Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Her okurun bir yazarı çok sevmek için son derece haklı ve bir o kadar özgün gerekçeleri vardır şüphesiz. Yola bu bilinçle, SabitFikir okurlarının edebiyatın öne çıkan yazarlarını neden sevdiklerine ilişkin bir tartışma başlatmak için çıktık. İlk soruyu da o yazar üzerine çalışmalar yapmış bir isme yönelttik. Öyleyse soruyoruz: Siz Adalet Ağaoğlu'nu niçin okuyorsunuz?

//php print_r ($fields); ?>
İtiraf edelim ya da etmeyelim mevsimlerle ilgili bazı beklentilerimiz olduğu bir gerçek. Mutlu olmak için ilkbaharı, tatil yapmak için yazı bekliyor çoğumuz. Her şeyden şikayet etmek için kışı, battaniyenin altına girip film izlemek içinse sonbaharı bekliyor aynı çoğunluk. Kimsenin de bu kabullere bir itirazı yok. Yağmur yağınca hüzünlenmek, güneş açınca sokaklara fırlamak herkesin ezberinde.

//php print_r ($fields); ?>
Kimi zaman tek bir kitap okumaya dahi vakit bulamıyoruz gündelik hayatın koşturmacasında, kimi zamansa usta bir jonglör gibi aynı anda birden çok kitabı "çevirmemiz" gerekiyor elimizde. Kimi zaman yalnızca yatmadan önce, kimi zaman sadece bir yerden bir yere giderken okuduğumuz kitaplarımız oluyor. Aynı anda birden çok dünya içinde gezinmek, birden çok maceraya ortak olmak gerekiyor.

//php print_r ($fields); ?>
Her öyküde farklı bir arayışın, oyunun peşinde Doğukan İşler. Her öyküde dilinde, üslubunda bir farklılık getirmeye çalışıyor. Bu gayret onun öykü sayısında bir sınırlama getiriyor ister istemez. Ancak şunu net bir şekilde söylemem gerek. Onun hiçbir öyküsü, okurda “bunu daha önce okumuştum” duygusu uyandırmıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Ülkemizde “Dime Novel”lar, yani Erol Üyepazarcı’nın çevirisi ile “On Paralık Romanlar”, çoğunlukla hafiye, casusluk ve polisiye konularını işlemiş olsalar da fantastik ve korku ögelerine de yer vermişlerdir. Salt spekülatif türlere dahil edilebilecek on paralık romanlar olduğu gibi pek çok polisiye roman da doğaüstü unsurları ya da korku edebiyatının arketiplerini kullanmıştır.

//php print_r ($fields); ?>
Günümüzde edebiyat dergilerinin geleceği kuşkusuz en çok tartışılan meselelerden birisi. Özellikle dijital medyanın son dönemlerdeki baş döndürücü gelişimiyle birlikte bu sorun giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ülkemizde de edebiyat dergilerinin genel kaygılarını göz önünde bulundurduğumuzda kendimizi ister istemez, bir kaosun ortasında buluyoruz.

//php print_r ($fields); ?>
Bu dünyada hiçbir kitap kurdu yoktur ki kütüphaneleri sevmesin. Kimi zaman kitapçılarda bulamadığımız bir kitabı aramak, kimi zaman o sessiz ve sakin ortamda rahat bir biçimde çalışmak, kimi zamansa sadece rafları dolduran yüzlerce kitapla vakit geçirmek için gittiğimiz yerlerdir kütüphaneler.

//php print_r ($fields); ?>
Bu yıl “İyileştiren Şeyler” temasıyla yola çıkan !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, 16 yaşında. 16-26 Şubat tarihlerinde İstanbul’da, 2-5 Mart tarihlerinde ise Ankara ve İzmir’de düzenlenecek !f İstanbul’un programı, bu yıl da, edebiyat uyarlamaları ve edebiyatçıların hayatları üzerine yapılmış belgesellerle edebiyatseverlerin dikkatini özellikle çekecek gibi görünüyor. İşte o filmler:

//php print_r ($fields); ?>
2011 yılının Mart ayı. Bir vakıf üniversitesinde yarızamanlı öğretim görevlisi olarak Türk Şiiri derslerine giriyorum. Ders seçmeli diye, şiir diye, hoca da yüzü yumuşak bir adama benziyor diye, kabasakallarımın arasından nasıl belli oluyorsa, notu da boldur diye sanırım, öğrenci sayısı da bol.
