Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Titus geri döndü




Toplam oy: 1020
Mervyn Peake
İthaki Yayınları
Mervyn Peake, ‘Gormenghast Üçlemesi’yle fantastik edebiyatın gelmiş geçmiş en iyi örneklerinden birini vermiştir. Ve bu konuda Tolkien’le yarışacak tek kişidir.

'"Mervyn Peake, ‘Gormenghast Üçlemesi’yle fantastik edebiyatın gelmiş geçmiş en iyi örneklerinden birini vermiştir. Ve bu konuda Tolkien’le yarışacak tek kişidir.'" Çok doğru bir tespit, tabii eğer Gormenghast fantastik bir eser olsaydı!

 

 

Gormenghast Üçlemesi gibi bir eserle ilgili herhangi bir kendinden emin tespit yapılabilir mi, orası da tartışmalıdır zaten. Tuhaf gotik bir şatoda geçmesine rağmen gotik değildir, karakterleri ve hikâyesiyle tam olarak fantastik olduğu halde fantastik eser kategorisine girmez, onu 2. Dünya Savaşı sonrası yazılmış alegorik bir eser olarak tanımlamak da oldukça gülünç kaçacaktır. Kesin olan tek şey vardır, Gormenghast Üçlemesi modern bir klasiktir, tam olarak hiçbir kategoriye sokamayacağımız bu sıradışı hikaye, edebiyatın yıldızının gerçekten parladığı o büyülü andan bize kalandır.

 

 

Titus Groan,  bu muhteşem üçlemenin ilk ve kesinlikle en sevilen kitabı, şimdi yeniden yayımda.  Kitap, üçlemenin kahramanı Titus’un adını taşıyor. Ancak yanlış anlaşılmasın Titus’un adını taşısa da bu kitapta kahramanımız ancak iki yaşına kadar gelebiliyor… Titus Groan, onun içine doğan, hatta kalbine bir bıçak gibi saplanan Titus’la beraber Gormenghast’ı anlatıyor. 

 

 

Gormenghast, bilinmeyen bir yerde, bilinmeyen bir zamanda var olan bir gotik şato; Gormenghast, bir hanedan, bir isim, bir var oluş biçimi… Geleceğe değil, geçmişe dönük yüzü; var olduğu her an değişimi reddeden, geleneği kucaklayan bir sistem... Gormenghast, bir ritüeller bütünü, niye yapıldığı, nereden çıktığı bilinmeyen ve sorgulanmayan bir ritüeller dünyası. Öyle ki, onun ve geleneklerinin dışında sanki hiçbir şey yok, şatonun dış duvarlarına yapışık evlerde yaşanlar bile sanki buraya ait değil, “neredeyse unutulmuş insanlar: İrkilmeyle ya da yinelenip duran bir düşün gerçekdışılığıyla anımsanan bir soy.”  

 

Her şeyin sabit ve durağan kalmak üzerine kurulduğu, sonuna kadar içine kapalı bu dünyaya bir varis olarak geliyor Titus. Eteklerinin etrafında bir halı gibi gezinen beyaz kediler ve bedenini bir ağacın kabukları gibi örten kuşlarla tek vücut yaşayan Lady Gertrude ile varlığını Gormenghast’ın geleneklerine adamış Lort Sepulgrave’in oğlu Titus’un beklenen doğumu bile huzursuz bir sarsıntı yaratıyor her yerde. Ancak, başlangıçta kimsenin fark etmediği başka bir sarsıntı kaynağı daha mevcut ortamda: Gormenghast’a aşçı yamağı olarak giren Steerpike. 

