Antep’teki patlamadan sonra BDP hedefte
20 Ağustos günü Antep Şehitkamil’de dokuz kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırı sonrasında toplanan kalabalık, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Antep il binasına saldırdı, yaklaşık 500 kişilik bir grup da Şehitkamil İlçe başkanlığı binasını ateşe verdi.
21 Ağustos akşamı da yaklaşık 100 kişilik bir grup, BDP Antep Nizip ilçe binasına saldırdı. Saldırganlar ellerindeki sopalar ile önce binanın üzerindeki parti levhasını parçaladı, ardından kepenkleri tekmeleyerek camları kırdı. Olay yerine gelen polis, atılan molotof kokteyllerini söndürdü, grubu dağıttı.
Kocaeli'ndeki BDP binalarına da saldırı düzenlendi. 21 Ağustos gecesi BDP Kocaeli il binasının kapısı yakılmak istenirken, Derince ilçe binasına yönelik benzer bir saldırı son anda önlendi. İl binasının kapısına benzin döken B.U. isimli saldırgan duvarlara hasar verdi. Yakalanan saldırgan, "alkollü olduğunu" ileri sürdü. Olaya tepki gösteren BDP Kocaeli İl Başkanı Mehmet Yalçınkaya şu açıklamayı yaptı:
“Uzun bir dönemden beri savaşta direnen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP), özellikle Antep'teki olaylardan sonra partimizi hedef göstermesi sonucu, partimize saldırı yapıldı. Biz bunu münferit bir olay olarak görmüyoruz. Daha önce parti binamız kurşunlandı ve çeşitli defa saldırılara uğradı. Bunun ilk ve son olmadığını da biliyoruz.”
Milletvekillerine ‘sohbet’ soruşturması
Çatışmalara ilişkin incelemelerde bulunmak üzere 17 Ağustos’ta Şemdinli'ye giden Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak'ın da aralarında bulunduğu heyet hakkında, önlerini kesen PKK’lilerle sohbet ettikleri gerekçesiyle Van Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nce soruşturma başlatıldı. Yapılacak inceleme sonunda, BDP Eş Genel Başkanı Kışanak ile milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, Esat Canan, Adil Kurt, Nazmi Gür, Halil Aksu, Hüsamettin Zenderlioğlu ve Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında, dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle hazırlanacak fezlekenin Adalet Bakanlığı aracılığıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) gönderileceği bildirildi.
bianet'in haberine göre Aysel Tuğluk olayı şu şekilde değerlendirdi:
"Bizim yaşadığımız, yasa dışı bir şey değil. Son derece doğal, son derece gerçek bir durumla karşılaştık. Bunların farkında değillerse, bu onların sorunu. Biz o karşılaşmadan mutluyuz. En azından onları dinlemek, onların hangi koşullarda, nasıl bir mücadele verdikleri, bizim açımızdan anlamlıydı, önemliydi."
Konuyla ilgili açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şunları söylemişti:
"Gördüğünüz gibi milletvekilleriyle kardeşler olarak birbirlerine sarılabiliyorlar. Öyle diyorlar ve bütün bunların hepsi kayıtlarda var. Medya zaten bunların tespitini de yapmış vaziyette. Bize düşen nedir? 'Bu ne muhabbet' demektir. Muhabbetleri bu kadar ileri derecededir. Bundan önce de buna benzer senaryolar zaten yine oynanmıştır."
“Ağzına tıkarım o yazıları senin”
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, BDP'li milletvekillerinin yollarının PKK'liler tarafından kesilmesiyle ilgili konuşurken PKK’ye, KCK’ye ve onların uzantısı olarak tarif ettiği milletvekillerine söylediği sözleri Kürt vatandaşlara söylemiş gibi yorumlayanların yazılarını “ağızlarına tıkacağını” söyledi:
"Senin, benim Kürt kardeşlerimle aramı açmak gibi bir misyonun mu var? Benim sözüm ve söylemim dağdaki eli silahlı eşkıyalaradır. Ankara'daki onların temsilcilerinedir. Bunlarla sınırlıdır… Ben burada, 75 milyon Türk milleti adına konuşuyorum. İki şeyi birbirinden ayırmak lazım. Hakkari sokağında ekmeğini arayan, Hakkari yaylasında koyununu otlatan çobanla, Kandil’de, Irak'ta bu ülkeyi bölmek için elinde silah tutan terör baronları ve terör militanları birbirinden bir büyük tel örgü ile ayıralım. Kardeşlerim bir tarafta, militanlar bir taraftadır. Kimse bunu karıştırmaya ve benim sözlerimi oraya püskürtmeye yeltenmesin, hakkı yoktur. Ağzına tıkarım o yazıları senin”.
