Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Paranormal Hi̇kâyeleri̇n Çapkın Klarnetçi̇si̇; Veya Kâbuslar Dedekti̇fi̇, Dylan Dog



Toplam oy: 122
Genel olarak İtalyan çizgi romanı, bahsi geçen Amerikan veya İngiliz kültürüne entegre kahramanlarının aracılığıyla ‘60’lardan itibaren ülkemizde olduğu kadar dünyada da büyük ilgi toplamayı başardı. Bunu yaparken hem çizgi, hem de öykü olarak bir ekol yaratırken farklı dilini yayın sektöründe de kendine özgü bir mecraya yerleştirdi.

Türkiye’de zamanında çokça ilgi gören Texas, Teks, Tommiks (Orijinali Captain Miki) türevi çizgi romanların ülkemizdeki macerasını Sabitfikir’in geçen sayısındaki dosya içerisinde kısaca özetlemeye çalışmıştık (“Türkiye’de Çizgi Romanın Yeniden Yükselişi”, Sabitfikir #114, 2020). Genel olarak İtalyan çizgi romanı, bahsi geçen Amerikan veya İngiliz kültürüne entegre kahramanlarının aracılığıyla ‘60’lardan itibaren ülkemizde olduğu kadar dünyada da büyük ilgi toplamayı başardı. Bunu yaparken hem çizgi, hem de öykü olarak bir ekol yaratırken farklı dilini yayın sektöründe de kendine özgü bir mecraya yerleştirdi; bu mecra renkli kapak üzeri siyah beyaz, fotoromana yakın, realist çizgilerin yarattığı bir dil oluşturdu. Bu yazıda da bu janrın en nitelikli ve diğer örneklere kıyasla diğer emsallerinden koparak değişen ve dönüşen; hatta zamanla Hollywood’a bile sıçramayı başaran Dylan Dog’u, yani Craven Sokak, numara 7’de yardımcısı Groucho’yla birlikte yaşayan yakışıklı kabuslar dedektifini masaya yatıracağız.

İtalyan yazarın Londralı dedektifi
Dylan Dog’un (Bu noktadan itibaren DD olarak anılacaktır) yaratıcısı Tiziano Sclavi, kâbuslar dedektifini keşfetmeden önce ‘70’lerde sinema ve edebiyat gibi farklı kültür alanlarında yardımcı yazarlık yapmaktadır. Bu işler aracılığıyla görsel kültür yazarlığı ekseninde rotasını çizerken kendini bir anda çizgi roman dünyasında bulur. Önceleri çocuk dergilerinden Piccoli’de yazarlık yaparken zamanla dönemin büyük ismi Bonelli Yayıncılık’la çalışmaya başlar ve kendi karakterlerini yaratma imkanını yakalar. DD’u karakter olarak sınadığı farklı öykü denemeleri sonrasında çizgi roman formatındaki DD’u 1984’te çizer Claudio Villa işbirliğiyle piyasaya sunar; ilk başta diğer Bonelli işlerine göre geri planda kalan DD, kısa bir sürede yoğun ilgiyle karşılaşır.
Sclavi’nin daha önce yayınlamış olduğu kısa öykülerden devşirme bir karakter olan Dylan Dog Londra’da yaşar, Craven Road No:7’de ikamet eder ve hayattaki en yakın arkadaşı olan yardımcısı Groucho’yla aynı evi paylaşır. Her ayrı hikayede kendisinden yardım isteyen farklı bir müşteriyle farklı maceralara atılır; bu müşterilerin çok büyük kısmı da güzel kadınlardır. Bu kadınların da gene büyük kısmıyla gönül ilişkilerine savrulan Dylan, tüm beceriksizliğine rağmen eğlenceli ancak biraz da zavallı bir çapkındır, bu kadınlara “lovebombing” 1 yaparken bir yandan da farklı kabusların, daha doğru tabirle paranormal olayların çözümünü arar. Bu çözümü ararken büyük oranda şansına güvenir ve şahsi boşvermişliğinden güç alır; nitelikli bir dedektifin kullanacağı çoğu imkanı ve yöntemi kullanmaz, ama gene de şansı bir şekilde yaver gider. Genel olarak DD, paranormal bir problemi çözmekten ziyade kendisine ulaşan ve dokunan problemi yaşar, kişiselleştirir, çoğu zaman o problemin bir parçasına dönüşür ve bir macera haline getirir. Ama istisnasız her zaman hem gönül ilişkilerinde, hem de bahsi geçen olağanüstü problemde bir şekilde başarı sağlar; en kötü ihtimalde ise başarılı bir şekilde halı altına süpürür.

