Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar



"Öykü, hayatın kırılma noktasıdır"

Aslında öykü yazmaya başlarken ve onları “Heveskuşu” adı altında bir araya getirdiğimde, neden öykü yazdığımı bilmiyordum. Hala da tam olarak bunun nedenini bildiğimi söyleyemem. Sanırım hayatın parçalar halinde üzerime savurduklarını birleştirmek ya da yan yana koymak istemişim.

 



Bir Vazgeçiş Sanatı: Bartleby Sendromu

“Bir akşam, dalgın dalgın hoş bir kitabı karıştırırken, bir an bile duraksamadan: ‘Tutkulu ruhların çoğunda olduğu gibi, yaşamdaki inancının tükendiği an gelmişti’ cümlesini okudum. Bir saniye sonra, cümle içimde bir kez daha yankılanıyordu ve gözyaşlarına boğulmuştum.”

 

Albert Camus

 

 



Niçin Okumalıyız? // Andrey Platonov

Her okurun bir yazarı çok sevmek için son derece haklı ve bir o kadar özgün gerekçeleri vardır şüphesiz. Yola bu bilinçle, SabitFikir okurlarının edebiyatın öne çıkan yazarlarını neden sevdiklerine ilişkin bir tartışma başlatmak için çıktık. İlk soruyu da o yazar üzerine çalışmalar yapmış bir isme yönelttik. Öyleyse soruyoruz: Siz Andrey Platonov'u niçin okuyorsunuz?



Ürkütücü kitapların ardında yatan gerçek hikayeler

Korkutucu hikayeler okumanın en güzel yanı gözlerimizin önünde cereyan eden bu dehşet verici olayların kurgudan ibaret olduğunu ve bizim içinde yaşadığımız dünyaya sirayet edemeyeceğini bilmektir. Peki bu konfor alanı içine kurulup rahatça okuduğumuz hikayelerin bazılarının gerçek olaylara dayandığını söylesek?  İşte ardında gerçek olaylar yatan ürkütücü hikayeler:

 



Nobelliler Kulübünün yeni üyesi: Tomas Tranströmer

Ödüller. Yaptıklarımızın başkaları tarafından onaylanması. Yaptıklarımızın karşılığını almamız. (İngilizcede bir malın ya da hizmetin ederi anlamına gelen price ile ödül anlamına gelen prize ne kadar da yakınlar birbirine.) İçinde bulunduğumuz yolda, muhtemelen doğru istikamette ilerlediğimizi anladığımız anları işaretleyen ödüller.



Niçin Okumalıyız? // Umberto Eco

Her okurun bir yazarı çok sevmek için son derece haklı ve bir o kadar özgün gerekçeleri vardır şüphesiz. Yola bu bilinçle, SabitFikir okurlarının edebiyatın öne çıkan yazarlarını neden sevdiklerine ilişkin bir tartışma başlatmak için çıktık. Öyleyse soruyoruz:  Siz Umberto Eco'yu niçin okuyorsunuz?

 

 



‘Kenar süsü’: Füsun Akatlı

 



Sokaktan // Derin bir nefes al ve ver

Girişte, ellerinde manyetik cihazlar ile üst arama kabinlerinin ardında takım elbiseli bir koruma ordusu… Çepeçevre girişini sardıkları fuar merkezinin G8 zirvesine ev sahipliği yaptığını düşünebilirsiniz. Gerçeği, elinizdeki suyu ''Efendim içeriye dışarıdan su sokmak yasak.'' diyen görevliye bıraktıktan ve giriş ücretini ödedikten sonra öğrenebilirsiniz.



“Bizim zamanımızda Beyoğlu’na…”

“Şehrin neresinde olursak olalım, ister evden işe koşturalım, ister dost akraba ziyaretine gidelim, okuldan dönüyor olalım ya da bir cenazede sessizce düşünüyor olalım, bu merkezin hayali, kafamızın içinde hayatımıza bir çeşit, bir istek ve anlam vererek ışıldar durur. Orada, hayal ettiğimiz o yerde asıl hayat vardır. Oraya doğru gidilmelidir.



Önce kitabını mı okumalı, yoksa filmini mi izlemeli?

Önce kitabını mı okumalı, yoksa filmini mi izlemeli? Cevaplaması kolay bir soru değil... "Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi"nin bir başka versiyonu olarak nitelendirebiliriz. Önce filmi izlemeli diyenlerin de, önce kitabını okumalı diyenlerin de haklı nedenleri olacaktır hiç kuşkusuz.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.