Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Arşivi

En çok okunanlar  


Osmanlı’da erotik edebiyat: Muzır neşriyattan korunmanın zararları

İslam, cinsiyet ve kültür üzerine bir denemenin sayfalarında geziniyorum birkaç gündür: “Bedeni, Toplumu, Kainatı Yazmak”. Dönüp dönüp çalışmanın adı üzerinde düşünürken buluyorum kendimi. Burada Batı kültürüyle İslam kültürü arasında çelişik gibi görünen son derece derin bir ayrım olduğunu biliyorum ve bu ayrımın kendini en çok dilde ve sanatta gösterdiğini...


Skandal, polemik ve reklam… Haftalık edebiyat gündemimiz

Elif Şafak, yeni romanıyla yine karşımızda. Mevsimsel olarak durgun geçmesi beklenilen bugünlerde, edebiyat gündemi bakımından oldukça yoğun bir haftaydı geçirdiğimiz ya, Şafak’ın romanı tabii hepsini bertaraf etti. Edebiyat haberlerinde ilginç bir ters oran var şahsen tespit ettiğim. İçinde edebiyat ne kadar azsa, haber o kadar ses getiriyor sanki. Elif Şafak’ta da hep böyle oluyor.


Yazarından satılıktır!

İçeriği ne kadar edebi olursa olsun, kendisine bir değer biçilip piyasaya sürüldüğü anda artık bir metadır kitap. Okur ise alıcı.


Anlatmak için değil, keşfetmek için yazmak…

“İçimden bir ateş geçti, öyle yazdım.” Aşağı yukarı bu sözleri kullanıyordu Latife Tekin ilk romanı ‘Sevgili Arsız Ölüm’le ilgili. Onun bu romanı daktilo başında kelimeler, cümleler ve harfler arasında hiç boşluk bırakmayarak, dosya kağıtlarını birbirine bantlayarak soluksuz yazdığını da zaten biliyoruz.


Metin metnin, yazar yazarın aynası

Birbirine ayna tutarmış gibi, birbirinin içinden kendini daha da derinleştirirmiş gibi geçen kitaplar ve yazarlar vardır. Birini okurken aklınız diğerinde kalır, birinin sayfalarını karıştırırken parmaklarınız diğerinin sayfalarını arar. Döner döner bakarsınız, araya ve aralarına ne kadar zaman girse de, sanki ikisini aynı anda okumuşçasına hatırlarsınız.


Boşuna mı okuduk?!

Artık hepimiz pekala biliyoruz, işsizlik Türkiye’de ve dünyada sadece iktisadi olmayan derin bir kriz kaynağı... Sadece iktisadi değil, çünkü ‘anlam'ın işe göre, iş durumuna göre belirlendiği bir toplumsal sistemde yaşıyoruz.


Sınırda hayaletler

Sınırı geçenlerin sayısı bugün itibariyle beş bini bulmuş, geçmeye niyetlenenler ise on binlerle ifade ediliyor. Herkes onlara mülteci diyor, mülteci kelimesi içinde tekinsizi, tedirgin ediciyi, tehlikeyi de barındırıyor elbette. Siz onlara istenmeyenler de diyebilirsiniz tabii.


Erkek yazar, kadın okur: Bir endişenin tezahürü

Bir tartışmadır almış yürümüş ecnebi okur-yazar çevrelerinde. Romantik aşk kitapları kadınlara zarar mı veriyor (Sabitfikir 03.06.11 tarihli haber) diye, ilk bakışta sade suya tirit gibi görünen bir soru-iddia ortaya atılmış.


Ben buradaydım...

600 sayfayı aşan bir çalışmadır “Ben Buradayım”. Yıldız Ecevit yaşamı ve yapıtlarıyla anlatır Oğuz Atay’ı uzun uzun, ince ince… Hem eserlerini eleştirir hem yazarın esinlerini, yapıtlarıyla yaşamının örtüştüğü o ilgi çekici noktaları işaret eder. Çalışmada tekrar tekrar dönüp okuduğum iki bölüm vardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.