Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Kentlerle kurduğumuz ilişki de diğer canlılarla ve nesnelerle kurduğumuz ilişkiye benzer. Kentlerin ötekilerden farkı kapsayıcılıkları, bir tür “kap” olmalarıdır belki. İçinde insanları, nesneleri, şeyleri, yeni kavramları, kokuları, görüntüleri, estetiği barındıran, onlarla şekillenen vücut, kişilik bulan bir kap.

//php print_r ($fields); ?>
Zaman zaman duyuyoruz, romanın güncel tanımları ile uyuşmayan bir büyük yapıttan söz açtığınızda, “Ama o klasik…” diye başlayan ve çoğunlukla tamamlanmayan savunmalar, söz konusu yapıtları “konu dışı” tutmalar, onları adeta kitaplığın üst raflarında tozlu uzun bir sessizliğe gömmeler… Pek sık rastlanır durumlar oldu. Neden acaba?

//php print_r ($fields); ?>
İnsanların nelere güldüğü onlar hakkında bize dolaysız bilgiler verebilir. Gülmek, çoğu kez iradi olmadığı için gülen kişinin “aklının dibini” görmemize imkân sağlar - bir tür dil sürçmesi olduğunu düşünebiliriz. Ama aynı zamanda gülmek öğrenilir de; neye gülüp gülmeyeceğimizi ailede, okulda, toplumsal hayatın çeşitli kurumlarında farkında olmadan öğreniriz.

//php print_r ($fields); ?>
Yönetmen ve fotograf sanatçısı Laurence Salzmann ile, antropolog – arkeolog eşi Ayşe Gürsan Salzmann’ın 27 yıllık emeklerini bir araya getiren ‘Türkiye’nin Yahudilerini Ararken Seyahatler / Travels in Search of Turkey’s Jews” isimli kitap ve belgesel DVD’si, Libra Kitap etiketiyle, geçtiğimiz haftalarda okurların ilgisine sunuldu.

//php print_r ($fields); ?>
“Kaybolan Şeyler
Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha aaletsiz bir dünya bıraktı arkasında.
Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmibirinci yüzyıl da, önceki yüzyılın izinden gitmekte.

//php print_r ($fields); ?>
Junot Díaz, 1997’de edebiyat sahnesine Drown isimli eseriyle çıkmış, kendisinin de dahil olduğu Dominik asıllı ABD’lilere dair hikayeleri, kullandığı cesur dil ve anlatımıyla övgü toplamıştı. Tarihler 2007’yi gösterdiğinde, Dominik’ten ABD’ye göç etmiş bir ailenin başına gelenleri anlattığı Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı ile Pulitzer Ödülü’nün sahibi oldu.

//php print_r ($fields); ?>
Sabırla yazılmış metinlere bayılırım. Müellifin, kitabını binlerce sayfalık dokümanların içerisinden adeta bir öz gibi damıtmasındaki o kararlı işçilik beni büyüler.

//php print_r ($fields); ?>
Eşik, Irmak Zileli’nin, kahramanı ve tanığı Eylül’e, dünyanın tüm suçlarını yüklettirerek dönüştürüp yükselttiği romanı değil sadece, okuru da yakasından yakalayıp içine katarak tanıklıkla sanıklık arasında götürüp getirdiği, başını dalgalı ve akıntılı sularak sokup çıkardığı bir ırmak.

//php print_r ($fields); ?>
Lise Felsefe Ders Kitabı’nda ‘Varlık Felsefesi’ ünitesinde ‘Nihilizm’ başlığında Nietzsche anlatılır. Kitaba göre Nietzsche Nihilizm’in temsilcisi yani. ‘Tanrı’yı öldüren adam’ olarak biliyoruz Nietzsche’yi karıştırmış olabilirler mi diye düşünüyor insan. Nietzsche Nihilist değil, nihilist de değil. ‘Trajik insan’a yaklaşırken aşılması gereken bir safha nihilizm ona göre.

//php print_r ($fields); ?>
Yazarların yılda bir -hatta iki, üç- romanla boy gösterdikleri edebiyat dünyasında Hakan Bıçakcı işi ağırdan alıyor. Yerinde bir tercih.
