Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Tekinsiz bir yer olarak hayat



Toplam oy: 684
Javier Cercas // Çev. Süleyman Doğru
Everest Yayınları
Javier Cercas'ın erken dönem eserlerinden biri olan Kiracı, Salamina Askerleri'ne giden yolda ihmal edilmemesi gereken bir ilk durak.

Müthiş Salamina Askerleri’nin yazarı Javier Cercas’ın Türkçedeki yeni kitabı Kiracı benim gibi birçoklarını heyecanlandırmış olmalı. Çağdaş İspanyol edebiyatının güçlü isimlerinden biri olarak kabul gören Cercas’ın 80’lerde yazdığı, erken dönem eserlerinden biri olan Kiracı iyi bir kurmaca yazarının habercisi niteliğinde. 1989’da yayımlanan ve bir romandan ziyade bir novella olarak tanımlayabileceğim kitap, gerçek ile hayal arasında gezinen, yer yer mizahi, yer yer gerilimli atmosferiyle okuru içinde tutmayı başarıyor... Ondan yıllar sonra yayımlanan ve Cercas’ı zirveye taşıyan –sadece İspanya’da 500 bin kopya satan– Salamina Askerleri’ne giden yolda ihmal edilmemesi gereken bir ilk durak. 

 

Kiracı, dilbilim alanında çalışan İtalyan bir akademisyenin hikayesi. Mario Rota adındaki bu adam Amerika’daki bir üniversitede hocalık yapmakta ve kendince sıradan, durağan bir hayat sürmektedir. Her sabah düzenli olarak koşuya çıkan ve illaki aynı güzergahı takip eden Mario’nun bir sabah koşarken bileğini incitmesiyle, hayatının gidişatında radikal değişiklikler baş göstermeye başlar. Mario’nun alışık olduğu düzenli hayat ve bu hayatın şaşmaz rotası, anlamakta güçlük çektiği bir şeye dönüşmeye başlar. Bu küçük ve bir o kadar önemsiz aksilik, ilgili gibi görünmese de, Mario’nun hayatını temelinden sallayan daha büyük olayların habercisi gibidir; bir öncü sarsıntı gibi bu arızayla başlayan olaylar bir bir patlak vererek Mario’nun hayatını neredeyse bir enkaza çevirir. Kitaptaki, “Bazen en saçma sapan şeyler, bize hayatı zehir eder,” cümlesi bu durumun özeti gibidir. 

 

Ayak bileğinin başına gelenlerden sonra asıl darbe Mario’nun karşısındaki daireyi tutan yeni kiracı olacaktır. Mario’yla aynı alanda çalışan ve akademide kendisine daha fazla kıymet biçilmesine neden olan bir rütbeye sahip bu yeni kiracı, Mario’nun ev hayatıyla birlikte, kariyerinde ve hemen peşinden romantik hayatında da birtakım mecburi değişimlerin müsebbibi olacaktır. Bu adamın varlığı Mario’nun gezegenine çarpan bir kuyruklu yıldızdan farksızdır, ani gelişiyle taş üzerinde taş bırakmaz. Mario her şeyini yitirmekle yüzleşir ve kontrolünü kaybettiği belirsiz ve bir o kadar tekinsiz bir gerçeklikle baş başa kalır. Olaylar hız kazandıkça Mario geri adım atar, neticede ondan boşalan yerler son sürat başkası tarafından doldurulur. Bu nerede başladığı, nerede biteceği bilinmez, insanı deliliğe vardırabilecek bir kabustur. 

 

Layıkıyla kapanan bir çember

 

Mario’nun düzenli hayatı, ayak bileğini incitmesiyle anlamakta güçlük çektiği bir şeye dönüşmeye başlar. Fakat asıl darbe karşısındaki daireyi tutan yeni kiracı olacaktır.

 

 

 

Elbette Cercas hikayeciliğinin söz konusu olduğu bir romanda, asıl resim bundan ibaret değil. Mario’nun maruz kaldığı fenalıklar hız kesmeden devam ederken ve Mario varoluşsal boğuntuları içinde hayatta kalmaya çabalarken, gerçek ile hayal arasındaki bağ yavaş yavaş incelir ve hikaye iki alanın birbirinin içine geçtiği bulanık bir platformda devam ederek, “tuhaf” bir noktada nihayete erer. Okurun ağzını açık bırakacak bir final değildir bu, hatta belki tahmin edilebilir, ancak dikkatleri üzerinde tutmayı ihmal etmeden evrilir hikaye. Cercas en nihayetinde başlattığı çemberi layıkıyla kapamasını bilir. İpte cambazlık yapmaz, makul ve akılcı bir şekilde okuru hikayenin bütünlüğüne inandırır.

 

Kiracı, hem olay örgüsü hem de başkarakterleriyle doyurucu bir kitap. Ne detayla dolu ne de okuru dışarıda bırakacak kadar meyvesiz. Anlatıcının sakin dili, okurun metinle ilk sayfadan son sayfaya kadar ilişki kurmasına ve kendisini Mario’nun yerine koymasına müsaade ediyor. Aslında bir noktada Kiracı’nın bir karakter portresi olduğunu bile söyleyebiliriz; hikayenin baştan sonra merkezinde duran ve kimseye rol kaptırmayan Mario’nun başına gelenler, olaylar karşısındaki tavrı, hayal kırıklıkları, çözümsüzlüğü, yenilgiyi kabullenişi ve günün sonunda geçirdiği dönüşüm hikayenin neredeyse tek ekseni. Mario’nun zihninin içine biraz daha girmek ve orada bir okur olarak biraz daha vakit geçirmek istememin dışında, Cercas’ın Mario’su bu haliyle de beni ikna etti. 

 

Büyük bir yazarın erken dönem bir eseri olarak Kiracı, kesinlikle okunmaya değer. Öte yandan, arada atladığım ve çok merak ettiğim Sınırın Yasaları ve Salamina Askerleri ile birlikte Türkçede şimdilik üç eseri olan Cercas’ın, dünyadaki bilinirliğini ıskalasak da, zamanla –çevrildikçe– bizde de daha çok sevileceğini düşünüyorum. Son bir not olarak, kitabın İngilizce edisyonunda Kiracı ile birlikte yer alan “The Motive” adlı diğer hikayeyi de hevesle beklediğimi yazarın Türkiye’deki yayıncısına buradan iletmiş olayım.

 

 


 

* Görsel: Ömer Faruk Yaman

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.