Kartal’da Alevi evleri işaretlendi
İstanbul'un Kartal ilçesine bağlı Yakacık Hürriyet Mahallesi'nde 25 Alevi evi işaretlendi. Cemevi ve Sivas Yıldızeli Yardımlaşma ve Dayanışma Köy Derneği'nin civarında bulunan evlerin işaretlenmesi halkta tedirginliğe yol açtı. Evrensel’in haberine göre işaretlerin fark edilmesiyle toplanan mahalleliler 50 senedir aynı mahallede oturduklarını daha önce böyle bir olayla hiç karşılaşmadıklarını belirtti.
Hastanede Kürtçeye saldırı!
Eşinin doğum sancıları üzerine Bakırköy Devlet Hastanesi'ne giden Sinan Ağurtay ile ağabeyi Rıdvan Ağurtay, 6 kişinin saldırısına uğradıklarını ifade etti. Tekirdağ'ın Çorlu İlçesi'nde yaşayan Sinan Ağurtay, eşi Semra'yı doğum sancıları tutunca Bakırköy Devlet Hastanesi'ne getirmişti. Ağurtay, ardından gelişen olayı şöyle anlattı: “Eşim Türkçe bilmiyordu. Doktor doğumhaneye alırken yanında Kürtçe bilen bir kadının girmesini istedi. Biz de ‘Başka kimse yok’ dedik. Bunun üzerine doktor, ‘Tamam, bizim personeller Kürtçe biliyor. Onlar yardımcı olur’ diyerek yanımdan uzaklaştı. Doğumhane kapısında bekleyen başka bir hasta yakını bizim doktorla konuşmamız üzerine ‘Siz terbiyesizlik yapıyorsunuz, ben sizin dil sorununuzu çözeceğim’ diyerek arkadaşlarını aradı. 6 kişi beni ve ağabeyimi darp etti”.
Saldırıda Sinan Ağurtay, vücudunun çeşitli yerlerinden darbe alırken Rıdvan Ağurtay'ın kafası kırıldı. Bu tür saldırıların Kürtlerin başına sık sık geldiğini belirten Ağurtay, “Benim başıma geldi bu olay, başka Kürt’ün yaşamaması için hukuki süreci başlattım ve takipçisi olacağım”, diye konuştu.
İşkenceci karakollar şehir merkezinde
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, İstanbul'daki "işkenceci karakolları" bir liste halinde yayımladı. Raporla ilgili konuşan avukat Taylan Tanay, işkencenin şehrin ücra merkezlerinde değil merkezinde yoğunlaştığını, bunda demokratik kitle eylemlerinin burada yapılıyor olmasının yanı sıra toplumun dezavantajlı ve adalete erişimlerinin en zor olduğu kesimleri olan Kürtlerin, mültecilerin ve Çingenelerin bu bölgede yaşıyor olmasının etkili olduğunu ifade etti.
Taraf'ta yayımlanan habere göre, ÇHD tarafından İstanbul Barosu bünyesinde oluşturulan, "İşkence ve Kötü Muameleye Karşı Mücadele Kurulu" iki ayda bir yayımlayacağı "utanç karakolları" raporunun ilkinde karakollar şöyle sıralandı:
- Taksim Polis Merkezi
- Fatih Tevfik Erciyes Polis Merkezi
- İstanbul Emniyet Müdürlüğü
- Büyükçekmece Polis Merkezi
- Beyazıt Polis Merkezi
- Sancaktepe Polis Merkezi
- Kartal Aydın Barış Polis Merkezi
- Avcılar Firuzköy Polis Merkezi
- Üsküdar Çocuk Şube
- Örnektepe Polis Merkezi
ÇHD ayrıca polis şiddetine karşı “İmdat Polis” hattı kuruyor. Hattın telefon numarası: 444 155 9.
