Bu yıl Erdal Öz Edebiyat Ödülü Şavkar Altınel’e gitti sevgili okurlar. Büyük önemi var bence bunun. Zira Şavkar Altınel, gazetelerden takip ettiğimiz ödül konuşmasında, iyi bir edebiyat okurunu mutlu edecek şeyler söyledi. Sadece okurların mı, nitelikli yazarların da arkasında durdu.
İyi bir yazar neyle mutlu olur? Gazetelerde çıkan haberlerle mi? Kendisine verilen ödüllerle mi? Kitaplarının satışıyla mı? Bunlar elbette göz ardı edilecek şeyler değil. Fakat kuşkusuz bunlar onun yazdıklarını, yazacaklarını gölgelememelidir. Ben kendi adıma köşesinde sessizce çalışan yazarlara yakınlık duyuyorum. Böyle bir yazarın okuruyla kitapları dışında bir iletişimi yoktur. Bu da elbette kitapların, yapıtın gücünden gelir.
Altınel, ödül konuşmasında, “Bazen aklıma gelen bir düşüncenin gerçekten de yazılmaya değer olduğu hissine kapılıyorum,” demiş. Elbette iyi bir yazar, yazdığından, yazacaklarından emin olabilir. Hatta fazlasıyla emin olabilir. Fakat bu, ortaya çıkan yapıtın niteliğini garanti etmez. Bu nedenle, bana öyle geliyor ki, yazar, yapıtıyla arasındaki belirsizliğe, boşluğa iyi bakmalıdır.
Şavkar Altınel, kendine özgü, fakat hiçbir biçimde yüksek sesle söylenmemiş şiirler yazdı. Türk şiirinin İkinci Yeni’den sonra oluşan kuşağında herhalde önemli bir yere sahiptir. Fakat özellikle gezi yazılarıyla denemeleri, bence ayrı bir öneme sahip. Bu yazılarda Altınel’in dünya edebiyatının önemli izleklerini takip ettiğini, bu alanlarda özgün düşünceler ortaya koyduğunu görebiliyoruz.
Son kitabı Tepedeki Yabancı’yı okumanızı özellikle öneriyorum sevgili okurlar. Conrad üzerine düşüncelerini, bu düşünceleri yazarken göze aldığı yolculuğu ve ulaştığı anlatım güzelliğini görün. Ve Altınel’e has yabancılaşma anlayışını da elbette ciddiye almak gerekiyor.
Şavkar Altınel’in sessiz ve derinlikli tutumunu sürdürmesini diliyorum. Herhalde Türkiye’de yaşayan yazarların da bu tutum meselesini iyice düşünmeleri gerekiyor. Altınel Türkiye’ye dışarıdan, yaşadığı İngiltere’den baktığı için mi farklı bir yerde duruyor acaba? Pek sanmıyorum. Hem Türkiye’de yaşayan yazarlar arasında da benzer yolları izleyenler yok mudur? Sözgelimi bir Hasan Ali Toptaş, bir İhsan Oktay Anar bu anlamda anılamaz mı? Elbette anılabilir.
Son bir söz de ödüller için söylenmeli sevgili okurlar. Edebiyat ödülleri, doğaları gereği, ülkenin önemli edebiyat adamları tarafından (jüri) bir yazarın ya da bir yapıtın işaret edilmesi demektir. Yani seçkin edebiyatçıların, okura ve edebiyat dünyasına verdiği bir mesajdırlar. Doğal olarak okurlar da işaret edilen yazarı, belli bir niteliğe sahip olduğunu düşünerek alıp okur. Bu noktada okurun gerçekten iyi, nitelikli bir yazar ya da kitapla karşılaşması gerekir. Kendi payıma, son yıllarda ödüllerin çoğunlukla hayal kırıklığı yarattığını söyleyeceğim.
İlk defa kimseye geçirmemişsin diyordum ki son dakikada golü atmışsın yine. Adamımsın Cemal!
Yeni yorum gönder