Bir kahramanın üretimi
DD’un sebebi belli şekilde en sorgulanan tarafı soyadıdır; ama bu gizeme dair çok laf edilmez, isminin şair Dylan Thomas’tan geldiğini ise hem kendisi hem de yaratıcısı Sclavi mümkün oldukça vurgular. Esasında DD’un isminden ziyade cismi göze çarpar; karakterin görsel tasarımı birebir gerçeği kopyalar. DD’un ilk denemeleri yapılırken yazar Sclavi çizer Claudio Villa’ya İngiliz aktör Rupert Everett’i örnek almasını söyler; o dönemde sinemada oynamakta olan bir Everett filmini Villa’nın özellikle görmesini ister. Bugün, bağlamdan kopup kendi karakterini oluşturmuş olan DD’un yüzüne baktığınızda hala En İyi Arkadaşım Evleniyor (My Best Friend’s Wedding, 1997) filmindeki damadın suratını görmeniz bu sebeple kaçınılmazdır! Keza DD’un yardımcısı ve yoldaşı da ‘30’ların popüler komedi ekibi Marx Kardeşler’den Groucho Marx’ın cismi ve hicvi üzerine modellenmiş ve birebir hikayeye yerleştirilmiştir (DD’un Türkçe yayınlarının bir kısmında ise yardımcı Groucho, Arşak adıyla anılır; buradaki Arşak ismi seçimi de gene Marx Kardeşler’in Türkiye’deki sinema çevirisindeki ismine gönderme amacıyla yapılmıştır).
DD için Everett referansı bundan ibaret değildir; Sclavi’nin senaryosunu yazdığı ve 1994’te gösterime giren Michele Soavi filmi Dellamorte Dellamore’de başrolü dönemin önemli kadın aktörlerinden Anna Falchi’yle paylaşır. Soavi de İtalyan korkusunun en önde gelen isimlerinden Dario Argento’nun yakınındaki öğrencilerindendir; eskimekte olan türe son örnekleri birlikte ekleme fırsatı bulurlar. Teoride dirilen ölülerle uğraşan bir mezarlık bekçisinin hikayesini anlatan Dellamorte Dellamore, pratikte tamamen bir Dylan Dog hikayesi anlatır. Bu vesileyle eskisine kıyasla çok da revaçta olmayan İtalyan korku sinemasına ise Sclavi ve Soavi işbirliği çok nitelikli ancak gecikmiş bir örnek bırakır; bu filme yönelik önemli kenar köşe bilgilerden biri ise film içerisinde Sezen Aksu’nun 1991 tarihli Hadi Bakalım şarkısının kullanılmış olmasıdır; Türkiyeli seyirciyi beklenmedik şekilde şaşırtır, afallatır!
Kâbuslardan sinemaya Dylan Dog
Dellamorte Dellamore her ne kadar hayranlar tarafından ilk DD filmi olarak kabul edilse de, pratikte 2010 tarihli, Kevin Munroe’nun yönetmiş olduğu Dylan Dog: Gecenin Ölüleri (Dylan Dog: Dead of Night), ne yazık ki, ilk meşru DD filmi olarak bilinir. Tam anlamıyla hikayenin Hollywoodlaştırılması vesilesiyle DD evreninin kendi içerisinde sarkazmını kaybetmesine ve mizaha başvurduğu her anda karikatürleşmesine sebep olan film, diğer birçok uyarlama gibi kötüler rafına kolayca yerleşebilir.
Türkiye’de farklı dönemlerde Rodeo Kitap, Hoz Comics, Oğlak Yayınları tarafından farklı kitap boyutlarında, farklı hikaye kombinasyonlarında yayınlanmış olan Dylan Dog, verdiği kısa aralar haricinde ülke içerisinde kitlesini kaybetmemiş en önemli çizgi roman serilerinden biri olarak öne çıkıyor. An itibariyle Lal Kitap tarafından yayınlanmakta olan Dylan Dog, Sclavi’nin danışmanlığında farklı yazarlar ve farklı çizerler eliyle evrenini büyütüyor ve çizgi romanla yeni tanışmış olanlara, diğer emsallerine kıyasla, akıl, korku ve heyecan dolu hikayeler sunmaya devam ediyor. Eğer Zagor, Martin Mystere, Nathan Never ve türevi çizgi roman evrenine ilgi duyuyorsanız ve korkuyla da aranız iyiyse; tez vakitte Dylan Dog’a başlamanızı, herhangi bir hikayeden başlayabileceğiniz rahatlıkta olduğunu da belirterek, tavsiye ederim.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.