Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

			

Kulis


Kulis

“Şey”ler Ülkesi




Toplam oy: 2021

Paul Auster’ın enfes bir romanı vardır sayın dinleyiciler: Son Şeyler Ülkesinde... Hani Auster’ın Auster olduğu yıllar. Vallahi o zamanlar gençlik, zekâ, yakışıklılık, büyük yazar ortalığı kasıp kavuruyordu. Hele o New York Üçlemesi neydi öyle. O zamanlar biz üniversitenin son demlerini okuyorduk. Metis Yayınevi Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda’yı ayrı ayrı basmıştı ki o zamanlar edebiyat okuruyum deyip de bunları okumamış olanı dövüyorlardı. Meşhur postmodernizm rüzgârı daha yeni esmeye başlamıştı. Eski günler... Neyse, Son Şeyler Ülkesinde, tuhaf, karanlık, gizemli bir ters ütopyaydı, insanı rahatsız ediyor, nesneler, şeyler üstüne düşündürüyordu.


Efendim işte ben de dün akşam o soğukta oturmuş çayımı içerek bunları düşünüyordum. Sevgili garsonumuz dağı taşı elektrik sobalarıyla ısıtmaya çalışıyor, arada ellerine hohlayarak kızlara, “buyurun yavrum, nedir arzunuz,” dedikçe Haneke’nin kahramanlarını andırıyordu. Bu sırada Nadir arkadaşımız kopup geldi ve bana “şey”li bir haber verdi. Aldı Nadir, bakalım ne soyladı:

    “Cemalciğim hazır ol, Notos’u çıkaran arkadaşlarımız yepyeni bir soruşturma başlatmışlar...”
    “Aman sonunda Silivri olmasın Nadirciğim?”
    “Canım ne ilgisi var, Notos suya sabuna dokunmaz, biliyorsun, edebiyatımızın en iyi öykücüsü, en genç şeysi, sevdiğiniz kitaplar nedir vs... Öncekiler neyse de, bu seferkine hakkaten ben de anlam veremedim, sana bir danışayım dedim.”
    “Ulan danış da, bir an önce söyle, nedir yani?”
    “Efendim, çağdaş edebiyatımızda en iyi kırk şey... Konu bu. Fakat ne kastediliyor anlamadım. Nedir yani bu Cemal usta, bana bir yol göster, bir öğüt ver allasen...”
    “Valla Nadirciğim, bildiğim kadarıyla daha önce tüm edebiyat türlerini ve genç yazarlarla ilgili merak celbedecek alanları bitirdikleri için herhalde soracak bir şey bulamadılar. Böylece işi camiamıza yıkıyorlar anlayacağın.”
    “Yani bir şey söyle de ne söylersen söyle, öyle mi?”
    “Aynen öyle. Diyor ki, sana kalmış kardeşim, ne söylersen söyle. Yeter ki bir şey söyle. Ben asıl verilecek cevapları merak ederim Nadirciğim. Kimbilir edebiyat dünyamız ne yumurtalar yuvarlayacak. Fakat burada bir sakınca var bence.”
    “Nedir ağabeyciğim?”
   “Diyelim içinden değerli büyüğümüz Orhan Pamuk’un adını söylemek geliyor. Bu durumda Orhan Pamuk’a ‘şey’ demiş olmuyor muyuz yani? Hayır, Pamuk’un şeyliği konusuna benim itirazım yok ama bu ayrı konu. Yani Nadirciğim söyleyiş açısından da biraz tuhaf oluyor. Sonra diyelim Elif Şafak’ı beğeniyorsun yazar olarak. Ve kendisi de çağdaş edebiyatımızın fenomenlerinden biridir. Şimdi kalkıp ‘en iyi şeylerden biri de Elif Şafak’tır’ denir mi yani. Hem benim bildiğim, ‘şey’i nesneler için kullanıyoruz.”
    “Cemalciğim bu durumda Notos belki de gerçekten nesneleri kastediyordur, olamaz mı yani?”
    “Olabilir Nadirciğim... Aslında evet, mantıklı. Dur o zaman ben sana kendi şey listemi sunayım: Pamuk’un gözlüğü, Şafak’ın beyaz elbisesi, Ömer Türkeş’in piposu, Hilmi Yavuz’un tespihi, armudun sapı, üzümün çöpü, şeyin şeyi…”
    “Abi tamam, al, çaylar geldi...”



Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Kulis Yazıları

 

 

 

 

Yeni romanınız Empedokles’in Dostları, Novalis’in “Romanlar Tarih’in kusurlarından doğar” sözüyle açıldığına göre, size tarihin hangi kısmı kusurlu geldi ve bu yeni romanınız ortaya çıktı?

 

 

 

 

 

Füruzan Yolyapan Hanım’la 9 yıl önce tanıştınız. Bir sohbetten kitaba giden yolculuğu dinlemek isteriz.

 

 

 

 

 

İlk eseriniz Muhtelif Evhamlar Kitabı’ndaki öykülerin tadı damağımızda kalmıştı ve siz, araya beş yıl gibi uzun bir süre koydunuz. Şimdi Kum Tefrikaları çıkageldi. Geçen sürecin edebi kısmını kısaca anlatır mısınız, neler yaptınız?

 

 

 

 

 

Son bir yıl içinde art arda iki ilginç roman yazdınız. Tarihimizdeki yer almış figürlerin hayat hikâyelerini romanlaştırmayı tercih ediyorsunuz. Sizin açınızdan önemi nedir bu karakterlerin?

 

 

 

 

Şermin Hanım, Deli Tarla’nın ortaya çıkışı, içindeki öyküleri bir araya getirme maceranızla başlayalım isterim…

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.