Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Shakespeare’in kara ormanlarında


Zayıf
Toplam oy: 512
Foley - Coates // Çev. Zeynep Avcı
Helikopter Yayınevi
Müthiş bir yol haritası, bir kılavuz. Hiç Shakespeare oyunu izlememiş veya tek bir kelimesini dahi okumamış okurlar için bile keyifli bir tecrübe.

Yetişkinlere Shakespeare kitabında Shakespeare’in mutlu son düğünlerine, aşk karmaşalarına, çocuk ölümlü kış masallarına; kambur kötülükler şahından Macbeth’in bedellerine, muhtelif komedilerine, tarihi oyunlarına, trajedilerine farklı bir pencereden bakmak için Foley ve Coates adeta bir atlas hazırlamışlar. Tek cümleyle bütün Shakespeare oyunlarının birer birer anlatıldığı ilk bölüm, yazarın tüm evrenine kapsamlıca bakabilmek için ilginç ve derli toplu bir resim sunuyor. Geneli itibariyle de Foley ve Coates’in Yetişkinlere Shakespeare kitabı, eğlenceli bir ansiklopedi tavrında yazılmış; metinlere eşlik eden resimler, küçük kutular vb farklı biçimlerle okuma keyfinizi artırıyor.


İlerleyen sayfalarda, Shakespeare’in yaşamı hakkında yanlış bildiklerimiz ve bu efsanelerin olabildiğince doğrularına geçiyoruz. Ergenliğinde babasının eldiven imalatı işinde çırak mıydı? Kaçak geyik mi avlıyordu? Bir yaz sonu (1596 yılı) Shakespeare’in oğluna ne oldu? Soru çok, güzergah zorlu... 34 yıllık karısına bıraktığı 12 sözcüklü vasiyetinde ne yazıyordu? Foley ve Coates, Shakespeare hakkında her şeyi eşeliyorlar. Bazen bir oyunundaki bir kelimenin peşinde, bazen de çoğumuza çok sıradan gelebilecek küçücük bir detayın... Kitabın farklı biçim ve sayfa tasarımları arasında salınması, bol listeli, farklı yazı tipleri içerisinde hareketli, incecik ama devasa ekranlarda gün boyu oradan oraya savrulan günümüz okuruna oldukça tanıdık da gelecektir.


Shakespeare döneminde yaşamın nasıl olduğunun detaylıca tasvir edildiği kısımda ise, o zamanki İngiltere’nin nüfusundan ahaliyi sıklıkla kırıp geçiren hıyarcıklı veba salgınlarına, “patates”in İspanyol istilacılar tarafından Peru’dan Avrupa’ya getirilen “yepyeni” ve “egzotik” bir yiyecek oluşundan hangi sınıftan insanların hangi kumaşlardan yapılmış, hangi renkte giysiler giymesi gerektiğini tanımlayan yasalara... savruluyoruz. O yıllarda cadıların varlığına inanç da çok yaygın! Çocukluğu atlatmak ise çok zor; ortalama yaşam süresi 40’lı yaşların ortaları. Hastaların kanını akıtmak, yaygın bir tedavi yöntemi!


Bu kitabın en kıymetli özelliği, dönemin sosyo-ekonomik detayları arasında, Shakespeare’in eserlerindeki bağlantıları inceleyerek ilerlemesi. İnceleme türündeki bir kitap için fazla “eğlenceli” ve akıcı ilerliyor Yetişkinlere Shakespeare.


O dönemde tiyatro, büyük insan topluluklarını etkilemek için son derece güçlü bir araç. Malum, ilerleyen yüzyıllarda sinema, televizyon böylesi bir gücün sahibi olacak. Şimdilerin sosyal medyası kadar belki de. Peki alt sınıftan, genç yaşta baba olmuş, tefecilik yapan, vergi kaçıran, “eğitimsiz” biri: Shakespeare, dil açısından bu kadar zengin ve derin bir deneyim sergileyen bunca kıymetli oyunu nasıl kurabildi? Oyunlarının aslında başka yazarlar tarafından yazıldığına dair onca kuram; Bacon Kuramı’ndan (Francis Bacon) Oxford Kuramı’na (17. Oxford Kontu Edward de Vere)... Shakespeare o kadar çok söylentiye, efsaneye sebep oluyor ki yıllar içinde...

