Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Şiir


Şiir / “KUSUR”A ULAŞMAK

BÖLÜNMELER



Şahane
Toplam oy: 1170

 

Gonca Özmen

 

BÖLÜNMELER

 

Kusura, vardım 

Benimdir dedim bu eski söz

 

Kime açıldıysa kapılar 

Kapananı benim dedim

 

Beni bir avuntudan oldurmuşlar 

De ki sıkıntının içini oymuşlar 

Böyle böyle sezdim dilin de sabrı var 

Akşamdan hızla geçen sesin de

 

II 

Biter şimdi gecenin susmayan ağzı 

Eğer beni söze doğru karanlık

 

O eski dudaklarla düşlemek seni 

Boynunun bahçesini bu ölü dudaklarla 

 

Tenin altında bir usul bezginlik 

Yapraklar geçiyor bir çocuk dalgınlığından

 

Denizin henüz bitmediği 

Daralıp daralıp genişlediği her şeyin

 



  Mahmut Temizyürek

 

Gonca Özmen'in ikinci kitabı Belki Sessiz, ikinci baskısını yaptı.  Bir şiir kitabının ikinci baskısı, ilk baskısından daha değerlidir; şairince de, okurunca da. Okursuzluk sınavından geçtiği gibi,  okurundan da ödül almış gibidir şair, okur ise seçtiği şair için yalnız olmadığını hissedebilir. Bunların ötesinde ne var, şair için ve şiir için? 

 

 

Özmen’in şiiri birçok bakımdan önemli; ama bir yönü var ki, “kusur” kavramını üstlenmiş olması. İlk baskısı çıktığında, bunun önemini tam görememiş, şöyle bir şeyler yazmıştım: “Macbeth'in sözünün kitaba alınlık olması boşuna değil: "Olmayan şey olandan çok sarsıyor beni: Tek o kalıyor ortada, o olmayan şey!" 'Olmayan'ın yerini arzu dili alıyor ya da arzu kırılmasının hüznü yerleşiyor boşluğa. 'Belki', 'sanki', 'eğer', 'sanı' sözcüklerinin işaretlediği durumlar öne çıkıyor. Gölgesi gövdesinden daha görünür bir şiir de diyebiliriz bu şiirlere. Işıkla (görünür olanla) gölgenin (olmayanın, olasılığın ya da olumsalın) çatışmasından sonra oluşan o hassas dengede kurulmuş şiirler. Sözcük eksiltiminde oldukça titiz davranılmış olması da gözetilen dengenin belirgin bir göstergesi. (…)

 

 

“Bunları neden önemsemeli? Çünkü son yirmi-otuz yıl boyunca yazılan şiirde bu özenden uzaklaşıldığından, bir imge savrukluğunun yaşandığından şikâyet edildi uzun süre. İmgenin 'mantığında' bolca tutarsızlık gözlemledi şiirle ilgilenenler. Garip şairleri, imgeyi budamışsa, İkinci Yeni şairleri yeniden var etmişti; ama başka biçimde. Muzaffer Erdost'un ya da İlhan Berk'in savunduğu haliyle "anlamsıza kadar özgür" olacak biçimde imgeye itibarını yeniden kazandırmışlardı. 1960 sonrası şiirde denenen siyasal retorik yanında da varolmayı başarabilmişti imgeci şiir. 

 

 

Sonrasında, sıkı sıkıya tutunulan çoğu kavramın içi boşaltıldı ve geniş anlamıyla zihinler kaygan bir zeminde kalakaldı. Bu durumun etkisi düşünceden davranışa, politikadan sanata kadar yayıldı ve uzun sürdü; sürüyor. Şair benliklerin önermeleri pek belirmedi bu dönemde. Şair elindeki şiirsel olanakları panik halinde ya da değersizlik duygusunun getirdiği bir özensizlikle kullandıkça, dağınıklık, savrukluk yanında bir takatsizlik, bir solgunluk da şiire hükmetti.”

 

 

Bu sonuncu cümlenin sevimsizliğinden, nekesliğinden kaçınamadım. Nekeslik şiirdeki bu tür savrulmaya daha cesur bakma kastıyla vardır. Genellemenin geçerli olmadığı şiirsel oluşumları görmemek değil sözümüzdeki kusur. Yeni yeni bir toparlanma, bir canlanma varsa, bunu Gonca Özmen gibi şairlere borçlu olduğumuzu da açıkça söylemeli. Özmen gibi şairler şiirde matematik kesinliğini gözeterek yazıyorlar, müziğe daha çok kulak veriyorlar. Ama burada da bir sakıncanın var olduğunu unutmamalı. Nedir bu sakınca?” 

