Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Haber

Haber

Türkçe istikbalini İngiltere'de arıyor



Toplam oy: 720

Herhangi bir akademisyen, memleketimizin acilen çözülmesi gereken sorunlarından başını kaldırıp da, "dünyada hor kullanılan diller” araştırması yapmaya kalkışsa, Türkçenin ilk sırada yer aldığını görünce şaşırırdı mutlaka. Ne var ki, Birleşik Krallık mensupları aynı kanaatte değiller, onlar için Türkçe, önümüzde yirmi yılın önem kazanacak dilleri arasında yer alıyor. Bu durumda, Türkçenin Türkiye’de horlandığını kabul etmekte hiçbir sakınca olmasa gerek!

 

British Council tarafından hazırlanan Languages for the Future adlı rapora bakılırsa, Türkçeden umudu kesmek için o kadar da aceleci davranmaya gerek yok. Zira, en azından Birleşik Krallık sınırları dahilinde Türkçenin istikbali bir hayli parlak görünüyor. Rapora göre, Türkçe, İspanyolca, Fransızca, Arapça, Çince, Almanca, Portekizce, İtalyanca, Rusça ve Japonca ile birlikte önümüzdeki yirmi yılda İngiltere açısından önem kazanacak diller arasında yer alıyor. İnanıp inanmamak konusunda mütereddit davrananlara, raporun bir Türk tarafından hazırlanmadığını belirtmekle yetinelim.

 

The Time Regulation Institute

 

Çevirmen John Angliss tarafından hazırlanan raporda, Türkçenin nüfuz sahasına ilişkin bir hayli abartılı da olsa bilgiler verildikten sonra, Türkçe öğrenmenin insana sağlayacağı yararlar dile getiriliyor. Angliss, Türkçenin sınırları dahilinde Sabahattin Ali’den Oğuz Atay’a, Yusuf Atılgan’dan Cemal Süreya’ya ciddiyetle okunması gereken pek çok yazar bulunduğunu hatırlatarak, Türkçe bilmedikleri için neler kaybettiklerini anlamaları için Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Time Regulation Institute) ve Hasan Ali Toptaş’ın Gölgesizler (Shadowless) ve Heba (Loss) gibi, İngilizceye yeni aktarılan kitaplarını okumalarını tavsiye ediyor.

 

Peki ya Oğuz Atay? “Riyakâr okur”un keşfetmek için ölümünü beklediği Oğuz Atay’ın kitaplarında yer alan kelime oyunlarının, söz gelişi Tutunamayanlar’ın çevrilemeyeceğine ilişkin yaygın bir kanaat oluşturduğunun John Angliss de farkında. Buna rağmen, iyimserliğini koruyor ve James Joyce’un Ulysess’inin bile başka dillere aktarılabildiğini hatırlatıyor. Yani? Yanisi şu: Oğuz Atay da İngilizceye tercüme edilebilir. Yeter ki, çılgın ve gönüllü bir çevirmen çıksın ortaya. (Angliss bilmiyor olabilir ama Sevin Seydi, Tutunamayanlar’ın yazılış sürecinde tercümeye başlamıştı zaten. Daha sonra, Londra’da Maurice Whitby ile birlikte kitabın ‘Dün, Bugün Yarın’ başlıklı bölümünü İngilizceye çevirmiş ve 2007 Dreyden Çeviri Ödülü’nü kazanmıştı. Ancak metin, telif hakları dolayısıyla yayımlanamamıştı.)

 

"...cats in my village house"

 

Angliss, Türkçe öğrenmenin kolaylıklarından söz ederken, ilkin esnek bir yapıya sahip olduğunu vurguluyor ancak hemen arkasında da, bu esnek yapının başlangıçta birtakım güçlükleri beraberinde getirdiğini söylemeyi ihmal etmiyor. “Bu nedenle,” diyor John Angliss, “Türkçeyi yeni öğrenmeye başlayanların biraz durup düşünmesinde yarar var.” Neden mi? Sadece Türkçe bilmeyenleri değil, bildiğini düşünenlerinin de gözünü korkutan tek kelimelik cümleler Angliss’in de karşısına çıkmış çünkü. Söz gelişi, “Gerçekleştiremeyenlerdir” türünden tek kelimelik bir  cümle, saçını başını yoldurmasa da az çile çektirmemiş raportörümüze. Angliss, bunun İngilizceye ancak, “Those are the things which could not be put into practice [realised]” şeklinde tercüme edilebileceğini belirterek, Türkçe öğrenmenin bu türden sürprizlere bir hayli açık olduğunu da ekliyor sözlerine.

 

Ne var ki, asıl çarpıcı olanı, “Bunlar da benim köy evimdekilerden” cümlesinin İngilizce karşılığını Google’da ararken başına geliyor Angliss’in. Zira, karşısına çıkan kedi fotoğraflarına anlam vermekte zorluk çekiyor. Bunun, (“These are some of the ones [cats] in my village house”), “evimdekilerden” kelimesinin “kedilerden” kelimesi ile karıştırılmasından kaynaklandığını neden sonra fark ediyor. Karıştıran Google’un çeviri programı elbette!

 

Buna benzer sevimli güçlüklere rağmen, Türkçe öğrenmenin başka birtakım dillerin kapısını yahut penceresini açabileceğinin de farkında Angliss. Almanca, Japonca, Korece ve Macarcanın da tıpkı Türkçe gibi özne + tümleç + yüklem dizilişine sahip olduğunu hatırlatan Angliss, Türkçenin genel olarak yazıldığı gibi okunduğunu ve okunduğu gibi yazıldığını da verdiği bilgilere ekliyor.

 

* Kaynak: British Council Turkey, News from us

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Haber Yazıları

İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) İtalya Özel programıyla sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 23-27 Ağustos 2021 tarihleri arasında ekranlara gelecek olan etkinlikler sayesinde İtalya'ya ve İtalyan edebiyatına uzanan yeni bir yol açılacak.

 

 

Sanat Kritik’in yeni podcast serisi, Seval Şahin’in editörlüğünde dinleyicilerle buluşuyor. “Yaz Sıcağında Bir Esinti” başlıklı serinin ilki 120. doğum yıldönümü vesilesiyle Ahmet Hamdi Tanpınar’a ayrıldı. Dergâh Yayınları’nın desteğiyle hayata geçen projeye farklı alanlardan birçok yazar, şair, sanatçı ve akademisyen katıldı.

Kültür Sanat Şehir dergisi Z, 5. kez okur karşısında. Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayımlanan tematik dergi, “kütüphane” konusunu mercek altına alıyor. 508 sayfa boyunca insanlık tarihinin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar farklı kültürlerde kütüphanenin seyri, kütüphanenin unsurları, kütüphaneciler, kütüphane sahipleri ve kütüphane literatürü inceleniyor. 

Türk edebiyatının usta ismi Sait Faik Abasıyanık'ın hatırasını yaşatmak amacıyla her yıl bir öykücüye verilen "Sait Faik Hikâye Armağanı" bu kez Şermin Yaşar'ın oldu.

 

Sosyal medya paylaşımları, konuşmalar, anketler, veriler gösteriyor ki pandemi günlerinde evde geçen zamanın ciddi bir kısmını kitaba ayırdık. Türkiye ve dünya genelinde İNSAMER'in yaptığı araştırma kitap yayımı ve okuma oranlarındaki artışa odaklanıyor. Kitapyurdu ve Idefix sitelerinden alınan veriler de korona istatistiklerine katkı sunuyor.

 

 

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.