Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Tanrı ile yapılan bir konuşma eğer sizden Tanrı’ya yönelen tek taraflı bir konuşmaysa bir sorun yok. Uhrevi dinlerde buna dua denir. Dua önemlidir, Tanrı’yla yakınlık kurmanın genelgeçer bir yoludur, kimi zaman insanı rahatlatır. Tanrı’nın sizi yanıtladığını iddia ettiğiniz noktada ise ya delilik ya da peygamberlik başlar.

//php print_r ($fields); ?>
Son dönemde okuduğum “durgun” ama “çarpıcı” romanlara bir yenisi daha eklendi. Dünyanın anaforlarından uzak yaptığım bu sakin okumaların ruhuma sunduğu iyilik bir tarafa, her seferinde bir okur olarak en çok durağanlığın o gizli gücüyle karşılaştığıma seviniyorum.

//php print_r ($fields); ?>
“Fikir Behçet’indi,” diyerek başlıyor Barış Bıçakçı önsözde: “Onun bir iş için Ankara’ya geldiği günlerden birinde, hep oturduğumuz pastane pek çok benzeri gibi içinde yiyecek içecek her şeyin olduğu ama bir tek pastane hüznünün olmadığı bir yere dönüştüğünden, başka bir mekanda eğreti oturuyorduk.

//php print_r ($fields); ?>
Son yıllarda Yapı Kredi Yayınları’nın çoksatanlarının yıldızı, edebiyat derslerinin baş tacı, televizyondaki bir magazin programında talihsiz bir gafın müsebbini, linç etme motivasyonu uyandıracak kadar ulusça sahiplenilen – belirtmek gerekir ki hunharca linç edenlerin ne kadarının romanı okuduğu, okuduysa da nasıl okuduğu başlı başına bir meseledir – Sabahattin Ali eseri devamı

//php print_r ($fields); ?>
Mattis'in hayatı hem en eski hem en iyi arkadaşı olan ablasıyla (Hege) oynadığı iki kişilik bir oyun gibidir. Benzer diyaloglar, durmadan doğup doğup batan güneş, mevsim geçişleri... Alışkanlığın verdiği duyarsızlıkla mutludur. Fakat ani bir aydınlanmayla, Hege'yi kaybedersem ne yaparım, endişesine kapılır. İki kişilik bir oyun oynamanın işte böyle riskleri vardır.

//php print_r ($fields); ?>
Olup bitenlerden çizgiler çıkarmak da, onları ayakları yere sağlam basan bir öyküye dönüştürmek de zahmetli iş. Tuncer Erdem’in çizgilerinde ve kaleme aldıklarında bunun altın oranını bulmak mümkün. Söz ve çizgilerinde, hem duruluk hem de incelik var; ürettiği her şey böyle.

//php print_r ($fields); ?>
Onca hikayeden sonra filmi başa sarıyoruz. “Jack Kerouac'tan okumadığımız ne kaldı?” sorusuna, Deniz Benim Kardeşim güzel bir yanıt. Yirmisine yeni basmışken kaleme aldığı kitap, Kerouac'ın özgürlüğe doğru gidişini, yola tam anlamıyla çıkışını simgeliyor. Yolun ve yolculuğun başlangıcının Kerouac için ne anlama geldiğini ortaya koyuyor.

//php print_r ($fields); ?>
“Almanya acı vatan” dendiğinde, hep canlı kalan ve bugünlere taşınan hikayelerle yüzleşiyoruz. Yaşanmışlıklar, zamanla başka şekiller alıp öykülere, şiirlere ve romanlara evriliyor.

//php print_r ($fields); ?>
Müdahale ile mücadele arasındaki ses benzerliği müktesebat dışındadır; bunu baştan söylemeli. Ama öyle iki sözcüktür ki bu ikisi, birini fısıldasan öbürünü çağrıştırır. Hatta çağırır. Birbirlerine yapışık hareket ederler. Farklı kutuplarda, ters noktalarda yer bulmuşlardır tanımlarında oysa. Ömürleri olsa, ki vardır, sadece birbirlerini kollayarak, birbirlerini izleyerek tüketirler.

//php print_r ($fields); ?>
Fikret Adil, “bohem” kelimesiyle yan yana anılan bir isim. 1930'lu yıllardaki Türk bohem hayatının inceliklerini yazdığı Asmalımescit 74 adlı eseriyle bu döneme dair oldukça ilginç bilgiler veriyordu.