 

 

O yazıda bu soruya muğlak bir yanıt vermiştim ve bir de “Matematik kesin formüllere, müzik de yerleşik makamlara düşkün” olduğunu söylemiştim.  Ama asıl ustalıktan uzaklaşılması gereken nokta şuydu: “Kesinliğin ve yerleşikliğin ötesine ulaşmadıkça, zorlu kabul eşikleri atlayıp firar etmedikçe, yani bir aşırılık denenmedikçe, formülleri çoğaltmak, kalıpları kımıldatmak olanaksızdır.” Her iyi şair bu aşırılık arayışında kendini gerçekleştirir. Şiirin sırat köprüsünde şairden günahsızlığını değil, önceki şiire dair günahı sevap sayılır. Cemal Süreya söylemişti: "Son elli yıllık şiir serüveninin bütün söyleyiş biçimlerini kavramış günümüz genç şairi. Acemilik diye bir şey kalmamış. Bence genç şaire yeni aşırılıklar gerekiyor." 

 

 

Bu aşırılığı özlemeyen şair var mı? Vardır, ama en azından şu dizelerdeki niyetle de olsa anlaşılıyor ki, bu şairlerden biri Gonca Özmen değil: 

 

 

Aksağını sevseniz şiirin, kusurunu/ Zamanı gövdenizden geçirseniz.”

 

 

Şimdi de tam görebilmiş değilim ama “Şiirin kusuru”nu öne çıkarmak, orada kımıldayan yeni uçları düşünmek, unuttuğumuz bir uğraş oldu. O yüzden yeniyi göremez olduk. Gonca Özmen, bizi yeni biçimlerle uğraştırmıyor ama, ikili üçlü, tekli dizelerle yalın biçimde kurduğu şiire, şiirin dert ettiği olguyu yeni bir poetik müjde gibi işliyor. Onu okurken artık daha dikkatliyim; demek kuşkuluyum. Acaba yeni bir poetik müjde mi bu, yoksa, kendinden öncekileri bir daha okuma deneyiminden çıkan sonuç mu? Hayat ile, şairin hayatı ile şiiri arasındaki hesaplaşmada şiirin yetersizliği olarak mı okumalıyız bu kusuru? Yoksa kusuru, yerleşik hayatın ritminde, birden, huzursuzca açığa çıkan o ayrıksı duyuşun denetlenemez huzursuzluğu olarak mı okumalıyız. “Güzel olmasın, gerçek olsun” isteği mi Turgut Uyar’ın yaşadığı haliyle? Daha birçok soru var ama bu ve bağlı sorulara yanıt bulabilmek için şimdi önümüzde çetin bir okuma duruyor; Bahisleri Yükseltmek. Orhan Koçak, “Bahisleri Yükseltmek”i yazdıktan sonra, şiir yazan hepimiz, kendimizin sınavına duracağız; kısa ya da uzun, bitmez ya da hemen sonuç ilan edilen bir sınava. Bu sınavda, Gonca Özmen’in “kusur” önermesi, önemli bir tutamak olabilir mi? Zamanın kirini, tozunu, ideolojisini, ruhunu , azdırılmış hazzını, abartılmış kederini, gövdemizden geçirerek yeni bir şiirsel varoluş sancısını sabırla yaşamak, bu sancıdaki yeni sese dikkatle kulak vermek gerekmiyor mu?

 

Yorumlar

Yorum Gönder


şiirle matematiğin kesiştiği noktayı anlamdaki tartışmasızlık olarak algılayabiliriz tabiiki ilerik aşamalarda.oysa bu şiirin ve insanın ruhundaki sonsuzluk ve özgürlük haline ters düşecektir.ancak ne var ki bunun aksi de şiir için problem oluştuacaktır.ikinci yenilerde olduğu gibi.o halde tecrübelerden gelen verileri iyi kullanmak başarıyı getirecektir.sayın özmen'in dizelerinde acizane bunu seziyorum.

45%
55%

şiiriyle herşeye sahip gibi, sanki sahip olduklarımızdan kurtulmak olmalı şiir, bunun yanında kusur denilen, söylemekle olacak bir şey değil, şiiri özenli ve kusursuz duruyor, şairi kusursuz diye şiir yazsa ya da ifade etse, haklı çıkacaktır. sanki ona yakışan bu.

47%
53%

gonca özmen dikkatle takip ettiğim bir şair, dünya görüşü ve yazdıkları takdire şayan. başarılarının devamını diliyorum..

39%
61%

Yeni yorum gönder

Diğer Şiir Yazıları

 

Riitta Cankoçak

bilmece

 

kadın derin bir devlettir

atlarla gider

yosunlarla döner her gece.

CÜMLE HAYAT

Soner Demirbaş

 


Yem olmamak için azgın fırtınaya, sığınmıştım bir ardıcın kovuğuna


Buyur, karıştır çekmecemi,

sana yazdığım şiiri bul.


Atmakta üstüne yok; hay hay,

fırlat yere, onca kelimeyi.


Sina gelir, süpürür.


***


Seni salıncağa..  

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.