Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için ailesi tarafından her yıl düzenlenen Erdal Öz Edebiyat Ödülü, yeni sahibini buldu. Ödül dün akşam, 18 Eylül pazartesi günü İstanbul'da, Pera Palace Hotel Jumeriah'ta düzenlenen törenle şair, çevirmen, akademisyen Cevat Çapan’a verildi.

//php print_r ($fields); ?>
“Belki de hepimiz arada sırada biraz deliriyoruzdur.”

//php print_r ($fields); ?>
Bilim dünyasının kapılarının kadınları içeri almamak için her türlü bariyerle donatıldığı Victoria döneminde, botanik pek çok kadın için sanat ve bilimin kol kola gittiği bir pratiğin olanaklarını barındırıyordu. Bu kadınlar arasında hiç beklenmedik bir isim de vardı: Şiirleriyle kendisinden sonra gelen sayısız kuşağı etkileyen Emily Dickinson.

//php print_r ($fields); ?>
Evine giren hırsızla yüz yüze geliyor Laura Blacklock: “Birbirimize bakarak öylece durduk. Parlayan gözlerini gözlerime dikmişti. Aklımdan binlerce düşünce geçiyordu: Telefonum hangi cehennemde? (...) Tek kelime etmedim ve kıpırdamadım da. Rüküş sabahlığımın içinde öylece dikilip titremeye başladım. (...) ‘Lütfen,’ diye geçirdim içimden.

//php print_r ($fields); ?>
John Atkinson, klasikleşmiş kitapları hayli muzip bir dille, olabilecek en kısa şekilde özetlediği projesiyle tanınan bir illüstratör. İllüstrasyonlarla bezeli bu alışılmadık "özetleri" Abridged Classics adıyla kitaplaştıran Atkinson'ın çalışmalarından birkaç tanesini seçerek Türkçeye çevirdik.

//php print_r ($fields); ?>
Bir öykü kitaplığında bulunması gereken önemli kitaplardan biri de Can Yayınları’ndan çıkan Jack London’un (1876-1916) Meksikalı’sıdır.

//php print_r ($fields); ?>
Düşünüyorum, ama var olmak yetmiyor. Bakıyorum, görüp görmediğimi bilmiyorum. Sanıyorum, anlayıp anlamadığımdan emin değilim. Derin bir şüphe, her türlü görsel deneyimle birleşip yeni bir insan olma yolunda rotamızı belirliyor.

//php print_r ($fields); ?>
Vatanına borçlu olarak ölmek istemez Dağlarca. O ki şairdir nefesiyle dalgalandırmalıdır bayrağını. O ki eski bir askerdir, cepheleri bir şahin gibi tarassut etmeli, İstiklal Savaşı’na yalnız dirilerin değil ölülerin de katıldığını görmelidir. Silahlar ateşlenir de, dağ taş ateşlenmez mi! Bir millet ayağa kalkar da kurt, kuş, ağaç, böcek sessiz mi kalır!

//php print_r ($fields); ?>
“Dünyaca ünlü Lübnan asıllı şair Adonis ile ressam Habib Aydoğdu ortak bir sergi projesi için bir araya geldiler. İki sanatçı ‘Dizeler ve Renkler’ adını taşıyan proje kapsamında birbirlerinin sanatından etkilenerek yeni üretimler yapıyorlar.

//php print_r ($fields); ?>
Cemal Süreya bir TRT röportajında “1944 yılında Dostoyevski’yi okudum, o günden beri huzurum yoktur” sözleriyle anlatmıştı kısa biyografisini. Bir şairin, hayatında yer alan en can alıcı noktayı bir romancının duygu evreniyle tanıştığı an olarak kodlaması, evet çok havalı. Ama konu Dostoyevski ise, zaten huzur falan yoktur ortada, Süreya havalı değil yani, buz gibi haklı. Ve huzursuz.