6. kez gözaltına alındı
Roboski katliamında 11 akrabasını kaybeden Ferhat Encü altıncı kez aynı sebeple gözaltına alındı. Bir formalite yerine getirilmediği için sistemde hala "aranıyor" görünen Encü, Uludere Kaymakamı Nafi Yavuz'a yapılan saldırı sebebiyle suçlanıyor. Encü, bir saat nezarette tutulup savcılıktan "aranmadığı" yönünde haber polise ulaşınca serbest bırakıldı. Encü 23 Temmuz'da, 4. kez gözaltına alınması üzerine, "haksız şekilde gözaltına alındığı" gerekçesiyle toplam 20 bin TL'lik manevi tazminat davası açmıştı.
Tek olaya iki farklı hüküm
Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberine göre Tunceli’de düzenlenen, “İbrahim Kaypakkaya'yı anmak suç değil” eylemi nedeniyle beş kişi hakkında açılan iki ayrı dava farklı sonuçlandı. Demokratik Haklar Platformu, müzisyen Pınar Aydınlar’ın bir konser sırasında İbrahim Kaypakkaya hakkındaki görüşleri nedeniyle cezalandırılması üzerine eylem düzenlemişti. Bu eyleme ilk dava, Malatya Özel Yetkili 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açıldı. Mazgirt Belediye Başkanı Tekin Türkel ve Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak’la beraber 6 sanık, yasadışı Maoist Komünist Parti (MKP) üyesi oldukları ve örgüt adına eylemlere katıldıkları iddiasıyla 59 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bir diğer dava ise Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’nde ‘suçu ve suçluyu övme’ iddiasıyla açıldı. Mahkeme, AİHM’nin 2010 yılında verdiği bir kararı esas aldı. AİHM bu kararında “İbo yaşıyor, TİKKO savaşıyor”, “Liderimiz İbrahim Kaypakkaya” şeklindeki sloganların ‘kalıplaşmış solcu sloganlar’ olduğunu, izinli gösteride atıldıkları için şiddete çağrı diye değerlendirilemeyeceğini belirtiyordu. Hakim Gürhan Arslan karara atıfta bulunarak, “Düşünce ve ifade özgürlüğünün sadece beğenilen ve zararsız fikirler için değil, şoke edici olanlar için de geçerli olduğu, sözlerin sertliğine rağmen şiddetin övülmediği” sonucuna varıp 3 Temmuz 2012’de beraata hükmetti.
Cezaevinde yayın yasaklama kriteri
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın cezaevlerine kitapların girişi, internet kullanımı, hükümlülerin tez ve kitap yazımı için gerekli kitapları teminiyle ilgili verdiği yazılı soru önergesini cevapladı. Hürriyet Gazetesi'nden Umut Erdem'in haberine göre Ergin, mahpuslara gelen yayınların nasıl bir denetime tabi olduğunu şu sözlerle açıkladı:
“İçeriğinde yasa dışı örgütleri ve bu örgütlerin yasa dışı davranış ya da eylemleriyle bu tür eylemlere katılanları övücü veya hükümlüyü suça teşvik edici ve kurum görevlilerini hedef gösterir tarzda ibareler içeren, örgütsel haberleşme niteliği taşıyan, topluma yeniden kazandırma çalışmalarını olumsuz etkileyen, örgütsel dayanışmayı artırıcı ve ceza infaz kurumu ile görevlileri hakkında yalan yanlış bilgi içeren, tehdit ve hakaret ihtiva eden, dolayısıyla kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren süreli ve süresiz yayınlar hakkında ceza infaz kurumu eğitim kurulu kararıyla kısıtlama getirilebilmektedir. Bu kararlara karşı ilgilisinin infaz hâkimliği nezdinde şikâyet, infaz hâkimliği kararına karşı da ağır ceza mahkemesi nezdinde itiraz hakkı bulunmaktadır. Ceza infaz kurumuna girişi yasaklanmış kitaplar ve yayınlara ilişkin olarak Bakanlığımızda kayıtlı istatistiki veri bulunmamaktadır.”
Yeni yorum gönder