Dosya Arşivi
Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Fatih Balkış’ın adı okura yabancı gelmeyecektir. Fars, Yerçekimi ve Baht Dönüşü kitapları Can Yayınları tarafından basılan romancı, dört yıllık bir aradan sonra dördüncü romanını da çıkardı. Bugüne dek hep iyi işlerle karşımıza çıkan Kafka Kitap’ın, ilk Türkçe edebiyat örneklerinden biri olarak sunuldu Karaçam Ormanı’nda.
//php print_r ($fields); ?>
Herkesin makul fiyata, iyi standartlarda bir eve sahip olmasını hedefleyen İsveç Sosyal Demokrat Partisi, Milyon Programı adını verdiği bir projeyle 1965’ten 1974’e kadar bir milyon konut inşa eder.
//php print_r ($fields); ?>
Sadettin Ökten ve Kemal Sayar. İki sahilsiz umman. Bunu söz konusu iki kişiye iltifat olsun diye demiyorum. Öncelikle “gönül” zaten sahilsiz bir ummanın adı. Kemal Sayar ve Sadettin Ökten de bu sahilsiz ummanda iki farklı disiplinde “şahitlik” etmiş kişiler. Yazdıkları eserlerde, konuşmalarında hep bu şahitliklerini paylaşıyorlar ve insanları kendi şahitliklerini yapmaya davet ediyorlar.
//php print_r ($fields); ?>
Yayın sektörünün içinden biri misiniz? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
//php print_r ($fields); ?>
Bir şair her şeyden önce kurulu düzenle derdi olan kişidir. Furuğ, İran edebiyatının ve hatta dünya edebiyatının görüp görebileceği en isyankâr sanatçılardan biridir. Yalnız modern İran şiirine yepyeni bir soluk getirmekle kalmamış, kadın algısının da büsbütün değişmesinde büyük rol oynamıştır.
//php print_r ($fields); ?>
Anı kitapları için de böyle düşünülebilir pekala. Sevdiğimiz, yakından takip ettiğimiz bir yazarın bir anı kitabı yayımlandığında elbette ilgi gösteririz. En azından merak ettiğimiz bölümlerini mutlaka şöyle bir karıştırırız. Peki ya pek de yakından takip etmediğimiz bir yazarın, şairin –ya da genel anlamda herhangi bir ismin– anılarını da okumalı mıyız?
//php print_r ($fields); ?>
Evdeyiz. Bildiğimiz tüm alışkanlıklarımız salgın nedeniyle değişiyor. Tarih yeniden yazılıyor. MÖ ve MS, tarih olacak gibi gözüküyor. KÖ ve KS yani koronadan önce ve koronadan sonra… Evet, böyle bahsedeceğiz belki de… Eskiden bir başka ülkenin vatandaşıyla karşılaşınca en dikkat ettiğim şeylerden biri sosyal mesafeydi.
//php print_r ($fields); ?>
Sosyal bir varlık olan insanı tanımlayan, varoluşuna anlam veren, kurduğu ya da kurmaya çalıştığı ilişkileridir. Hayatımızın farklı dönemlerinde farklı ilişkilerimiz ön plana çıkar. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında bizi aile ilişkilerimiz şekillendirirken ilerleyen yaşlarda ilgimiz romantik ilişkilerimize, iş ve arkadaş ilişkilerimize yönelir.
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyatımızın biraz hakkı yenmiş, biraz gadre uğramış, biraz görmezden gelinmiş, çoğunlukla varlığı fark edilmemiş kendi halinde bir türüdür “portre.” Belki zaman zaman biyografi gibi türlerle karıştırılmıştır. Belki zaman zaman önemsenmemiş, üstü çizilmistir. Portre daha çok resim ve fotoğraf sanatının bir parçasıdır, akla resmi ve fotoğrafı getirir.
//php print_r ($fields); ?>
Kasabanın laneti, denizden gelen dehşet, delirmek ile ölmek arasında sıkışıp kalan kahramanlar, ihtişamlı geçmişin modern zamanlardan aldığı intikam… Bunların hepsi, H. P. Lovecraft’ın eserlerine, en azından Innsmouth’un Üzerindeki Gölge ya da Cthulhu’nun Çağrısı gibi önde gelen öykülere aşina okurlar için anahtar başlıklar.