Sylvia Plath yaşamı boyunca yalnızca tek bir roman yazmış, onu da bir mahlasla yayımlatmıştı. Yarı otobiyografik romanı Sırça Fanus’un ismini de onun yazarını da bugün tüm edebiyat dünyası ezbere biliyor.
Plath’in kendi ismini kullanmamasının nedenlerinden biri, roman çıktıktan sonra oluşabilecek tepkilerle yazın yaşamının sekteye uğramasından kaçınmaktı. Sırça Fanus’un başkarakteri Esther Greenwood’un çevresindeki insanlar hakkındaki hislerini hatırlarsanız, bunun hiç de boş bir endişe olmadığını fark edersiniz.
Esther’in insanlarla ilişkileri giderek zorlaşır, onlara tahammül eşiği düşer, hayatla ilişkisi kopma noktasına gelir. Roman, Esther’in kaldığı ruh sağlığı merkezinde doktorlar tarafından muayene edildiği ve klinikten çıkıp çıkmayacağına karar verileceği bir noktada son bulur. Oysa kitabın başında, yaşı ilerlemiş, pek çok açıdan kendini daha iyi hissettiği belli olan bir Esther’in sesini duyarız. Arada neler olduğu Plath için bir başka romanın konusudur.
Bugün pek çok bulgunun işaret ettiği üzere, Plath, Etsher’in hikayesini burada sonlandırmak istemiyordu. Esther’in nasıl “iyileştiğini”, nasıl yeniden hayata tutunduğunu anlatacaktı.
Ancak biliyoruz ki, işler planlandığı gibi gitmedi. Plath, Ted Hughes ile ilişkisinde ciddi sorunlar yaşayınca, hem onun hem de kendisinin taslak halindeki metinlerini yaktı. Sırça Fanus’un yayımlanmasından bir ay kadar sonra da intihar etti. Victoria Lucas mahlasıyla yazdığı Sırça Fanus (1963) o günden bugüne milyonlarca insanın odasına girdi, onları hayatı farklı şekilde algılayan bir zihinle tanıştırdı.
Kaynak: Bookstr
Yeni yorum gönder