 

 

Steerpike, henüz bir bebek olan Titus’dan haliyle daha hızlı. Seri ve son derece kurnazca hareket ederek,  şatodaki şiddet ateşini yakıp körüklemeye meyyal. Çünkü gözü yükseklerde, o gücün peşinde. Aşçı yamaklığından en tepelere yükselmeye kararlı. İlk kurbanları Lord Sepulgrave’in ikiz kız kardeşleri. Onların yıllardır bastırdıkları iktidar hırsını yeniden canlandırmakta hiç zorlanmıyor Steerpike… İkizlerin ellerinden zorla alınmış olduğunu düşündükleri iktidarı geri alma hırsları Steerpike'ın ellerinde yeniden dirilerek ağabeyleri Sepulgrave'in hayatta en sevdiği yer olan büyük kütüphaneyi yakmaya kadar gidiyor. Ancak her şeyin bir bedeli var ve artık ikizlerin hayatları bu yangın yerinden çıkamayacak. 

 

 

Büyük kütüphanenin yanması, Lord Sepulgrave’in aklını kaçırmasına ve şatodaki tüm yasaların, ritüeller sisteminin uygulayıcısı olan yaşlı Sourdust’ın da ölmesine yol açar. İstenmeyen değişim iyiden iyiye gözler önüne serilmektedir artık. Devasa bedeni kuşlara yuva olan Leydi Gertrude tehlikenin Steerpike'dan geldiğini sezen ilk kişi olur ve oğlu Titus'a beklenmedik bir şekilde yakınlaşır.  Steerpike'ın şatodaki en saf varlık olan Fuchsia ile git gide geliştirdiği diyalog Gormenghast’taki durağanlık ile hareketin iç içe geçen karmaşık ilişkisinin; Titus'un süt annesinin zamanından önce onu bırakıp gitmesi, ait olduğu balçık evler halkının geleneklerine karşı gelmesi ise Titus'un beklenmedik talihinin bir simgesi olacaktır.

 

 

Her ne kadar içinde çay, kek, şeri, tütün bulunsa; karakterlerinin isimleri ve eğilimleri Dickensvari bir gülünçlükle özdeşleşse de, Burgess’in dediği gibi, Mervyn Peake bize, İngiliz geleneğinin daha da gerisinde, arkaik bir pagan hikayesi anlatmıştır. Ondandır ki bu mükemmel kurguya hapsolmuş tüm karakterler bilinçaltımızın derinliklerinden gelen anlık görüntüler ve dürdüler gibi, hem düşsel hem geleneksel, hem hüzünlü hem de gülünçtürler. Gormenghast’ta yüzleştiğimiz, büyülü ve gülünç olanın içine işleyen o sarsıcı gerçeklik duygusu belki tam da buradan gelir. “Şimdi kapılar savrularak açılmaya, koridorlarda sesler yankılanmaya, duvarlarda ışıklar titreşmeye başlayacaktı. Şimdi taş peteklerde ihtiraslar kilden formlar içinde dolaşacaktı. Gözyaşları ve tuhaf kahkahalar olacaktı. Gölgeli tavanların altında vahşice doğumlar ve ölümler yaşanacaktı. Ve düşler, ve şiddet, ve hayalkırıklıkları. Ve yakında alev yeşili bir şafak sökecek. Ve sevgi isyanını haykıracak! Çünkü yarın başka bir gün…” Yukarıdaki paragraftaki gibi yazarın fazla ileri gittiği hissi ise kuşkusuz dilinden…

 

Yorumlar

Yorum Gönder


hasan fehmi nemli çevirisi-kendisini de tanıyan ve titizliğini bilen biri olarak söyleyebilirim-mükemmel,denebilir.koskoca 2 ciltte bir tek "dikelmek" sözcüğünün yeriyle ilgili bir yanlış görebildim...

65%
35%

Dost Körpe çevirisine güvenebilsem alacağım.Ama açıkcası "Edgar Allen Poe-Bütün Hikayeleri-İthaki Yayınları" nda yaşadığım çeviri faciasından sonra cesaret edemiyorum(Allahtan Hasan Fehmi Nemli çevirisi imdadıma yetişti).Oylum Hanım Bu çeviri nasıl acaba?

42%
58%

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.