Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Murat Uyurkulak ile Edebiyatdışı: "Sansür, burjuva mülkünü ve erkek çükünü koruyor"


Murat Uyurkulak ile Edebiyatdışı: "Sansür, burjuva mülkünü ve erkek çükünü koruyor"

 

 

HASAN CÖMERT

 

 

2011’in sansür yönünden bereketli bir yıl olduğunu söyleyebiliriz! Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, mahkemeler ve duyarlı vatandaşlar sağ olsunlar... Sayelerinde, pek çok kitap, mizah dergisi, yazar, çevirmen ‘gerçek dışı’ yasakları tecrübe etmiş oldu. Ve bu akıl dışı durum hız kesmeden devam ediyor.

 

Chuck Palahniuk’un ‘Ölüm Pornosu’ kitabının muzır bulunmasının ve çevirmeni Funda Uncu’nun emniyete çağırılmasının ardından kaleme aldığı ‘600 ve 10’ başlıklı yazısıyla işin ardındaki ikiyüzlülüğü özetleyen Murat Uyurkulak’la bu akıldışılık, ikiyüzlülük ve sansür üzerine konuştuk. Ve tabii ki sadece sansür üzerine bir sohbet olmadı.

 

 

Sizce sansür bir kontrol-denetleme mekanizması mı yoksa bu (dar) anlamından çok daha fazlasını mı ifade ediyor?

 

Elbette. Nasıl en lezzetli yiyeceklerin ekserisi zararlıysa, sansürlenenlerin ekserisi de haz, keyif, özgürlük, haysiyet, adalet, güzellik, incelik gibi insanlığın ezelden beri peşinde olduğu meselelerle alakalı. Saydıklarımın hepsi cinsel, ulusal, sınıfsal sömürü mekanizmalarının başını bekleyenler için birer tehdit. Onlar sansüre sarılmayacak da kim sarılacak? İşin trajik, ironik, şahane tarafı, bizzat sansürcülerin de bir kısmının saydığım şeylerin çoğunun hasretini çekmesi. Ama hakim ulus, hakim cins, hakim sınıf mensubuysan, tabiatın aksini yapmaya izin vermez.

 

 

Peki soralım: Sansüre neden ihtiyaç duyulur?  Sansür denildiğinde neden ilk olarak iktidar-devlet akla gelir? Gündelik hayatta da sık karşılaştığımız bir şey değil mi?

 

İnsan değil, insanların büyük çoğunluğunu, ezenler sansüre ihtiyaç duyar. Korudukları da tarih, geçmiş, ahlak, gelenekler falan değil. Onlar bunları koruduklarını sanıyor veya öyle gösteriyor. Korudukları envai çeşit iktidar tertibatından ibaret. Burjuva mülkünü, erkek çükünü vs. koruyor.  Sansür ufak iş, devletlerin hepsi suç örgütüdür. Onların işlediği cinayetlerin kalitesiyle, kusursuzluğuyla ve miktarıyla en iflah olmaz ‘terör örgütü’ veya seri katil bile aşık atamaz.

 

 

‘Milliyetçilik zeka geriliği yapar’



Televizyonda, internette sansür, kitaplara gelen yasaklar... Hepsini birlikte değerlendirip genel bir resim çizebilir misiniz?



Kedi kıçını görmüş, yaram var diye kaçmış. Türkiye hala yarasının, sorununun, meselesinin adını koyamamış ülkelerden biri. Bu hususta dincisinden laiğine bütün cenahlarda benzer bir zekasızlık var. Çünkü milliyetçilik zeka geriliği yapar. Oysa şunları demekle milliyetçi zihniyetin çarklarındaki pas biraz olsun dökülebilir ve ilk başta gıcırdayarak da olsa, çarklar işlemeye başlayabilir: Kürtlerin, Ermenilerin, Alevilerin vs. canına okundu-okunuyor, onlara özür, hak ve tazminat borcu var… Kadınların canına okuduk-okuyoruz, onlara da… Ayrıca bu ülkede bir avuç arsız, bolluktan tıksıracak halde yaşarken on milyonlarca insan azap gibi ömürler geçirip ölüyor; onca mezar ömrü telafi etmek için özür, tazminat falan yetmez, düzeni komple yıkmak, hiç olmazsa gelecek nesillere biraz olsun umut ışığı taşımak gerekir…

 

 

                                                                                                                                                                          (Çizer: Onur Atay)

 

 

Yakın zamanda birçok derginin yanı sıra, Yumuşak Makine, Ölüm Pornosu gibi kitaplar yasaklandı, haklarında davalar açıldı. Sizce bu 'edebi yasaklar' sadece 'rahatsız olmak'la açıklanabilir mi?



Zaten kitap sevmeyen muktedirler var başımızda… Bakmayın okuma alışkanlığı az diye yakınan zevata, okuduğunu tatbik etmeye kalkanın tepesine anında binerler… Bütün o saydığınız yasaklarla dedikleri gayet belli: Bu hayat, bu ülke, bu sokaklar, bu ay, bu hilal bizim… Siz, yani hayata ve dünyaya biraz olsun cesaretle, açıklıkla, öfkeyle bakmaya çalışanlar, ancak yeraltının karanlıklarında sürünebilirsiniz… 

 

 

Cinsellikten ödü kopar...

