Dosya Arşivi

Dosya // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Yeni yılın gelmesiyle birlikte, kelebek de hayatıyla ilgili yeni bir karar aldı. O da, aynı büyük yazarlar gibi, bir süreliğine ruhu kendisine hitap eden bir otelde yaşayacakmış.

//php print_r ($fields); ?>
Bent Objects adlı bloğunda, gündelik yaşantımızda sık sık karşımıza çıkan objelere bir tel yardımıyla kişilik veren ve daha sonra bu objeleri, bir hikaye doğrultusunda fotoğraflayan Terry Border, kitapları da bu gözle değerlendirdi.

//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat eseri sizi bir yerden diğerine götürebilir. Beklenen de budur zaten. Otobüste romanın sayfalarını tembelce çevirirken aslında babaannenizin mutfağındaki masada da olabilirsiniz. Ya da başka bir kitap size salonunuzda dünyayı gezme planları yaptırıyor olabilir içten içe. Aynı şekilde bir eser, size bu eserin bir benzerini yaratma isteği de verebilir. Neden olmasın.

//php print_r ($fields); ?>
Ece Ayhan, o çok bildik “Yort Savul” şiirinde, “en geniş zamanlı tarihi yazmak” için tarih atlaslarını istiyordu.

//php print_r ($fields); ?>
Kader Hep Erken Zaman Hep Geç ismiyle okuyucuya ulaştı Yılmaz Daşcıoğlu’nun Şule Yayınları arasında çıkan Cahit Zarifoğlu’nun Şiiri kitabı.

//php print_r ($fields); ?>
Facebook, Twitter, Instagram ve Pinterest yetmiyor, diyorsanız; yayınevlerini takip ettiğiniz “kanallara,” YouTube kanallarını da ekleyebilirsiniz!

//php print_r ($fields); ?>
Rüyamda aksakallı bir ihtiyarı gördüğümde heyecanlandım. Bana tüm araştırmalarım için nasihat veriyordu. Dewey’e bak dedi usulca. Gece yarısında heyecanla uykudan uyandım. O gün erkenden yatmıştım ve evdekiler henüz uyumuşlardı. Uykumun derinliğinde gelen bu mesaj beni uyandırmaya yetmişti.

//php print_r ($fields); ?>
Bundan tam yirmi iki yıl önce 9 Ekim’de Yusuf Atılgan, o sıralar üzerinde çalıştığı Canistan isimli romanını tamamlayamadan kalp krizi sonucu Moda’daki evinde hayatını kaybetti. Yusuf Atılgan önce “İşkence” adını verdiği ve “Duruşma”, “Yargıç”, “Tanık”, “Sanık” bölümlerinden oluşmasını tasarladığı bu romanının “Sanık” bölümünü yazamadan aramızdan ayrılmıştı.

//php print_r ($fields); ?>
Anthony Burgess’a, 1959 yılında ameliyat edilemez bir beyin tümörü tanısı konur ve yaklaşık bir yıllık ömrü kaldığı söylenir. Bu haberin ardından Burgess, karısının geçimini sağlamak üzere on iki ay içinde beş buçuk roman yazar. Ne var ki, durmasını gerektirecek bir durum yoktur aslında ortada, bu on iki aylık sürenin ardından teşhisin yanlış olduğu anlaşılır.

//php print_r ($fields); ?>
Şiirin liri; kılıcın piri, fizik alimi, müzik bilgini, hele o garip kılık kıyafetleri; işte karşınızda Cyrano de Bergerac: “Neyse ki ahlaken zarifim ben!/ Böyle bir züppe gibi giyinip süslenmem,/ Pek cici olmasam da süsüm tamam;/ Özellikle şunu hiç aklımdan çıkarmam:/ Hafif hakaretler, zoraki vicdan,/ Gözleri çapaklanmış uykudan,/ Paçavralaşmış bir onur, yitirilmiş bir hedef./ Yürürken hiç

















