Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Necip Mahfuz’u okuyabilme özgürlüğü!




Toplam oy: 1737
Necib Mahfuz
Kırmızı Kedi Yayınevi

Çağdaş Arap edebiyatının tartışmasız en büyük yazarı Necip Mahfuz ve onun en tartışmalı romanı Cebelavi Sokağı’nın Çocukları... 1959 yılında El-Ahram gazetesinde tefrika edilirken İslam dünyasının kalelerinden El Ezher üniversitesi tarafından aforoz edilmesiyle başlar “Cebelavi Sokağı’nın Çocukları”nın macerası. Eleştirmenlerin karalama kampanyaları, romana karşı yapılan gösteriler, Başkanlık Sarayı’na bildirilen şikayetler ve nihayetinde yazılışından sekiz yıl sonra Lübnan’da yapılan Arapça ilk ve tek baskısı... 1994 yılında Mahfuz’a yapılan ve yazarın ciddi bir şekilde yaralanmasına yol açan bıçaklı saldırının bile ardında hala bu romanı vardır... Yazarın ve romanının ülkemizdeki macerası da İslam ülkelerini aratmayacak nitelikte olur, yazılışından ancak elli sene sonra Türkçeleşen roman, yayınevi tarafından sessiz sedasız bir şekilde toplatılır. Necip Mahfuz’un diğer eserlerinin de oldukça geç tarihlerde Türkçeleştiğini görürüz. Peki neden bu korku, uzun yıllara yayılan, uzun yıllar boyu aşılamayan sansür anlayışı? Sanırım bu zihniyeti kavramak, en mühimi de aşmak, ancak ve ancak okumaktan, korkularla sonuna kadar yüzleşmekten geliyor, buyurun birlikte yüzleşelim...

Çölün bir ucunda gizemli şekilde kurulmuş devasa bir konak, onu cennet misali sarıp sarmalayan mest edici bahçeler, küçük göller ve hepsini çölden ayıran koca duvarlar... Duvarların içinde konağın ve her şeyin sahibi Cebelavi yaşıyor, kudretli ve gizemli bir adam... Farlı kadınlardan olma dört tane de erkek çocuğu var. Ve bir gün geliyor, konağın ve diğer malların yönetimini Cebelavi oğullarından birine, en beklenmedik olanına, küçük oğlu Edhem’e devrediyor. Diğer çocuklar şaşırmakla beraber babalarının kararına itaat edeceklerini söylerken büyük oğlan İdris, Edhem’i ve babasının aldığı kararı reddettiğini öfkeyle haykırıveriyor. Hal böyle olunca da konaktan sonsuza dek kovuluyor. İyi yürekli, adaletli, yumuşak huylu Edhem’i kandırarak onun da konaktan kovulmasını kısa sürede sağlıyor İdris. Her iki kardeş ve karıları konağın hemen yanında kuruveriyorlar barakalarını, geri dönme ümitleri hep yüreklerinde, gücün ve iktidarın bir adım ötesinde, sefil Cebelavi Sokağı kurulmuş oluyor böylelikle.  Edhem’in iki oğlundan biri, Hümam, büyükbabası tarafından beklenmedik bir şekilde konağa çağrılınca, diğer oğlu, amcaları İdris gibi öfke ve kıskançlık içinde kardeşini öldürüyor. Edhem’in katil oğlu ve İdris’in fahişe kızı, işte Cebelavinin lanetlenmiş çocuklarından gelen bu soy kuşaklar boyu devam edecek Cebelavi Sokağı’nın kaynağı oluyor; kuşaklar boyu bir yanda terk edilmiş çocuklar olmanın verdiği eziklikle aranan adalet ve özgürlük arzusunun, bir yanda da akılsızlığın, ahlaksızlığın ve pisliğin her türlüsünün yaşandığı bir hayatın kaynağı.

Tek tanrılı dinlere dair derin kazı
“Cebelavi Sokağı’nın Çocukları” tamamen alegorik bir anlatıdır. Cebalavi Tanrıdır, İdris şeytan, Edhem Adem, onun oğulları Hümam’la Kadri ise Habil ile Kabil. Anlatı Musa gibi kendi halkını bir araya getirmek için her yolu deneyen Cebel, İsa gibi yumuşak başlılıkla direnen Rıfat ve Muhammed gibi sevgi ve adalet duygusuyla beslenen bir düzenin kuruculuğunu yapan Kasım’la devam eder. Necip Mahfuz, tek tanrılı dinlerin yaradılış efsaneleri ve peygamberleri aracılığıyla seslenir okurlarına. Bunca çabaya, verilen bunca kurbana rağmen neden hiçbir düzenin üzerimizde dikiş tutturamadığını sorgular. Ve bu sorgulamayı, ki roman etrafında bunca kızılca kıyametin kopmasının da bir sebebi budur, cesurca tek tanrı düşüncesi üzerinde de yapmaktan çekinmez.   

Başlı başına bir tek tanrı dinler yorumu olarak okunabilecek romanda Mahfuz, 7000 yıllık Mısır uygarlığı ile 1400 yıllık İslam uygarlığının etkileyici bir sentezi olarak kabul ettiği halkına dair de çok şey söyler. Cebelavi sokağı her şeyiyle günümüz Mısır’ının da küçük bir incelemesi niteliğindedir aynı zamanda.

Romanın belki de en çok tepki çeken bölümü ise herkesin ardından gelen Arif döneminin anlatıldığı bölümdür. Sihir yoluyla tüm kötülüklerin üstesinden gelmeye çalışan Arif, bilimsel bilginin, akıl çağının habercisidir. İstemeden de olsa büyükbabası Cebelavi’yi öldürür Arif, Cebelavi’nin gizemli kitabının aslında bir sihir kitabı olabileceğini düşünen ilk insan olur. Yanlış yollara sapar, bilgisi yanlış ellere düşer, gücün ve iktidarın elinde oyuncak olur belki, ama o aynı zamanda insanlığın çıkış kapısını da işaret eder inatla, umudun yolunu gösteren kişi olur: “Umutlarına tutundular, zulme uğradıkları zaman da şöyle dediler: ‘Gecenin ardından gün nasıl doğuyorsa adaletsizlik de bir gün son bulacaktır. Zorbalığın ölümünü de göreceğiz, ışığın ve mucizelerin doğuşunu da.’

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.