 

Bu yasaklarda en çok cinsellik karşımıza çıkıyor. Cinsellik konusundaki sınırlarımız, tabularımız haddinden fazla galiba.



Bu ülkenin irili ufaklı muktedirleri kitap sevmediği gibi, şenlik de sevmez, sevişmek de sevmez… Muhafazakar erkeğin tipik ruh halidir: Eğlence biraz uzayınca, insanlar, bilhassa kadınlar ve çocuklar biraz özgür ve rahat hissedince panikler… Aniden “Hadi toplanın gidiyoruz,” diyendir o… Cinsellikten ödü kopar, ama dilinden düşürmez, aklından da çıkarmaz... Sansürcüleri bu hikayenin ışığı altında okuyabilirsiniz.   

 

 

Peki bir kitap, okuyucusunu tahrik edebilir mi?



Tahrik olmaya teşne olan nereye baksa bir sebep görür zaten. Oysa bunun çoktan aşılmış olması gerekirdi. Bir çift göz herkesin kapalı olduğu, tenin zerresine göz açtırılmadığı yerde mi tahrik edici olur, insanların özgürce giyinip kamusal alanda var olduğu yerde mi? Bunun cevabını yüzlerce kitaptan, filmden, hikayeden artık biliyor olmamız gerekirdi.    

 

 

'Kapitalizme tapan ahlaksızlar'




Bunu şundan sordum; son olarak Muzır Kurulu'nun ‘Ölüm Pornosu' ile ilgili bilirkişi raporunda ''halkın ar ve haya duygularını incittiği, cinsi arzuları istismar ettiği'' ifadeleri yer alıyor. Bu ifadeyle daha önce de sıkça karşılaştık.



Halkın ar ve haya duygularını incitmek kadar saçma bir ifade olabilir mi yahu? Sen kimsin, neye istinaden bu neticeye vardın? Sen insanlara insanca yaşayacak bir hayat ver, sonra bak bakalım o ar ve haya duygusu o kadar kolay inciniyor mu? Bunların hepsi kapitalizme tapan ahlaksızlar, insanları yoksul ve çaresiz bırakan vahşiler. Asıl ar ve haya duygularını inciten onlar.

 

 

Peki bu kadar sık 'sansür'le karşılaşmak sansürü, yasağı normalleştirir mi? Ve oto-sansür mekanizmasını güçlendirir mi?



Sansür “ahlaksızlığı” yaymaktan başka hiçbir işe yaramaz. O kalın örtünün altında ne ar kalır ne haya ne de ahlak. İnsanlar özgürlük ister. Sen sansürlüyorsan, o özgürlük arayışının çarpılarak tezahür etmesine, o kalın kabuğu yamularak kırmasına yol açarsın olsa olsa.  

 

  
Siz hiç sansürle karşılaştınız mı?



Resmi makamların sansürünü soruyorsanız, henüz değil. Çok okunmuyor olmanın böyle faydaları var sanırım.     




Toplam oy: 883

Yorumlar

Yorum Gönder


neden bı kerede yorum yapmayı bırakıp sadece okumuyoruz_? Neden hala herkezın ıstedıgı herseyı konusup tartısabılecegı DEMOKRATIK bı ulkede oldugumuzu kavrayamıyoruz_?

44%
56%

Giyindik böyle oldu işte. Zaten neyi gizlediysek o iş açtı başımıza. Gücü olan saklasın bakalım saklanmaması gerekenleri. Ne olacak canım; en fazla süt içip uyuyan, rüyasında da boşluklara düşen insanlar yığınına döner gelecek. Bu yığına da kimin ihtiyacının olduğunu varsın bilir kişiler düşünsün. Sonumuz hayır olsun ama sansür de HAYIR olsun....

50%
50%
Beğendim.

murat hocayı tanırım, anarşist çizgide olduğunu biliyorum.
ama egemenleri ve erk sahiplerini bu kadar ağır eleştirebileceğini bilmiyordum... lafı fena koymuş murat hoca, bağırtılar arş-ı ala kaplar... demedi demeyin :)

39%
61%

Sizinki de yeni moda Anarşist akım olmalı. Küfür, hoyratlık ne zamandan beridir toplumsal eleştiri oldu? Yoksa kendinizi Can Yücel falan mı sandınız! Boşuna uğraşmayın olamazsınız!Dilin kemiği yok ya her kesim nasibini almış kaleminizden. Bu nasıl bir züppeliktir ki, kalkmış işinize gelmeyen her çeşit düşünceyi zekasızlık olarak değerlendiriyorsunuz! Siz sanki bir sosyolojik bir dehasınız. Siz sansürü eleştirmekten öte, kendi narsizminizi bir törpüleyin önce. Kahvede değilsiniz. Kapitalizm asıl bizleri sizin gibi süperego yoksunlarından koruyamadığı için bu haldeyiz.

39%
61%

Yeni yorum gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.