Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Yazarlar


Onur Atay

1986’da doğdu; yükseköğrenime kadar Mersin’de yaşadı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okudu, bu eğitim sayesinde günü yakalayabildiğini düşünüyor. 2010’da İstanbul’a ‘yüksek mimar’ olmak üzere geldi, şimdiyse Boğaziçi Üniversitesi’nde görsel kültür ve mimarlık tarihi üzerine okuyor ve araştırıyor. Mesleğinden kopmadan tarih araştırmalarına ve ilk göz ağrısı çizgi/illüstrasyon işlerine devam etmeye çalışıyor.

Tüm Yazıları

Son iki yüzyılda sanat tarihi, tüm zamanların çok ötesinde bir anlam kazandı, Batıcı bir anlayış içerisinde kanonlaşma fırsatı bulabildi. Bu batı odaklı yaklaşım, sanat tarihinin alt başlıklarında da kendini fazlasıyla hissettirdi; bu yaklaşım içerisinde, canlandırmacılıkla yükselişe geçen mimarlık tarihi çalışmaları, teorik ve pratik alanlarda hızlıca gelişme yoluna girdi.

Çizer Scott McCloud, çizgi roman mecrasını incelediği Understanding Comics (Çizgi Romanları Anlamak) kitabında, bu mecranın edebiyat ve medya dalları arasında bir boyut yarattığından; anlatıların da bu boyut içerisinde özgünleşip okuyucuya çok farklı biçimlerde hitap edebildiğinden bahseder.

Çizgi roman mecrası, son yıllarda belki de fazlasıyla popüler zamanlarından birini, verimli bir dönem yaşıyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çizgi roman yayıncılığı, yükselen bir grafikle yayıncılık alanındaki diğer türlerle yarışan bir ivmeyle ilerliyor.

Kitap, bugün farklı mecralarda elimize ulaşabilen, bilgiyi yazılı ve/veya görsel olarak sunan, hatta bazı örneklerde sesini bile duyurabilen bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Ancak çoğu kaynakçada yer alan (örnek olarak TDK’yı alırsak) bilumum tanıma göre kitap “ciltli veya ciltsiz olarak bir araya getirilmiş, basılı veya yazılı kağıt yaprakların bütünü” veya “herhangi bir konuda yazılmış

Kaynağını şu an hatırlayamadığım bir alıntıda anlatıcı, yazar Alan Moore’un hikâyelerini dünyaya anlatabilmek için çizgi roman mecrasını seçmesinin, çizgi roman okuyucuları için bulunmaz bir nimet olduğunu belirtiyordu.

Keiji Nakazawa, Amerika Birleşik Devletleri’nin, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişini ilan eden atom bombası dehşetinin ilkini Hiroşima’da, 6 Ağustos 1945’te ailesiyle birlikte yaşadı.

Günümüz çizgi romanı, sadece komedi ve/veya macera unsurları barındıran anlatılar olmaktan uzun bir süre önce çıkmış durumda. Bağımsız sinema anlatılarını anımsatan kısa hikâyelerden interaktif fantezilere, çizgi roman, bir mecra olarak kapasitesini her geçen gün daha da ileriye taşıyor.

Öncelikle başlıktaki ayrık otu kelimeyle başlayalım: vinyet; bir metinde yer alan fikrin veya ilişkili olduğu anlatıdaki kilit noktaların gene o metnin/anlatının yayınlandığı mecra içerisinde görsel olarak ifade edilmesini sağlayan görsel araca verilen addır. Bu adın kapsamı, metin arası basit grafikler veya figürleşmiş harflerden tam sayfa illüstrasyonlara kadar uzanır.

Türkiye’de zamanında çokça ilgi gören Texas, Teks, Tommiks (Orijinali Captain Miki) türevi çizgi romanların ülkemizdeki macerasını Sabitfikir’in geçen sayısındaki dosya içerisinde kısaca özetlemeye çalışmıştık (“Türkiye’de Çizgi Romanın Yeniden Yükselişi”, Sabitfikir #114, 2020).

Günümüze kadar farklı birçok pop kültür ürününde rastladığımız zombiler, içinde yer aldıkları anlatıya göre dönüşüp değişse de her zaman bir korku öğesi olmayı becerdi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan çizgi romana, zombilere yönelik farklı birçok senaryo üretildi, bunların bir kısmı konuyu bilimsel ve rasyonel kapsama sıkıştırırken diğer bir kısmı ise gerçeküstü öykülere sığındı.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.