi içten bir bakış açısı ve derin bir kalp kırıklığı içeriyordu. Nicolas Wild ise, daha ziyade “bir süreliğine” gerçek dışı görünen bir dünyaya misafir olan ve eninde sonunda ülkesine dönen bir gözlemci gibi. Yani Kabil Disko bir yönüyle bir anı kitabı. Yazarın kitabın sonunda yer verdiği kişisel arşivine ait fotoğraflar da kitabın bu yönünü destekler nitelikte. 

 

Unutmadan söyleyelim: Kabil Disko Nicolas Wild’ın iki yıllık Afganistan macerasının sadece bir bölümünü anlatıyor. Zira aslına bakarsanız kitap üç ciltten oluşuyor. “Afganistan’da kaçırılmamayı nasıl başardım?” alt başlığını, “Afganistan’da afyonkeş olmamayı nasıl başardım?” alt başlığını taşıyan ikinci cilt takip edecek. Nicolas’nın maceralarının devamını merakla bekliyoruz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.