 

Şiir ve düzyazı dengesi


Shakespeare’in hayal ormanlarında eski Yunanlılardan Danimarkalı öğrencilere, Mısır kraliçelerinden Romalı askerlere herkese yer var. Ruhlar, periler, cadılar, dadılar... Ortaçağın gizem oyunları, kutsal mucize oyunları, erken Tudor dönemindeki ahlak oyunlarının izleri Shakespeare’in dünyasında bol miktarda yer alıyor. Sadece bunlar değil elbette; klasik Yunan efsaneleri, çağdaşı olan Christopher Marlowe’un dertli kahramanları ve kafiyesiz şiiri cesurca kullanışının Shakespeare üzerindeki önemli etkilerinin de altı çizilmeli.


Bu kadar iyi bir şair, bu kadar zeki bir adam ve teknik olarak da tiyatro hususunda bunca yetkin bir kalem daha söylemek zor. Şiir ve düzyazıyı bu kadar dozunda bir araya getirebilmek, asaleti ve duyguları bu kadar hassas dengeleyebilmek... Karakterlerinin, düzyazı ve şiir arasındaki biçimsel gelgitleri, psikolojilerinin dönüşümlerine işaret eder. Sert ünsüz harf kullanımlarındaki tekrarlara dek oyunlarının altında rengarenk bir mimari ve dolayısıyla da matematik saklıdır. Shakespeare’in metinlerinde, görünenden çok çok daha fazlası gömülü.


Dans eder gibi vurgularla, vezinlerle, eklerle, harflerle yaptığı oyunları Yetişkinlere Shakespeare ile keşfetmek, iz sürmek çok keyifli. Türettiği deyimlerden, kelimelerden ve harflerden yarattığı, başka kimselerinkine benzemeyen evreninden, asırlar sonra da tekrar tekrar dehasından büyüleniyorsunuz. Foley ve Coates, Shakespeare’in oyunlarını, kelimelerini, hatta yer yer harflerini bile didik didik inceliyorlar. Büyüleyici benzetmeleri, zihin açan mecazlarıyla eşsiz bir serüven...

 

 

Yanıltıcı kimlikler, kılık değiştirenler


İngiliz diline yaklaşık 1700 sözcük ve deyim ekleyen Shakespeare’in icat ettiği laflara göz atıyoruz sonra. Devamında Shakespeare komedilerinin ortak özelliklerinde odaklanacak Foley ve Coates. Sürprizleri hiç bitmeyen bir dehanın ürünleri olan bu tiyatro oyunlarını köşeli çerçevelere oturtmak elbette kolay değil ancak imkansız da değil. Üslubuna, karakterlerine, tekrar eden unsurlara, yanıltıcı kimliklere, kılık değiştirenlere, çetrefilli ikiliklere yakından baktıkça kara ormanlarda yolumuzu bulmamız bir parça kolaylaşıyor. Bir Yaz Gecesi Rüyası’ndan başlayarak Foley ve Coates her bir oyunu öyle kıymetlice inceleyip olay örgüsüne, ana temalara, simgelere o kadar yakından bakıyorlar ki... Komedilerin ardından tarihi oyunlar; akabinde de trajedileri, en son da soneleri ince ince işliyorlar.


Shakespeare bilginizi ölçmek için 60 soruluk bir test bile var kitapta! Shakespeare’in bilgece sözleri, oyunlarını seyretmek için ipuçları... Sadece Shakespeare sevenler için değil, aslında herkes için çok ilginç ve çarpıcı bir bilgiler toplamını ifade ediyor Yetişkinlere Shakespeare. Müthiş bir yol haritası, bir kılavuz. Hiç Shakespeare oyunu izlememiş veya tek bir kelimesini dahi okumamış okurlar için bile keyifli bir tecrübe.

 

 

 


 

 

 

Görsel: Servet Kesmen

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.