Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Öğrencinin öğretmene direnmesinin altında, eğitime karşı geliştirdiği hırçın tavırdan çok dayatılan, belli ki yönlendirilmiş, ezberletilmeye çalışılan bilgiyi istememesi, bünyenin gelişirken açlığını çektiği kimi şeyleri kendi kendine öğrenme refleksi yatıyor sanki. İnsan, sevdiğine ilgi duyuyor ve onun çözümü, alt edilmesi için uğraşıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Julia Kristeva’ya göre Louis-Ferdinand Céline’in evreni çatallıdır, ikiliklerden müteşekkildir: Cehennem ve yazar, ölüm ve kelimeler, cinsellik ve ceset, kadın ve âşık, doğum ve doktor gibi olgular birlikte var olurlar. Yüz yüze, karşı karşıya birbirlerini oluştururlar.

//php print_r ($fields); ?>
Uzak bir dağ kasabasına yetim bir çocuk olarak gelen, fiziksel gücü sayesinde ağır şartlar altında ses çıkarmadan çalışan, âşık olan, savaşa katılıp esir düşen Andreas Egger’in hayatını, tam da onun ömrü gibi basit ve yalın bir biçimde anlatıyor Bütün Bir Ömür. Son zamanlarda okuduğum en çarpıcı romanlardan biri.

//php print_r ($fields); ?>
“Neyin hikâye, neyinse hikâye kılığına girmiş hakikat olduğunu kim bilebilir?” David Eddings bu cümleyi yazarken fantastik edebiyatın, özellikle de Ursula K.

//php print_r ($fields); ?>
Bir kadın için hayat bir kereye mahsus öyle hızlı, aniden, damdan düşer gibi biçim değiştiriyor ki, bir duvarın dibindesin de sanki üzerinden atlayıp başka bir yolu yürümen gerekiyor artık. Annenin ölümü o duvar; yüksek, aşması güç ve sancılı, ama aştığında, bir yolunu bulup geride bırakabildiğinde ve kabullendiğinde ondan kalan boşluğu, beri yanında artık aynı kadın olmadığın bir duvar...

//php print_r ($fields); ?>
Polisiye edebiyatın tekinsiz labirentlerinde gezerken korkudan heyecana, hüzünden şaşkınlığa pek çok duyguyu deneyimleyen okur, olayların ya da vahşetin dozu ne ölçüde artarsa artsın, kurgunun kendine ilişmeyeceğini bilmenin emniyetindedir. Bununla beraber, ilhamını gerçek hayattan alan hikâyelerin sunduğu okuma deneyimi, okuyucuda daha farklı tesirler bırakabilir.

//php print_r ($fields); ?>
Azınlık şiiri demek istemezdim, ki burası onların memleketi, kadim zamanlardan bize yadigarlar. Demek istemezdim ama başka nasıl tanımlayabilirim bilmiyorum.

//php print_r ($fields); ?>
Hakan Bıçakcı, günümüzde değil de 19. yüzyılda ya da 20. yüzyıl başlarında yazan biri olsaydı, büyük ihtimalle ismini R. L. Stevenson, Maupassant, Giovanni Papini, Washington Irving, Ambrose Bierce gibi büyük yazarların arasında anar; tuhaf, esrarengiz, tekinsiz öykü derlemelerinde yer alan klasik kalemlerden biri olarak kabul ederdik.

//php print_r ($fields); ?>
Sizin de aklınıza bazen Tanrı'nın bir yerlerde yanlış yaptığına ya da bir şeyleri yönetemediğine dair fikirler gelmez mi? Aklımın başıma erdiği zamandan bu yana, bir şekilde sürekli didiştiğim Tanrı'nın varlığından, günahsız çocukların öldürüldüğü sabahlarda daha çok şüpheye düşüyorum. Acaba diyorum Tanrı uyuyor mu?

//php print_r ($fields); ?>
“Zengin bir adam olsaydım bile dış görünüşüme ilişkin tam bir özgüven duygusuna sahip olamazdım. Yalnızca bir metre elli santim boyunda biriyim, tenim koyu renk ve dişlerim öne doğru çıkıntılı.” (s. 76)
